Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını (Çİ) şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir." Tanımdan da anlaşılacağı üzere failler çok çeşitlidir, bir suça eğilimli kişinin bir mağdura yaptığı kötü eylemlerden çok daha fazlası söz konusudur.

Diğer bir tanımla Çİ, çocuğa yetişkinler-sıklıkla kendisine bakmakla yükümlü kişiler- tarafından zarar verilmesi, kötü amaçlı bir davranışa/ihmale maruz kalmasıdır. Bu eylemler genellikle üyesi olunan toplumun kültür değerleri dışındadır ve konunun bilirkişileri tarafından da istismar olarak kabul edilen eylemlerdir. Çİ ve ihmal bedensel gelişimi kısıtlamakta, ruhsal gelişiminde ise de kendine güvensiz, toplumsal ilişkilerinde beceriksiz, kimlik duygusu ve kişilik gelişiminde eksiklikleri olan bir birey olarak yetişme ile sonuçlanır.

SON ZAMANLARDA NEDEN DAHA ÇOK KONUŞULUYOR?

Bunun birden çok nedeni var. İlk akla gelen, sosyal medya, internet ve kitle iletişim araçlarının giderek çok daha yaygın kullanılması sonucu kişilerin bu duruma ilişkin bilgileri daha kolayca yayabilmeleri, “surfing” sırasında bizlerin daha çok bu tür haber veya veriler ile karşılaşmamıza yol açıyor. Teknik olarak akla yatkın bir açıklama olsa da bu yeterli değil. Toplumun genel anlamda şiddete daha eğilimli olması, kişiler, gruplar arasında çelişkilerin çatışmaya dönüşmesi gibi çok karmaşık süreçler de Çİ sıklığını etkilemektedir. Bosna Savaşı, İsrail devletinin Filistin halkına saldırması örneklerine kadar gitmemize gerek yok. Rahatlıkla ulaşıp izlediğimiz dizi ve filmlerde tek bir bölümde yüzlerce kişinin öldürüldüğü, filmin kahramanının hareketlerine sinirlendiği birisini kaçırıp bir sandalyeye bağlayıp işkence yapması gibi sahnelerin sıradan görsellikle verildiği görüntüler çocuk, yetişkin hepimizin gözüne sürekli sokuluyor. 70’lerdeki çocukluğumda vurdulu-kırdılı film diye aşağıladığımız görüntüler şu an her gün evimizin baş konuğu. Devletlerin halklarına, halkların içindeki bazı grupların diğerlerine şiddet uygulaması gibi diğer etkenleri de düşünürsek sürekli bir şiddetin hayat arkadaşımız olduğu ortaya çıkar. Bir aforizma daha eklemem gerekirse, silahla adam öldürmenin sıradanlaştığı bir toplumda, çocuğa bir tokat aşketmenin, azarlama veya aşağılamanın büyütülecek bir tarafı var mı?

Çİ özellikleri: Her sosyal grupta, hemen her coğrafi bölgede görülen en önemli toplumsal sağlık sorunlarından biridir. Anne-babanın alkol ve madde kullanımı, psikiyatrik bozukluklar, düşük sosyoekonomik düzey Çİ sıklığında artışa yol açar. Çİ ve ihmal sonucunda çocuğun bedensel gelişimi kısıtlanmakta, ruhsal gelişiminde ise kalıcı sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Gördüklerimiz buzdağının ne kadarı? Çİ olguları içinde kolayca farkedilen, adli makamlara başvuruyla sonuçlananlar oldukça küçük bir grubu oluşturmaktadır. Sosyal medya, internet kullanımı görünürlüğü artırmış olsa da, çocukların kendi haklarının bilincinde olmamaları bildirimde en önemli engellerdendir.

HEKİMLER HANGİ NOKTADA?

