İkinci Dünya Savaşı bittiği halde Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atarak yüz binlerce insanın ölümüne, sakat kalmasına yol açan, Vietnam'a Napalm bombası atan, Irak'ta 1,5 milyon insanın ölümüne neden olan, Ortadoğu'yu kana bulayan, Ebu Garip'ten Guantanamo'ya hapishanelerinde zevk uğruna insanlara işkence eden, Latin Amerika'dan Afrika'ya kendi çizgisi dışında siyaset yapan bütün iktidarları darbeyle devirerek işkenceci, eli kanlı kukla rejimleri iş başına getiren ABD zihniyeti ve onun işbirlikçilerine tek laf etmeyip, bugün "barış, insan hakları, demokrasi" gibi sloganların arkasına sığınan herkes insanlığın baş düşmanıdır!

2014'te bu yana o veya şu gerekçeyle Ukrayna'da masum insanlar öldürülüyor. O veya şu gerekçeyle olan masum insanlara oluyor. O veya bu haklı demeden bu savaşa hayır demek bu kadar zor olmamalı.

Ama gördüğüm kadarıyla herkes kendi meşrebinden, kendi ideolojik dar penceresinden birilerini aklarken, birilerini şeytanlaştırıyor.

Kim haklı, kim haksız demeden evvel savaşın bir an önce son bulması en büyük temennim. Almanya'nın birleşmesinin temel koşulu NATO'nun Polonya başta olmak üzere Eski Doğu Bloku ülkelerine genişlememesi, Rusya'nın sınırına dayanmamasıydı.

NATO sözünde durmadı sürekli Rusya'yı çevreleme etrafında hilal oluşturma peşinde. Bütün Doğu Bloku NATO'ya katıldı. Renkli devrimlerle Ukrayna ve Gürcistan'ı da sürekli karıştırıyorlar. Jeopolitik açıdan Rusya da buna karşı hamle yapıyor.

Öyle veya böyle Rusya sadece bölgesel değil, emperyal hevesler peşinde koşan, küresel bir güç. SSCB'yi değil, kendisini Çarlık Rusyası'nın bakiyesi olarak gören bir anlayışla yönetiliyor.

İdeolojik-politik açıdan SSCB dönemine sürekli saldırsalar da Sovyetlerin ihtişamlı geçmişini de inkar edemiyorlar. 9 Mayıs'taki ihtişamlı geçit törenleri de bunun göstergesi. İnkar edemeyecekleri bir SSCB tarihine sahipler.

Her neyse. Kapitalist bir küresel güç olarak Rusya, ABD'nin başını geçtiği Batılı güçler tarafından çevrelenmesine karşı, kendi bölgesel ve küresel çıkarları gereği hamlede bulunuyor. Bunu yayılmacı hedeflerle yaptıkları şüphe götürmez.

Ama karşılarındaki, Amerikan emperyalizmiyle bütünleşen gücün de barış ve insan hakları sevdalısı olduğunu herhalde iddia edemeyiz.

Çarlık rüyası gören anti-komünist, Rus oligarşisinin iktidar yüzü Putin'e ve onun karşısında kümelenen dünyayı nükleer savaş tehdidi eşiğine getiren, eli kanlı Batı emperyalizmine hayır diyen onurlu insanlar olduğu müddetçe umut var demektir.

Hangi gerekçe ile olursa olsun, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan bu savaş kutsanacak bir savaş değil. Tarafların pozisyonu ve ideolojik-politik konumu ortada. Ancak Rusya değil, Ruslar dünyadan izole edilmeye çalışılıyor. Batı dünyası tam anlamıyla bir akıl tutulması yaşıyor.

Ünlü şef Valery Gergiev’in, Rusya’yı kınamadığı gerekçesiyle Münih Filarmoni Orkestrası’ndan kovulması,  uzun yıllardır IMDB Top 250 listesinde yer alan ünlü Rus yönetmen Tarkovski’nin filmlerinin listeden çıkarılması, Netflix’in Tolstoy’un Anna Karenina'sının çekimlerini durdurması, Zagreb Filarmoni'nin de Çaykovski'yi repertuardan çıkarması artık normal karşılanacak bir durum değil. Hollanda'yı protesto etmek için portakal bıçaklayanlardan daha ahmakça işler bütün bunlar.

Solu Putin yanlısı gibi gösterenlerin sola, sosyalistlere, Sovyetlere bakışı Putin ile neredeyse aynı noktada olmasına rağmen, bugün bizim gibi düşünenlerin Putinci ilan edilmesi de bu akıl tutulmasının başka bir boyutu. Putin hayatım boyunca sempati beslemediğim, asla da beslemeyeceğim çarlık rüyası gören bir otokrat. Bugünkü tartışmalar gizli Nazi sevdalılarını gün yüzüne çıkartmıştır. Türkiye sağındaki Rusofobi'yi bilirdik de, kendine sözde solcu diyen bağzı kesimlerin sözde Putin düşmanlığı altında ırkçı hezeyanlarla Rus düşmanı olduklarını görmüş olduk. Utanmasalar Hitler'i savunacaklar.

Neyse.

Putin'den ne kadar hazzetmiyorsam, onun karşısında konumlanan emperyalist bloktan da bir o kadar nefret ediyorum. Dünyayı kana bulayan, ülkeleri işgal eden, eli kanlı NATO'yu dünya barışının bir öznesi gibi sunan iki yüzlüler de cabası.

Herkesin gönlünden geçen bu savaşın bir an önce bitmesi, diplomatik yollardan çözüme ulaşması. Ancak barışın yolu maalesef bir tarafı yüceltme, bir tarafı şeytanlaştırmaktan geçmiyor.

Batı dünyasının egemenlerinin ve medyasının ne kadar iki yüzlü olduğunu, kendi toplumlarını nasıl dejenere ettiğini bu savaş bizlere bir kez daha göstermiştir.

Irak, Suriye, Lübnan, Afganistan bombalanırken insani duyarlılık göstermeyen Batılı toplumların "Savaş Karşıtı" kesilmesi de hayatın başka bir cilvesi. Kendi hükümetlerinin savaş yanlısı politikalarına, silahlanmaya ayırdıkları bütçeye sesini yükseltmeyen bir kesim.

Samimiyet savaşın her türlüsüne karşı olmaktan geçer. 2014'de meydana gelen ve işleri bu noktaya getiren olaylara tepki göstermeyen hiç kimsenin Rusya'nın bu haksız müdahalesine laf söylemeye hakkı yoktur.

Samimiyet savaşın her türlüsüne karşı olmaktan geçer!

Son söz olarak; kapitalizme, her türlü emperyalizme, faşizme, gericiliğe ve SAVAŞA HAYIR!

İbrahim Utku NAR