ABD'nin Ürün’deki askeri üssüne yapılan insansız hava aracı saldırısı sonucunda 3 Amerikalı askerin yaşamını yitirmesi ve yaklaşık 40 askerin yararlanması, bölgedeki dengelerin ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.

Pentagon, saldırının İran'a bağlı bölgedeki güçler tarafında yapıldığını ve bu nedenle sorumluluğun İran’dan olduğunu belirtti. İran ise saldırının meşhur olduğunu ama kendileri tarafından yapılmadığını ya da yönlendirilmediğini belirtiyor. 

İsrail’in Gazze’de Hamas’a yönelik başlattığı savaş, Ortadoğu güç ilişkilerini değiştirecek bir kısım sonuçlar doğuracağı açıktır. Özellikle İran’ın bölgedeki etki gücünü kırabilecek bir kısım askeri ve politik sonuçların ortaya çıkmaya başladı. ABD’nin İsrail’i askeri ve politik olarak desteklerken tersine  İran’ın bölgede izole edilmesi için yoğun bir  diplomatik faaliyet yürütüyor. Bu durum Tahran’ı bir kısım arayışlara yöneltmiş bulunuyor. 

İran’ın bölgedeki sosyal dinamikleri

İran'ın Orta Doğu bölgesindeki yayılmacı stratejisinde Şiilik son derece etkili ve önemli bir faktördür. Pakistan’da % 16, Afganistan’da %10,  Kuveyt'te % 45, Birleşik Arap Emirlikleri'nde %16,  Katar'da %24,5,  Yemen'de %36.5,  Ummanlar %7, Bahreyn'de %75, Irak'ta %55, Lübnan'da % 32 ve Suudi Arabistan'da ise %24 civarında ciddiye alınabilecek bir Şii nüfusunun olması, İran'ın bölgede artan etkisine nesnel bir toplumsal taban oluşturuyor. İran, Şii nüfusu üzerinde yarattığı güçlü etki, Ortadoğu’daki politik krizleri ve çatışmaları etkilemektedir.  Kendisine bağlı oluşturduğu politik yapılar, birçok ülkede dengeleri belirleyecek bir konuma geldi/geliyor. Yemen, Lübnan, Irak ve Suriye bunun somut örnekleridir. Bu gelişme eğilimi bütün Körfez ülkelerinde hissedilmeye başlandı.

 İran’ın devlet dışı askeri dinamikleri

İran’ı bölgesel ilişkilerde etkin kılan faktörlerden biri,  birçok ülkede askeri ve politik olarak etkili olan devlet dışı yapılar oluşturmasıdır. Örneğin Husiler Yemen'de İran’ın  fiili politik temsilcisi gibidir. Husiler’in Aden Körfezinde ve Kızıl Denizde uluslararası ticari gemilere yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı savaşla ilgili olduğu iddia edilse de, esasen İran’ın bölgesel çıkarlarını korunmaya yönelik olduğunu söyleyebiliriz. ABD ve İngiltere merkezli oluşturulan uluslararası koalisyon gücünün Husilere  yönelik gerçekleştirdiği hava saldırıları fiilen İran’a yönelik olduğu biliniyor.  Irak’ta kurulan ve askeri bakımdan son derece etkili olan Haşti-Şabi açıktan ABD karşıtlığıyla biliniyor. İran taraftan kurulan ve bölgede askeri olarak bir güç haline gelmeye başlayan ‘Irak Hizbullah’ı da Irak ve Suriye sınır bölgelerinde ABD üslerine yönelik saldırılar yapıyor. Lübnan Hizbullah’ı hem askeri hem de politik olarak önemli bir güçtür. Suriye’de Şam rejiminin askeri gücünden çok İran Devrim Muhafızları ve uluslararası Şii milisleri etkindirler. İran ayrıca Pakistan ve Afganistan’da devlet dışı askeri güçler kurduğu ve kullanmaya başladığı biliniyor.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani,"bölgedeki direniş güçleri karar ve eylemlerinde İran'dan talimat almıyor” değerlendirmesini yapmasına rağmen Merkez Ortadoğu ülkelerinde, devlet dışı etkili askeri birlikler kurması, Tahran’ın bölgesel politik stratejisinin önemli bir parçasını oluşturuyor.

İran, ABD’nin olası bir saldırısını engelleme çabası

İran, ABD’nin olası bir saldırısını engellemek için özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni devreye sokmaya çalışıyor.  İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Said İrevani, ABD'nin iddialarına ilişkin BM Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) gönderdiği mektupta: ''ABD temsilcisinin BM'ye gönderdiği mektupta, İran'a bağlı grupların, Irak ve Suriye'deki Amerikan personel ve tesislerine yönelik eylemlerde bulunduğu iddia ediliyor. İran İslam Cumhuriyeti olarak bu tür temelsiz iddialarını kesinlikle reddediyoruz… Daha önceki mektuplarımızda da vurguladığımız gibi, ne Irak'ta, ne Suriye'de, ne de başka bir yerde doğrudan veya dolaylı olarak İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerine mensup hiçbir grup bulunmamaktadır. İran İslam Cumhuriyeti, bölgedeki hiçbir kişi veya grubun eylemlerinden sorumlu değildir.''  Tahran rejimi, bu açıklamayla Washington’un İran’a yönelik olası bir saldırısını engellemeye çalışıyor.  

İran, ABD’nin bölgedeki askeri üslerine saldırıyor mu?