Tıp eğitiminin odak noktası fiziksel hasarlar (kırk-çıkık, beyin kanaması var mı?) düzeyini zorlukla aşabilmektedir. Yoğun iş yükü ve aynı anda çok fazla şey ile uğraşmak zorunda olan hekimler zorunlu olarak görevleri öncelik sırasına koymakta, önemli hastalık ve yaralanmaları atlamamaya programlanmaktadır. Hekim ve sağlık çalışanlarının bakışı genellikle somut hasarlarla ilgili olduğundan psikolojik boyut ve zor farkedilen Çİ bulguları atlanabilmektedir. Bunun yanında hafif fiziksel bulgularla getirilen çocuklarda da konu hafife alınıp Çİ olarak değerlendirilmeyebilmektedir. Örneğin yaralanma nedeniyle başvuran veya getirilen çocuklarda da bunun basitçe bir düşme veya kaza sonucu olduğuna yönelik bir inanış kolayca ortaya çıkabilmektedir.

Bu noktada bir öğrenilmiş çaresizlik olgusu da rol oynuyor. Yani hekim, “Uğraşıp da ne yapacağım? Hem kesin sonuç almam çok zor, hem de şu anne-babanın, hatta tüm toplumun şimşeklerini üzerime çekeceğim”düşüncesine kapılmaktadır.İdealist beyaz yakalıların başka konulardaki mücadelesinin hep duvara toslaması, yani demokratik kazanım kültürünün olmaması da bunu beslemektedir.

NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ?

Çİ saptanabilmesini sağlayan en önemli faktör tam ve kapsamlı fizik muayenenin gerçekten yapılmasıdır. Radyolojik ve laboratuar verilere de gereğinde başvurulmalıdır.

Öncelikle yaralanmanın verilen öykü ile ve çocuğun yaşı ile uyumlu olmadığı durumlarda Çİ şüphesi söz konusudur. Değişik tarihlerde olduğu anlaşılan, farklı türlerde yaralar, çok sayıda morluklar, şüpheli bölgelerdeki ezik ve morluklar, “sarsılmış bebek sendromu” gibi belli türde yaralanmalar Çİ açısından yüksek şüphe doğurur ve aksi kanıtlanana kadar öyle kabul edilmelidir. Sağlık çalışanı ipuçlarını biraraya getirerek verili olgu özelinde kişiye karşı işlenmiş bir suçun kanıtları olabileceğini düşünerek adli mercilere bildirimde bulunmalıdır.

RİSKİ ARTIRAN FAKTÖRLER

Çİ her etnik ve sosyal grupta gerçekleşmekle birlikte ebeveynin alkol ve madde kullanımı, psikiyatrik bozukluklar, düşük sosyoekonomik gruplar Çİ sıklığında artışa yol açar (Rosen, 2014).

Batı ülkelerinde acil servislerinde her bin başvurudan 2’sinde Çİ şüphesi olduğu belirlenmiştir. Bu rakamı ülkemize aynen uyguladığımızda bile şu an bildiğimizden çok daha fazla Çİ olgusu bulunacağını tahmin edebiliriz. Acil servislere yılda 130 milyon başvurusu olan ülkemizde bu oran uygulandığında sadece bu noktada (poliklinikler hariç) 260 bin Çİ olgusu bulunması gereklidir. Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) tarafından ABD’de çocukların 1/7’sinin Çİ kurbanı olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde oldukça az veri olmasına karşın “olumsuz çocukluk deneyimleri”nin %42-70 aralığında olduğu rapor edilmiştir (Sofuoğlu ve ark, 2014).

Çare nedir? Sonuç olarak Çİ konusunun geride bırakılması ancak çok boyutlu çabalarla olasıdır. Bunun için tüm halkın eğitimi yetmez, teknik olarak bunu tanımak durumunda olan sağlıkçılar da gerekli nosyonu kazanmalı, kolluk kuvvetleri, öğretmenler gibi diğer kilit noktalarda bulunan kesimler de doğru duruşu savunmalıdır.

(Devam edecek)