Mısraların Akdeniz’e vurduğu, onuncu dalga Antalya Edebiyat Günleri’yle Muratpaşa, edebiyata dair kurtarılmış bölge gibiydi.
Bu yıl da Akdeniz’in mavisinin ışığı altında şiirin masası kuruldu. Antalya Edebiyat Günleri, onuncu yaşında, kentin taşlarına, rüzgârına ve tarihine yeniden şiirle dokundu. Festival, Kaleiçi’nin dar sokaklarında yankılanan dizelerle başladı. Abdülkadir Budak’ın sesi bir taş duvara dokundu, Ahmet Telli’nin kelimeleri Antalya sokaklarında kol gezdi. Neşe Yaşın’ın şiiri, Kıbrıs’tan Akdeniz’in diğer yakasındaydı. Tarık Günersel’in sesi Antalya sokaklarında yankılandı. İnsanlar şiirin büyüsüyle durdu, kalbinde sustu ve dinledi. Sanki her bir sokak, bir kitap sayfası gibi çevrildi o saatlerde.
Her festival büyür ama edebiyatın büyümesi farklıdır. Edebiyat Günleri insana dokunarak genişler. İnsanla çoğaldıkça derinleşir. Antalya 10. Edebiyat Günleri de bir şehrin kendini kelimelerle yeniden kurduğu bir dönemeç gibiydi. Muratpaşa Belediye Başkanı Av. Ümit Uysal’ın açılış konuşmasının sadece kendisi bile derin bir edebi metin niteliğindeydi. Sanırım sadece Edebiyat Günleri’nin yapılıyor olması inadı bile bugünleri değerli kılmaya yeterli. Antalya Muratpaşa’da yapılan Edebiyat Günleri şehri dönüştürdü. Bu dönüşüm bir belediye etkinliğinin ötesinde, bir kültür alışkanlığına dönüşmüş. İnsanlar yalnızca kitap almak için değil, birbirine hikâyelerini anlatmak için gelmişlerdi. Sözcükler çoğaldıkça sorular büyüdü, sorular büyüdükçe edebiyatın yolculuğu daha da derinleşti sanırım.
Festivalin son oturumu, bir yola dönüp bakmak gibiydi. Ferruh Tunç’un sözleri, sanki ilk yıldan bu yana birikmiş tüm emeklerin içinden süzülüp gelmişti. Antalya Edebiyat Günleri, onuncu senesinde yalnızca bir etkinlik değil; bir belleğin, bir inancın ve bir ısrarın adı olduğunu hatırlattı.
Festivalin hemen öncesinde düzenlenen öykü ve şiir atölyelerinde, genç kalemler ilk kez kendi seslerinin izini sürdü. Nazmi Ağıl’ın ritim üzerine kurduğu cümleler, bazen bir dalga gibi bazen bir suskunluk gibi odalara yayıldı. Özcan Karabulut’un öykü üzerine anlattıklarıysa katılımcıların zihninde yeni bir kapının açıldığını hissettirdi. Av. Akif Kurtuluş’un şiirleri festivalin önemli dizelerinden oldu.
Orhan Koçak, Türk edebiyat eleştirisinin en önemli isimlerinden; uzun yıllara dayanan eleştirel birikimi ve edebiyat düşüncesine kazandırdığı katkılarla Antalya Edebiyat Günleri’nde yeniden gündemde oldu. Orhan Koçak, eleştirel yaklaşımıyla yeni kuşak yazarlar için referans olmaya devam etti.
Antalya Edebiyat Günleri, her yıl olduğu gibi, insanların birbirine kelimelerle dokunabileceğini bir kez daha gösterdi. On yılın ardından, festival artık sadece bir takvim etkinliği değil; Antalya’nın zamanla kurduğu bir edebi ritim.
Akdeniz’in kıyısında, kelimenin kıyısında. Antalya bu yıl bir kez daha gösteriyor ki: Edebiyat, bir şehrin kalbine çok yakışıyor.