Türkiye Avrupa Birliği ülkelerinin ortak savunma alanlarında bir çerçeve planı oluşturan Yapılandırılmış Daimi İşbirliği Projesinde (PESCO) yer almak üzere geçtiğimiz Mayıs ay...

Türkiye Avrupa Birliği ülkelerinin ortak savunma alanlarında bir çerçeve planı oluşturan Yapılandırılmış Daimi İşbirliği Projesinde (PESCO) yer almak üzere geçtiğimiz Mayıs ayında başvuru yaptı. Türkiye başvuruyu resmi olarak PESCO projesinden sorumlu üye ülke olan Hollanda’ya yaptı. Peki Türkiye bu başvuruyu neden yapma kararı aldı ve nasıl bir süreç işlemesi öngörülüyor?

PESCO NEDİR?

2017 yılında kurulan PESCO projesi 24 AB üyesi ülkesi ortaklığında, askeri hareketlilik konulu bir toplam 46 ortak savunma projesini oluşturuyor. Bu proje üye devletlerin, AB-NATO savunma işbirliği için “gümüş kurşun” olarak görülen ve krizlere yanıt olarak askeri teçhizatın AB genelinde kesintisiz hareketini sağlamak için tasarlanan sınır ötesi askeri nakliye prosedürlerini basitleştirme ve standartlaştırma taahhütlerini desteklemeyi amaçlıyor. Kısacası proje, askeri hareket kabiliyetinin iyileştirilmesi için çalışıyor.

2020 yılının Kasım ayından bu yana, AB üyesi olmayan ülkelere de PESCO projelerine katılma yolu açılmıştı. Türkiye de projeye dahil olma başvurusunu Mayıs 2021 yılında resmen yaptı. Ancak, başvurunun resmi olarak kabul edilebilmesinin önünde kuşkusuz bazı şartlar mevcut. AB üyesi olmayan ülkeler bazı siyasi, hukuki ve finansal kriterleri yerine getirmekle yükümlü. Ancak bu koşulların da üstünde kriterler göze çarpıyor. Üye olacak ülkenin i) AB değerleriyle uyum içinde olması, ii) tüm AB üyesi ülkelerle iyi ilişkiler geliştiriyor olması, iii) ortak güvenlik ve savunma çıkarlarıyla çelişecek adımlar atmaması bekleniyor.

Şartların yerine getirilip getirilmediğini denetleyecek olan kurum AB Konseyi. Mayıs ayında Brüksel’de yapılan toplantıda söz konusu projeye ABD’nin, Kanada’nın ve Norveç’in katılabilmesi yönünde izin çıktı. Bu, AB'nin ilk kez dış ülkelerin askeri projelerinden herhangi birine katılmasına izin vermesiydi. Bu adım, Avrupa topraklarında bu üyeler tarafından özellikle zaten güçlü olan bir NATO girdisinin resmi olarak kaydedilmesi için bir formalite olarak görüldüğünün bir kanıtıdır. Peki Türkiye'nin başvurusu ne anlama geliyor ve AB Türkiye'nin olası üyeliği hakkında ne diyor?

AB OLASI TÜRKİYE ÜYELİĞİNE NE DİYOR?

Özellikle Brüksel ve Ankara arasındaki ilişkiler son birkaç yılda kötüleştikten sonra, siyasi koşulların Rusya, Çin ve aynı zamanda Türkiye'yi fiilen dışladığı konusunda genel bir hemfikir söz konusuydu. Türkiye, en azından Kıbrıs ile Doğu Akdeniz'deki faaliyetlere ilişkin anlaşmazlık çözülene ve Yunanistan ve Fransa ile arasındaki gerilim ortadan kalkana kadar ortak çerçevenin dışında bırakılan bir “yabancı”ydı.

Türkiye’nin projeye dahil olma talebi incelenirken, Avrupa Birliği diplomatları Ankara'nın olası katılımı konusunda ikiye bölünmüş durumda görünüyor. Özellikle Yunanistan ve Kıbrıs’ın Türkiye'nin talebine olumsuz tepki vermesi bekleniyor.

