Fransiz Le Figaro gazetesi, Filozof Denis Collin’in Marksizm ve Wokizm (Uyanış Hareketleri, Black Lives Matter,vb.) arasındaki ilişkiyi incelediği bir makale yayımladı. Collin’e göre bu iki kavram arasında derin ideolojik farklılıklar mevcut. Marksizm sınıf temelli bir ideoloji iken, Wokizm daha çok özgürlükçü liberalizmin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Collin’in bu makalesi üzerinde, Woke’u tanıyalım.

Woke ideolojisi ve ondan esinlenen çeşitli hareketler pek çok şeye karşı çıktı; ertesi gün Colbert heykeline karşı eylem yaptı; yasakları ve sansürün arttığını ortaya koyarak, üniversite ve medya alanında geniş yer buldu. Üniversitelerde "kötü düşünen" profesörlerin istifasını talep etti. Bu hareketin sözcüleri, halka açık oturumların yapıldığı radyolarda görüş bildirmeye, daha görünür olmaya başladı. Ortalıkta görünür olmaya başladığı andan itibaren onu kötülemek gerekiyordu ve Woke hareketini kınamak için eski usul olduğu gibi hemen onun markizimden doğmuş bir akım olarak suçlandığını gördük. Marksizm’in yeni tezahürü olduğunu söyleyenler de çıkmıştır. Yeni bir akım ya da ideolojiyi suçlamanın ilk adımı, onu Marksizm’e yakınlaştırmak, ya da Marksizm içinden doğduğu savını ortaya atmak olur. Gerçekte ise, Woke kendisinin Marksizm’e ve isçi sınıfı hareketlerine bağlı olmadığını, onunla uzaktan yakından ilişkisi olmadığını savunur. Temelde sınıfsal bir kavgası yoktur ve Marksizm’e bu yönüyle tezat oluşturur.

Woke hareketi Coca-Cola ve Cadılar Bayramı gibi, bir Amerikan ürünüdür. Ancak ideolojik kökenleri Fransız Teorisine, yani "post-modern" Fransız filozofları veya "yapısöküm" teorisyenlerine kadar uzanır. Aslında bu bir tespit değil, Woke’un ana sloganını oluşturan bir terimdir. Şimdi, bu bağlamı toparlamak gerekirse, bu düşünürlerin hepsi Marksizm’in sadık muhalifleridir. "Anti-kapitalist" bir söylemi isteyerek benimserlerken, tarihsel bir özne olarak işçi sınıfı figürü kadar sınıf mücadelesinin de merkezliliğini reddederler. Bu teorinin savunucuları için işçi sınıfı ve örgütleri "modası geçmiş" çok fazla muhafazakarlık, çok fazla klişe nüveler barındırır. Örneğin, “Şizofrenler” (Deleuze), “mahkumlar” (Foucault), azınlıklar ve özellikle göçmenler (Badiou çok erken bir dönemde Fransız işçi sınıfını, kurtarıcı göçmen figürü lehine herhangi bir devrimci rolden uzaklaştırır), feminist hareketler ve queer tutum (yine Foucault). Tüm bu büyük filozoflar derin düşünceler ortaya koymuş olsalar bile, onun bağrındaki bireyi sınıf ve sınıfsal kimliğinden koparmayı kafalarına koymuşturlar. 68’den sonra gelişen tüm bu akımlar, merkezi bir sorun olarak devlet iktidarı sorununun modası geçmiş olduğunu ve her şeyden önce mikro güçlere karşı çıkmanın gerekli olduğunu ileri sürerler. Michel Foucault’ya göre, örneğin, “bireyi evcilleştiren şey disiplinlerdir.”

Cinsiyet konusundaki tutumlarına gelince, Foucault ve Amerikalı öğrencisi Judith Butler tek bir cinsel kimliğe yönelik "toplumsal ödevler"e karşı "yüzen kimlikler"e duyulan ihtiyaca vurgu yapar. Son olarak, Humeyni'nin "İslami devrim"inin Foucault’da bıraktığı hayranlık gibi, Woke ideolojisi de heteroseksüel beyaz erkeğe karşı hareketin müttefiki olarak görülen İslam'ı kutsar.

