Mart-2020’den itibaren giderek daha fazla yaşamımıza giren pandemi haberlerine tam alıştık derken yine yeni bir “pik” veya “dalganın içinde yükseliş” ile sarsılıyoruz. Halen bitiremediğimiz ilk dalganın yeni alevlenmelerini aynı yangınlar gibi, bir türlü söndüremiyoruz. Yeni tanı alan olgularda veya ölümlerde yükselişler toplumun sinir uçları ile oynuyor, sürekli acı çeken bir yoğun bakım hastası gibi kıvranıp duruyoruz.

Dünyada resmi olgu sayısı toplamı 200 milyona, 4.250.000 ölüme (%2.1 ölüm oranı) yükseldi. Olguların yarıdan fazlası beş ülkede; ABD, Hindistan, Brezilya, Rusya ve Fransa’da bulunuyor. Tabi ki buna tam olarak inanmak olası değil, çünkü ülkelerin olgu saptama veya bir ölümü COVID-19 ile ilişkilendirme yöntemleri birbirinden tamamen farklı. Örneğin çoğu Avrupa ülkesinde “yüksek şüphe” ideale daha yakın şekilde, olgu tanımı için yeterli görülürken Akdeniz’e kısrak başı gibi uzanan cennet bir ülke de içinde olmak üzere çoğu geliş(e)memekte olan ülkede neredeyse birey COVID olduğunu devlete kanıtlamak için belge toplamak, kapıları aşındırmak zorunda. Bunun sonucunda sağlık sistemi gelişmiş birçok ülkede ölüm oranı Rusya, Hindistan ve kısrak başı ülkeden çok daha yüksek görünüyor (İtalya’da %3, Hindistan’da %1.3, Irak’ta %1). Bu arada Peru ve Meksika’yı gerçekten takdir ediyorum, %9’a yakın ölüm oranlarını dürüstçe bildirerek birçok ülkeye örnek oldular.

Varyantlara isim ana/babalığı için düşünülen “Brezilya”, “Hindistan”, “Güney Afrika” gibi terimleri ayrımcı/aşağılamacı olabileceği naifliğiyle bıraktık. Yunan alfabesinden gitmek daha şık sanki. Orijinal koronavirüs dönemini İngiltere veya alfa varyantı ile bitirdik, şimdi “Delta” imparatorluğu hüküm sürüyor. Kesin tahminim, Yunan alfabesi sonrası Kyril, Pers vb uygarlıkların alfabeleri ile baskın varyantları adlandırmayı sürdüreceğiz. Hatta 20 yıl sonra “delta zamanında ben gençtim” dediğinizde insanlar yaşınızı anlayacaklar, zeta’lar uçan araçlarında, ışın kılıçlarından maskeleriyle size dudak bükecekler.

Delta nasıl oluyor da daha çok yayılıyor?

Güzel soru. Virüs spike (S) proteini ile ACE-2 reseptörlerimize tutunup hücrelerimize girdiğine göre, Delta varyantının geçirdiği mutasyon bu tutunmayı kolaylaştırıp virüsü havadan daha iyi “kapmamızı” sağlıyor demektir. Araştırmalar da bunu ortaya koydu. BU arada, bu hep suçladığımız ACE2 reseptörleri erkek, kalp hastası ve yaşlılarda daha bol bulunmaktadır, bu da hastalığın yaşlı erkekleri daha çok kurban seçmesini açıklamaktadır.

Güncel sorularımız:

- Okullar bu olgu/ölüm sayıları ile açılabilir mi?

- Hangi önlemleri alarak gönül rahatlığıyla çocuğumuzu okula gönderebiliriz?

- Delta yaşamımıza neler getirdi/getirecek?

- Bu aşılama hızı ile bir gün gelip “bu iş bitti, game over!” diyebilecek miyiz?

- “Turizmi açtık, yine yaşam sürüyor, demek ki böyle de gidebiliriz”

- Kısıtlamalar tekrar gelir mi? Ne zaman?

Bu yazıda her şeye yanıt vermeyeceğiz, somut bildiğimiz noktadan, delta’nın yaşamımızı nasıl değiştirebileceğine bakacağız.

Tablo. Delta ile değişenler

Önceden bildiğimiz

Delta ile..

Virüsün R0 değeri = 3 (bir kişi hasta olduğunda ortalama 3 kişiye bulaştırarak iyileşiyor)

R0 değeri = 7-8 (bulaştırıcılığı çok daha yüksek)

Aşılama oranı %70 civarı olunca kitle bağışıklığı oluşur

Aşılama oranı %85 olmalı, (muhtemelen bu hedefe erişilemez)

Bulaş için >15 dak aynı ortamda bulunmak gerekir

5 dak yeter

Kötü klinik gidiş için risk faktörleri net bilinir

Risk faktörleri var, fakat ortalamada daha kötü gidiş görülür,

Yaşlı ve ek hastalığı olan kişileri seçer.

