Rusya ve Ukrayna arasında aylardır süregelen bir savaş hali var.

Kimileri bu savaşı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali olarak, kimileri Rusya’nın Atlantik Blokuna karşı bir direnişi, bir küresel güç olan Rusya’nın bölgesel hegemonyasına yönelen bir tehdide karşı müdahalesi olarak yorumluyor.

Her ne şekilde yorumlanırsa yorumlansın Rusya ve Ukrayna arasında yıllara yayılan bir çatışma hali var. 2004’teki tartışmalı Cumhurbaşkanlığı seçimini milat olarak kabul edebiliriz. Turuncu Devrim olarak adlandırılan bu süreçle birlikte Ukrayna’da Batı ve Rus yanlıları arasındaki gerilim yıllar içinde oldukça daha da keskinleşmiş, 2014’teki Euromaidan gösterileriyle doruk noktasına çıkmıştı. 2014 yılında Donetsk ve Lugansk bölgelerinde ciddi çatışmalar yaşanmış, Batı yanlısı güçler iktidarı devralmış, Rusya yanlısı olarak bilinen Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, Rusya da Kırım’ı ilhak ederek cevap vermişti.

Buraya kadar olan kısım aslında herkesin az çok bildiği şeyler.

Biraz da bu çatışma halinin siyasi yansımalarına da değinmek gerekir.

Batı aslında Ukrayna'yı siyaseten tam bir karambole sokmuş durumda. Sol, ilerici, demokrat güçlerin hepsi Rus yanlısı olmakla suçlanıp 2014'ten bu yana kapatılıyor. Siyaseten Ukrayna Batı için tam bir dikensiz gül bahçesi haline getirildi.

Rusya için zayıf bir karın. Baltık ülkelerinin Batı blokuna dahil olması belki kabullenilebilir bir şey ama Rusya'nın Ukrayna ile tarihsel kökleri ve jeostratejik konumu gereği yaklaşımı oldukça sert.

1991'deki paradigmaya aykırı olarak Batı, NATO üzerinden sürekli eski Doğu bloku ülkelerinde silahlanarak Rusya'yı çevreleme politikasını saldırgan bir şekilde sürdürüyor. Bu noktada en hayati kale Ukrayna idi Rusya için. Buna karşı gösterilen bir refleks tabi Rusya'nın tutumu.

Benzer refleksi SSCB de gösterirdi muhakkak. Ki 56 Macaristan, 68 Prag bunun bir diğer örnekleri. Tüm bu faktörler Putin'i temiz, ideolojik açıdan berrak bir aktör mü yapıyor? Kesinlikle hayır. O da emperyal vizyonuyla madalyonun bir diğer yüzünü temsil ediyor.

İlhak ettiği bölgelere gelirsek aslında bu, büyük devletlerin yıllardır uyguladığı tampon bölge politikası. Ona uygun bir iskan politikası güderek sınır boylarına soydaşlarını, dindaşlarını, kendine yakın toplulukları yerleştirerek sınır güvenliğini sağlama veya buna benzer müdahalelere meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar.

Bu durum işgali ve müdahaleyi meşrulaştırır mı?

Dünyaya nereden baktığınıza göre değişir.

Bir diğer tartışma konusu da, Ukrayna halkının direnişini üzerine…

Kimilerine göre herhangi bir emperyal gücün saldırısına karşı direnmek en meşru haktır.

Kimilerine göre ise ortada öyle direnen, mücadele eden ilerici, demokrat, yurtsever, anti-emperyalist bir Ukrayna halkı yok. Sol ve ilerici güçleri tamamen tasfiye edilmiş, budanmış, şoven duygularla hareket eden, Nazi sembolleriyle kendilerini motive eden askeri güçler var.

İBRAHİM UTKU NAR