Marksizm ile Fransız Teorisi arasındaki bu zıtlık, Woke hareketinin tüm yönelimlerinde bulunur. Marksizm evrenselcidir ve farklı halkların ve farklı dinlerin özelliklerinin kapitalist üretim tarzının dünya gelişiminin değirmeninden geçmesi gerektiğini düşünür. Tam tersine, Woke görecelidir ve evrenselciliği "beyaz" egemenliğin maskesi olarak suçlar. Marx ve Engels, sömürgeciliğin korkunç yöntemlerini ve dayatmalarını mahkûm ederken, bunda sömürgeleştirilmiş halkların uykularından uyanacakları ve tüm ülkelerin diğer proleterleriyle birlikte mücadelede yer alacakları öngördüler. Açıkça, Avrupa merkezliydiler ve Avrupa medeniyetinin öncülük ettiğini düşünüyorlardı. Modern sosyalizmin Alman felsefesinin, İngiliz politik ekonomisinin ve Aydınlanma'dan doğan Fransız sosyalizminin mirasçısı olduğunu iddia eden yine Lenin'di. Tüm bu Marksizm öğretisi modern sanayi proletaryasının öncülük edeceği üzerine kurulmuş bir zincirler bütünüdür. Woke sansürcüleri neden bu korkunç düşünürlerin eserlerinin derhal kaldırılmasını talep etmediler acaba? Çünkü bu düşünceler Woke tarafından bakılınca korkunç görünüyor.

Marksistler için köleliğe ve ırk ayrımcılığına karşı mücadele, 18. yüzyılın büyük "burjuva" devrimlerinin ardından gelir. Burjuvazinin devrimci karakterini unutan Woke, en büyük köle ticaretinin Araplar ve Osmanlılar tarafından İslam bayrağı altında organize edildiğini unutarak, tüm "beyazları" peşinen mahkûm ederek köle ticaretini beyaz bir leke halinde düşünürler. Halbuki Araplar ve Osmanlı bu köle ticaretinde önemli rol oynadılar.

Yaşlı, sıradan bir beyaz erkek olarak Marx, kadınların gece çalışmasını onların doğal yaşamlarına aykırı bularak kınadı. Ahlakın ortadan kaldırıldığına dair bir çağrı yapmıyordu, ancak kapitalizmi tüm ahlaki değerleri ortadan kaldıran bir sistem olarak daima eleştirdi!

Çünkü Marx, gece mesaileri boyunca bir işkence tezgâhında patronunu neşelendirmek için üretim yapan kadınların, hamile olsun olmasın, saatlerce çalıştıklarını ve hamilelerin çok sık düşük yaptıklarını, ya da ağır koşullarda çalıştırılan çocuk ve kadınların sağlık sorunları yaşadığını biliyordu.

Çeşitli Woke hareketlerinin Marksizm ve işçi mücadelesi ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, onun söylemlerini taraftarlari içinde bulmak mümkündür. Fakat Lumpen proletaryanın ve "şehirlerin" küçük haydutlarının devrimci hareketin saflarına yükseltilmesinin Marksizmle hiçbir ilgisi yoktur. Woke gibi sola yakın akımların gelişmesi, Marksizm’den etkilenmesi doğaldır fakat bunda isçi sınıfı mücadelesinin suçu yoktur. Sınıf mücadelesi liberalleşti denemez!

Sonuç olarak, 1968'den sonra ortaya çıkan özgürlükçü liberal ideolojiyi Marksistlerin kalplerinde taşıyamadıklarını hatırlayalım. Liberallerin talepleri sokakta sloganlaştı fakat sınıf partileri onları asla bir söylem olarak ele almadı. Marksizm ile Marx arasında ayrım yapmayı unutmadan Marksizmi de eleştirebiliriz. Bu mümkün, ancak hiçbir durumda Woke hareketi gibi liberal oluşumların gidişatlarından dolayı suçlanamaz.