Dr. Che'yi öldüren Bolivya'lı asker Çavuş Mario Teran 40 yıl sonra Küba'da Che'nin adına kurulan hastanenin göz polikliniğinde katarakt ameliyatı olur ve uzun süredir görmeyen gözleri tekrar görmeye başlar.
Aradan 40 yıl geçmiş olsa bile Che öldükten sonra yürüttüğü hakikat mücadelesinde Mario Teran'ın gözlerini ışıkla buluşturarak karanlığa karşı bir savaşı daha kazanır.
Sağlık hizmeti veren ve sağlık hakkı mücadelesini yürüten her kişi, hasta Bolivya'lı Asker Çavuş Mario Teran bile olsa, hizmet üretmekten geri durmaz; sağlığa erişimi için mücadele eder, etmelidir. Beyaz önlüğü giydikten sonra önüne gelecek kişilerin rengi ortadan kalkar. Nitekim bütün savaşlarda sağlıkçıların müdahalede bulunduğu zamanlarda karşılıklı bir anlaşma varmışçasına tedaviler bitene ve yaralılar alınana kadar bir ateşkes yaşanır. Tarihte bu ateşkes sürelerini uzatarak barışa ve müzakereye katkı sunan sağlıkçı hikayeleri de vardır. Dünya'nın her yerinde yaşanan felaketlerde ve savaşlarda bütün devletler asker göndermekle övünürken Küba "devrimci doktorlar" gönderir ve bununla övünür. Toplumcu sağlık emekçilerini özel kılan başat unsur budur.
Ülkemizde de sağlık emekçileri gerek ülke içinde, gerek dışında yaşanan bütün çatışmalı süreçlerde tarafların kimliğine bakmaksızın "karanlığa karşı aydınlığı, ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı savunmuştur." Bu konuda rüştünü ispatlamıştır. 10 ekimde 10 binlerce insanın yürüdüğü ve talep ettiği barış mücadelesini örgütleyen önemli bir dinamiktir ki bu uğurda fotoğrafları duvarlara sığmayacak kadar can vermiş, büyük bedeller ödemiştir. Ama ısrarla "savaş bir halk sağlığı sorunudur." demekten geri durmamıştır.
Yaşadığımız Ortadoğu cografyasindaki bütün olumsuz gelişmelerin bir yüzü savaşa dayanır bölgedeki sınıfsal ayrımın en belirleyici öğesidir savaş, bu bakımdan ülkenin yedek; güvencesiz ve ucuz işgücü cennetine çevrilmesindeki en önemli unsurdur. Hal böyleyken emek ve sağlık örgütlerinin savaşa karşı tutumu dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde aynıdır, açıktır ve nettir. Geçtiğimiz günlerde Suriye'de bombaların hedefi olduğu iddia edilen ambulans ve sağlık emekçilerine karşı sendikam SES'in de (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) 'kuruluş ilkelerine ve tüzüğüne tezat olacak şekilde' içinde bulunduğu, geçmişi bu konularda ödediği bedellerle dolu bazı sağlık örgütleri; gerekçesine neden ve sonuçlarına bakılmaksızın sağlıkçı tutumu sergileyememiş özeleştiriye muhtaç bir durumda kalmıştır. Bu durumu bir sağlıkçı ilkesel duruşu olarak değil ; siyasi bir karar olarak değerlendirmiş hakikati üyelerinin istifa etmesi ihtimalini göz önünde bulundurma gerekçesi ile askıya almıştır.
Sürecin sertliği ve hukukun siyasallaştığı oldukça yaygın bir kanı olduğu yadsınamaz gerçeği ile beraber sağlık çalışanları yaptığı işin etik ve ahlak ölçüleri gereği savaşta taraf olamaz, barışa karşı savaşın tarafı da olamaz. Ama hakikat şudur ki ölmeden önce çavuşa, "Bu çocuklar Küba'da istedikleri herşeye sahiptiler ama buraya ölmeye geldiler." diyen Che'nin ve sağlık emek mücadelesinde söz kuran, mücadele eden ve bedel ödemiş herkesin kavgası bu konuda yanılgıya düşenlerin de gözünü mutlaka açacak, ışıkla buluşturacak, hakikat galip gelecektir.
Hem sendikamın hem de kendini muhalif olarak tanımlayan sağlık ve emek güçlerinin çatışmaya ve gerilimlere sebep vermeyecek şekilde bu tutuma özeleştirel yaklaşması gerektiği vurgusunu yineleyerek;
Bu ve benzeri kendi tarihimize denk düşmeyen politik davranışların siyasal açıdan kaygan bir zemine gebe olacağı ve yaratacağı kalıcı kayıpların günlük kazanımlar ile karşılaştırılamaz bir yerde duracağı açıktır.