AKP'ye katılacağı iddia edilen Mehmet Ali Çelebi işe ilk olarak binlerce tweetini silerek başladı. Gezi Eylemlerinden Berkin Elvan’a, AKP iktidarına yönelik eleştiriler içeren tweetlerini bir çırpıda silen Çelebi, siyasi omurgasızlığın son yıllardaki en veciz örneği.

AKP’ye Cumhur İttifakı’na yanlayan çoğu kişi, en azından geçmişini yadsımıyor. AKP’nin kendi çizgilerine geldiğini söyleyip, iktidarın geçmişteki hatalı pozisyonunu terk ettiğini iddia ediyor. Çelebi onlardan bile daha radikal bir çıkışla, bütün geçmişini yadsıyıp, varlığını AKP’ye bağlayan bir noktaya evrilmiş durumda.

Çelebi’nin bu tavrı, altılı masaya yönelik eleştirileri oldukça tepki çekmiş durumda.

Altılı masayı Atatürkçülük üzerinden eleştirip soluğu, varoluşu 1923 paradigmasının antitezine dayanan bir partide almak ideolojik birtakım gerekçelerle açıklanamaz.

Eşyanın doğasına aykırı bir durum. Kendini Kemalist olarak atfeden hiç kimseyi etkilemeyecek bir hareket.

Altılı masayı soldan, sınıfsal bir çizgiden veya Cumhuriyetçi bir bakış açısıyla eleştiren insanlar, AKP zihniyetiyle ve bu zihniyetin zamanında tasfiye ettikleriyle radikal bir kopuşun tek ve etkili kurtuluş yolu olduğunu savunuyorlar.

Yalnızca Erdoğan değil 20 yılda koşullara göre şekil değiştiren, bu yolda tasfiye olan ama temel çıkış noktası (İslamcılık) değişmeyen her türlü AKP zihniyetinden nefret eden bir kesimin altılı masaya yönelttiği eleştiriyle Çelebi gibilerin yönelttiği eleştiri aynı kapıya çıkmaz.

Çelebi'nin bu kafayla bir kişiyi dahi etkilemeyeceği düşünüldüğünde kararının arkasında ne gibi gerekçelerin olduğu zamanla ortaya çıkar.

Çelebi’nin bu hamlesi başka tartışmaları da beraberinde getirdi.

Melis Alphan gibi, vaktiyle Çeşme’deki ıstakoz fiyatlarını dert edinen bir ismin, siyaset allamesi kesilircesine attığı “Ulusalcılar ve AKP kardeştir” tweeti üzerine de bir iki kelam etmek gerek.

Böylesi tiplerin itibar kazanması 12 Eylül sonrası ekilen tohumların kök solmasının sonucudur. Dualitenin diğer ucunda da İslamcılar var tabi. Olay ve olgulara bu kadar sığ kalıplarla yaklaşmak muazzam bir yozlaşmadır.

Ulusalcılığı ve ulusalcıları toplumsal gelişmelere, olay ve olgulara sınıfsal bir cepheden yaklaşamamaları, üretim ilişkileri ve toplumsal çelişkileri yok sayıp yüzeysel bir Cumhuriyet ve aydınlanma kavramına sarıldıkları için eleştirmek tutarlı bir eleştiridir.

Bunun dışındaki her türlü eleştirel yaklaşım liberalizm bataklığına çıkar. Perinçek, Çelebi, Feyzioğlu ve onun muadili tipler üzerinden bir genelleme yapmak lümpence bir yaklaşımdır.

Cumhuriyetin temel değerleri, laiklik ve benzeri konularda hassasiyet gösteren, kendini ulusalcı olarak tanımlayan, ölse eli AKP'ye gitmeyecek birçok insan var. Bizim temel eleştirimiz de, sadece yüzeysel bir AKP karşıtlığının bu memleketin yaralarına merhem olamayacağıdır.

Ondan dolayı sınıf mücadelesi diyoruz. Ondan dolayı emek-sermaye çelişkisi diyoruz. Ondan dolayı emperyalist kapitalizmin tahakkümü diyoruz.

Ancak bu figürlerin böyle dertleri yok. AKP'nin değirmenine taş döşeyen YAE'ci tipler ve onların etki alanında yer alanlar günah çıkartmak için herkesten çok anti-AKP'ci görünerek, herkesi yaftalayarak balık hafızalıları kandırabilirler ancak bizin gibi fil hafızalılara sökmez.

Sizin ne olduğunuzu, ana akım medyadaki koltuklarınızı kaybettikten sonra kesildiğiniz muhalif pozların nereye kadar süreceğini, sınırınızı çok iyi biliyoruz.

İbrahim Utku NAR