Evet ama daha gençler de hasta olabilir. 

mRNA aşılarının genel etkinliği %95

mRNA aşılarının genel etkinliği %85

mRNA aşılarının şiddetli hastalığa karşı etkinliği >%99

mRNA aşılarının şiddetli hastalığa karşı etkinliği %95 fakat yüksek riskli gruplarda daha düşük

İmmunite uzun sürer

İmmunite 6 ayda kaybolur

Hızlı ve normal tanı testlerinde pozitif/negatif yüzdeleri biliniyor

Tam bilinmiyor, yakalandığı tahmin ediliyor.

Aşılı kişiler bulaştırıcı olmaz

Aşılı kişiler bulaştırıcı olabilir

Kliniğin kimde nasıl ilerleyeceği, nasıl gideceği, kimleri sağ bırakacağı kabaca tahmin edilir.

Kullanılan ilaçlar, plazma tedavisi gibi birçok yaklaşımın delta varyantı üzerindeki etkileri eski varyantlara göre daha az bilinmektedir. Bazıları hakkında henüz hiç veri yoktur.

Peki, buradan nereye varıyoruz?

1.   “Maske, mesafe, hijyen” tekerlememiz güzeldi ama yetmeyecek. Hasta kişi ile geçirilen zamanın uzunluğu, virüs yükü, havalandırma kalitesi, kişi başına kaç m3 hava düştüğü gibi faktörler de bulaşı doğrudan etkilemektedir. “Zaman” ve “havalandırma”yı da formüle eklersek MMH yerine M2H2Z formülü ortaya çıkar. Demek ki bundan sonra daha çok faktörlü düşünmeye ve önlem almaya alışacağız. Bunu daha iyi açıklamak için, bir misafirlikte kapalı alanda sohbet eden kişiler maskeli bile olsa sohbet uzadıkça bulaşın daha çok söz konusu olacağını, yine basık ve sıkışık ortamda olunduğunda yine çok kolay bulaş olacağını hatırlatmak istiyorum.

2. Okullar açılmalı. Özellikle anaokulu, kreş, ana sınıfı ve ilkokulların açılması, yüzyüze eğitimin başlaması gelecek kuşakların karanlığa mahkum olmaması için çok önemli.

3. Gelenekler değişecek: Çok kültürlü, farklı gelenek yapılarının bir mozaiği olan halklarımız artık her gördüğünü öpüp sarılamayacak. Düğünler çok kısıtlı kişi ile, kongre ve toplantılar aralıklı oturma düzeni ve çok iyi havalandırma ile yapılacak. Son anda yetişip bineceğimiz asansörde öyle bakışlarla karşılaşacağız ki, insanları sıkıştırıp binemeyeceğiz, daha çok açık alan aktivitesi planlayacağız. Alışacağız.

4. Dezenfektanlar elde kalacak: COVID-19’un yüzeylerde başkalarının öksürük ve çıkartılarının kalması üzerinden bulaştığı sanılıyordu ancak detaylı ve daha uzun süreli çalışmalar bunun devede kulak düzeyinde kaldığını ortaya koydu. COVID-19 için aerosolizasyon her şeydir.

5. Delta çok bulaşıyorsa ne yapsak bulaşır, öyleyse her şeyi bırakalım: Kısmen doğru. Virüs ile hiç karşılaşmamak Kutuplara gidip hiç üşümemek, denize girip ıslanmamaya yakın oranda. Özellikle kısrak başı cennet ülkenin “yedi tepeli” ve “bozkır” olarak bilinen metropollerinde yaşayanlar için bu böyle. Demek ki, etkin bir bağışıklık sağlamak için herkes acele etmeli ve bir yandan da M2H2Z önlemlerini akılda tutmalı.

6. Daha daha ne yapalım? Aşıda bölgeler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak çok faktörlü, çok boyutlu gerçek bir kamu görevidir.

a. “Aşı olduktan sonra hala çocuğunuz olabilir”,

b. “dünyada 4 milyardan fazla aşı yapıldı, yan etki gelip sizi mi bulacak?”

c.  “‘kanser olmak için aşıya ihtiyaç yok, hava kirliliği, sigara yeter”

d. ‘ocakta yemeğiniz mi var? Ona ben bakarım, hadi aşıya’ türünden gerçek yaşama ayağı basan önermeler ile halka her katmandan (en üstler dahil) gidilmeli, bunun için sürekli vergilerimizi alan TRT de daha etkin kullanılmalıdır.