İran, ABD ile doğrudan askeri bir çatışmaya girmeyi aklının ucunda geçirmez/geçiremez. ABD ile askeri olarak çatışmayı göze almak, Tahran rejiminin askeri ve politik tasfiyesine nesnel bir zemin hazırlamaktır. Washington’un öncelikli hedeflerinden biri, İran’ın bölgedeki askeri ve politik gücünü zayıflatmak ve etkinlik alanını sınırlamaktır. Molla rejimi bu gerçeğin farkındadır. ABD’ye ait uçak gemilerinin ve nükleer silah taşıyan gemilerinin Ak Deniz’e demirlemesi: Tahran yönetimine ve İran’ı temsil eden, Hizbullah ve Husiler gibi devlet dışı örgütlere verilen askeri bir mesajdır. Bu bakımdan İran, doğrudan ABD’nin bölgedeki askeri birliklerine yönelik saldırılara girişmez ama kendisine bağlı devlet dışı askeri güçleri kullanır/kullanıyor. Bu durum İran’ın dolaylı olarak bölgesel çatışmalara dahil olduğunu ve olası bir bölgesel savaşa da dahil olacağını gösteriyor.

ABD, İran’a karşı askeri bir harekâta girişir mi?

4 ABD askerinin öldürülmesinden sonra Beyaz Saray’dan ve Pentagon’dan önemli açıklamalar geldi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby: "Geçmişte İran ve İran Devrim Muhafızları Ordusunun bu gruplara silah ve diğer askeri kapasiteleri sunduklarını biliyoruz, buna İHA'lar da dahil. Ancak Pentagon son saldırıda kullanılan İHA ile ilgili çalışmasını halen sürdürüyor... Çok muhtemeldir ki burada tek bir eylem değil, çok katmanlı bir yaklaşım göreceksiniz, zamana yayılmış çok sayıda eylemi (saldırıyı) barındıran bir yaklaşım." 

ABD Savunma Bakanı Austin: ABD’nin “seçilen yerde, seçilen zamanda, seçilen şekilde cevap vereceğini” açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: "Her türlü saldırganlığa kararlılıkla yanıt vereceğiz ve askerlerimize saldıranları sorumlu tutacağız. Bunu bizim seçtiğimiz zamanda ve yerde yapacağız. Yanıtımız kademeli olacak."

 ABD Başkanı Joe Biden, "Bu saldırıyla ilgili gerçek bilgileri hala topluyor olsak da, Suriye ve Irak'ta faaliyet gösteren İran destekli radikal militan gruplar tarafından gerçekleştirildiğini biliyoruz. Hiç kuşkusuz, bizim seçeceğimiz bir zamanda ve şekilde tüm sorumlulardan hesap soracağız.”

ABD üst düzey yöneticileri, Ürdün’deki üsse yapılan saldırıdan İran’ı sorumlu tutuyorlar ve buna cevap verileceğini çok açık olarak ifade ediyorlar. Ancak karşı saldırının nasıl olacağı henüz netleşmiş değil.

ABD’nin söz konusu saldırıya cevap vermesi bir zorunluluktur.  Birincisi, Saldırıya cevap verilmediğinde, devlet dışı askeri güçleri cesaretlendirir ve saldırılar çok daha fazla artar. İkincisi, ABD’nin bölgedeki prestijini sarsar. Üçüncüsü, ABD’nin bölge ülke üzerinde özellikle askeri bakımdan mutlak bir otoritesi var. Bunun sarsılması ciddi sonuçlar doğurur. Dördüncüsü, İran’ın bölgedeki vekâlete savaşları kazandığı görüntüsü verir. Beşincisi, İsrail-Hamas savaşında bölgede İsrail’e yönelik yeni saldırıların gündeme gelmesine zemin hazırlar. Altıncısı, ABD’nin uzun yılları kapsayan bölgesel stratejisini ciddi oranda etkiler.

Pentagon’un ilk aşamada doğrudan İran topraklarına yönelik askeri bir eyleme girişmesi yüksek bir olasılık değil. Öncelikli olarak İran’ın Irak ve Suriye’de konuşlandırdığı askeri birliklerine ve İran adına vekalet savaşına dahil olan Yemen’da Husilere ve Lübnan’da Hizbullah’a karşı askeri saldırıları arttırma planını uygulamaya koyabilir.

Kasım 2024 seçimleri dikkate alındığından ABD kamuoyunda Pentagon’un İran’a yönelik saldırıları tatmin edici bir etki yaratmadığı taktirde doğrudan Tahran rejimini hedefleyen saldırılar gündeme gelebilir. ABD, bölgesel çatışmaya yol açmayacak ama hem İran’ın yeniden böyle saldırılara girişmemesi veya teşvik etmemesi için hem de ABD seçimlerinin geleceği etkileyecek bir saldırı yapabilir.

ABD’nin ister doğrudan İran’ın askeri birliklerini isterse İran’ın Irak ve Suriye’deki askeri güçlerini hedeflemesi, Molla rejimi bakımından çok ciddi bir prestij kaybı olacaktır. Bu nedenle ABD ile çatışmamak için Irak ve Suriye’deki üst düzey askeri birliklerini en azından bir süreliğine geri çekecektir. Aynı şekilde Tahran yönetimi, bölgede İran adına görev üstlenen askeri milislere, ABD’nin askeri birliklerine yönelik hiçbir saldırıya girişmemeleri için çok ciddi uyarılar yapacaktır.

Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki İran çatışmaların merkezine doğru kayıyor. ABD’nin İran’a yönelik doğrudan askeri saldırılara yönelme olasılığı da ciddi olarak masada duruyor. ABD yetkililerinin belirttiği gibi ‘yer-zaman’ farklı olacaktır.