Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarından itibaren büyük mücadelelere sahne olan dünya tarihinde 100 yaşına gelmek üzere olan genç bir devlet. Ancak bu topraklardaki bin yıla yaklaşan devlet geleneğinin de mirasçısı. Bu mirasın 2010 sonrası iktidara oldukça ağır geldiği ağızlardan düşmeyen veraset tartışmalarının ana hedeflerinden birinin ise devlet aklı olduğu hepimizin malumu.

Bu miras iktidar siyasal iletişim sistemindeki gitgellerin sonucu olarak harcanmaya başlansada 15 Temmuz darbe girişimine kadar ılımlı bir mesafede daha dikkatli bir malzeme olarak kullanıldığına şahit olduk. 15 Temmuz sonrası fırsat bu fırsat düşüncesi ile olacak genel muhalefete dönük uygulanmaya başlanan sıkıştırma ve ötekileştirme politikası devlet aklından hızla uzaklaşıldığını da bize göstermeye başladı.

Neden Devlet Aklına İhtiyaç Var?

Devlet aklına ihtiyaç duyulmasının en büyük sebeplerinden biri aslında toplumsal huzurun dengeliyicisi görevinin öneminden kaynaklanıyor. Devlet aklından uzaklaşıldığında ise Maraş, Çorum, Sivas gibi katliamlar ile Gazi ve Gezi gibi toplum gündemine uluslararası düzeyde oturan olaylar ile karşı karşıya geliyoruz. Siyasal iletişimcilerin bu tür krizlerle baş etme kapasitesi yetersiz kalınca da liderlerin yalpalamasına şahit oluyoruz.

Politik psikoloji alanı bu aşamada aslında hazırda bekleyen bir kurtarıcı. Oxford Üniversitesi Çatışma Çözümü Merkezi CRIC’te kıdemli üye olan ve son dönemde politik psikoloji perspektifinden güvenlik meselelerinin incelenmesi ve terörün barışçıl yöntemlerle çözümü için çalışan Prof.Dr.Deniz Ülke Arıboğan, politik psikoloji alanının dünyada ve Türkiye’de önde gelen uzmanlarından biri. Katıldığı bir etkinlikte “Toplumların, ulusların bir takım reaksiyonları var tıpkı insanlar gibi travmatize olabiliyorlar korkabiliyorlar öfkelenebiliyorlar öç alma duygusu ile donanabiliyorlar” diyor.

Bu analizin de net bir şekilde ortaya koyduğu üzere bu toplumsal reaksiyonları yönetebiliyor olmak Devlet Aklı’nın da gereği. Yeni nesil devlet yönetiminde sadece iyi siyasetçi olmak yetmeyecek. Aynı zamanda siyasal iletişim becerileri ve politik psikolojiden anlayan liderler ve ekipleri belirleyici olacak. Devlet aklını hep orda derinlerde bir yapı var o yapıdır diye basite indirgemek ise açıkcası biraz kolaycılık. Devlet aklı çoğu zaman karar alıcının vicdanıdır.

Son yıllarda gündelik siyasal iletişime kurban edilmesi tercih edilen ve kontrollü olarak arttırıldığı düşünülen toplumsal huzurun toplumsal gerilime dönüşmesi sürecinin ülkeye bir fayda sağlamadığı ortada. Yeni yılın ilk günlerine satın alım gücü daha da düşmüş olarak uyanan bir halkın yeni alternatiflere en sıcak olduğu anlardan birinde olduğunu unutmayalım. İktidar ve muhalefetin bu ortamda toplumu anlamak için daha fazla mesai harcaması gerekiyor.

Beylikdüzü örneği:

Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması ile birlikte Beylikdüzü Belediye Başkanı seçilen Mehmet Murat Çalık, Beylikdüzü’nde ana kent belediyesi ile de yakalanan uyumu halka hizmet için kullanma tercihinde bulunarak İstanbul’da fark yaratan belediye başkanlarından biri oldu.

Beylikdüzü Belediyesi merkezi hükümetin yapması gereken yardımların hepimizin tahmin edeceği üzere sınırlandırıldığı bir dönemde 14 Tesis ve 20 Park Toplu Açılış ve Temel Atma Töreni gerçekleştirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in katıldığı törende bu tesislerin içerisinde bulunan Polis Merkezi ile Müftülük, Kuran Kursu ve Taziye Evi binasını teslim almaya herhangi bir “Devlet” temsilcisinin gelmemiş olması ise tarihe geçmiş oldu.

Parti iletişimi kaygısının Devlet aklının önüne geçtiği ve devlet geleneğine artık büyük zararlar vermeye başladığının net bir örneği olan bu durum kime puan kazandırmadı derseniz iktidara.