Diğer taraftan, Türkiye'nin başvurusunun siyasi koşulları yerine getirip getirmeyeceği konusunda net bir öngörü bulunmuyor. Türk yetkililer de nitekim, “PESCO yanlış bir zeminde başlar ve yeni bölünme hatları oluşturursa, ne başarılı olur ne de transatlantik güvenlik mimarisine katkıda bulunur” uyarısında bulunmuştu.

TÜRKİYE’NİN PESCO HAMLESİ NEYİ AÇIKLIYOR?

Siyasi, hukuki ve mali kriterler dahilinde AB değerlerini paylaşma konusunda Türkiye’nin zaman içinde pratikte ne kadar geriye gittiği farklı tartışmaların konusu oldu ve olmaya da devam ediyor. AB üyesi ülkeler ile iyi ilişkiler içinde olma girişimini ise Türkiye’nin son dönemlerde olumlu seyreden Yunanistan ve Fransa görüşmelerinden anlamak mümkün. Ancak ortak güvenlik ve savunma çıkarlarıyla çelişecek adımlar atmama maddesi, Türkiye açısından Rusya’dan satın alınan, ancak henüz aktive edilmemiş S-400’ler konusuna doğrudan işaret ediyor. Türkiye’nin mevcut kriterleri en iyi şekilde nasıl karşılayabileceği bu şartlar altında oldukça kuşkulu.

Diğer taraftan, Doğu Akdeniz'de Türkiye ile Yunanistan ve Türkiye ile Kıbrıs arasındaki gerilimler ve Türkiye'nin iç siyasetindeki mevcut demokratik gerileme göz önüne alındığında, böyle bir başvurunun kabul edilmesi için en iyi zaman olmayabileceği konusunda da kuşkular var.

Fakat şu da bir gerçek ki, Türkiye bu başvuruyu Yunanistan ve Kıbrıs ile gergin ilişkilere rağmen yaptı ve bu hamleyle de AB-NATO işbirliğini geliştirmeye vereceği desteği ön plana koydu. Burada Türkiye açısından küresel dengelerin iyi gözetildiği de gözlerden kaçmıyor. Yeni küresel dengelerin NATO zirvesinde ortaya çıkan 2030’a yönelik stratejik planları dahilinde oldukça net.

NATO’NUN 2030 VİZYONU

NATO 2030 vizyonu açıklanırken anlaşıldı ki, NATO yeniden kimliğini tanımlıyor. Algılanan yeni tehditler karşısında, demokratik dünyayı otoriter rejimlere karşı koruyacak bir kalkan oluşturmak isteniyor. Nitekim, ABD Başkanı Joe Biden’dan da benzer bir dış politika anlayışının geldiğini görmüştük. NATO, açıkladığı 62. maddede diyor ki, bu bildiriyle NATO artık sadece askeri işbirliği ve değerler birlikteliği değil, NATO’nun 2030 vizyonu siyasi ve ekonomik işbirliğini de öngörüyor.

TÜRKİYE’YE DÜŞEN...

Eğer PESCO tek bir Avrupa savunma kapasitesi oluşturma fikri ise, Türkiye’nin başvurusunun bir anlamı olmayacaktır. Ancak NATO’nun yeni vizyonu çerçevesinde mevcut bölgesel siyasi durum gelecekte daha iyi hale gelirse, Türkiye'nin PESCO projelerine katılımı kabul edildiği takdirde, Türkiye bu hamle ile hava, kara, deniz alanlarında ve siber savunma faaliyetlerinde yeteneklerini belli bir işbirliği içinde operasyonel hazırlıklarla birlikte geliştirme ve askeri güçlerin olası katkılarını artırma imkanı elde edebilir. Ancak tek kazanç askeri teknik konuda değil.

Türkiye ile PESCO çerçevesinde yapılacak bir işbirliğinin AB ve NATO arasındaki işbirliğini geliştirme olanağı da sağlayacaktır. Bununla birlikte AB üyeleri Yunanistan, Kıbrıs ve hatta Fransa arasında normalleşme sağlama adımları da atılacaktır. Bunu da Batı Paktı’nın içinde olduğunu, iç siyasette daha fazla demokratikleşme ve insan haklarına yönelik adımların atıldığını ve AB değerleriyle daha fazla bütünleşme adımları attığını göstererek yapacaktır.