14.12.2022 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na, kamu görevlisine hakaret ettiği gerekçesiyle, Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin üçüncü fıkrasının a bendi uyarınca 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası verildi. Söz konusu davanın içeriği hakkında yorum yapmak istemiyorum. Zira bu davada Sayın İmamoğlu’nun kendisinden ziyade 16 milyonluk İstanbullunun iradesi yargılandı. Sayın İmamoğlu tarafından kullanılan ifadenin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve hapis cezasına hükmetmek bir yana, soruşturma konusu bile olamayacağı son derece açık. Bir hukuk garabeti olan bu kararın istinaftan veya temyizden döneceğine inanıyorum. Çünkü ancak bu tür bir bozma kararı, seçmenlerin iradelerine yönelmiş bu haksız müdahaleyi geç de olsa ortadan kaldıracaktır.

            Bununla birlikte, Sayın İmamoğlu hakkında hükmedilmiş olan bu mahkûmiyet kararının Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda bazı hukuki sonuçlarının olacağı kuşkusuzdur. İşte bu yazıda, söz konusu ihtimalleri kaleme aldım.

            I. İhtimal: Sayın İmamoğlu hakkındaki mahkûmiyet hükmü, kesin aday listesinin Resmî Gazetede yayımından önce kesinleşirse, Sayın İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmeye engel olan bir suçtan mahkûmiyet kararı kesinleşmiş olacağından, Yüksek Seçim Kurulu tarafından adaylığı kabul edilmeyecektir. Bu durumda başka bir aday gösterilebilir.

            II. İhtimal: Sayın İmamoğlu hakkındaki mahkûmiyet hükmü, kesin aday listesinin Resmî Gazetede yayımından sonra oy verme günü saat 17.00’dan önce kesinleşirse, Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu md. 12 uyarınca artık aday listesinde değişiklik yapılamaz. Diğer bir ifade ile mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği ileri sürülerek muhalefet bloğu tarafından başka bir aday gösterilemez. Bu durumda şu olasılıklar gündeme gelebilir:

            a) İlk turda Sayın İmamoğlu, kullanılan geçerli oyların yarısından bir fazlasını alırsa, Cumhurbaşkanı seçilmeye engel bir suçtan mahkûmiyeti kesinleştiği için mazbatasını alamaz. Bu durumda Cumhurbaşkanlığı seçimi yenilenir.

            b) İlk turda Sayın Erdoğan, geçerli oyların yarısından bir fazlasını alırsa, seçimi kazanmış ve Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.

            c) İlk turda Sayın İmamoğlu, geçerli oyların yarısından bir fazlasını alamamakla birlikte, en çok oy alan birinci aday olursa, ikinci olan Sayın Erdoğan ve üçüncü aday, iki hafta sonra yapılacak ikinci tura kalırlar. Ne var ki, Sayın İmamoğlu ilk turda ikinci olursa, en çok oyu alan Sayın Erdoğan ve üçüncü aday ikinci tura kalırlar. Bu durumda ikinci turda kullanılan geçerli oyların yarısından bir fazlasını alan aday seçimi kazanır.

            d) İlk turda iki aday yarışırsa ve Sayın İmamoğlu, bu mahkûmiyet hükmü sonucunda adaylıktan çekildiğini açıklarsa, bu hâlde Sayın Erdoğan hakkındaki oylama, referandum (evet, hayır) şeklinde yapılır. İkinci turda Sayın Erdoğan, geçerli oyların yarısından bir fazlasını alırsa seçilir; bu çoğunluğa ulaşamazsa, Cumhurbaşkanlığı seçimi yenilenir.

            3. İhtimal: Sayın İmamoğlu ve Erdoğan en çok oy alan iki aday olarak ikinci tura kalır ve iki hafta sonra yapılacak ikinci tur oylaması öncesinde Sayın İmamoğlu hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşirse, Anayasa md. 101/6 gereğince ilk turda üçüncü olan aday ikinci tura katılır. Şayet ilk turda iki aday bulunuyorsa, bu hâlde Sayın Erdoğan hakkındaki oylama referandum (evet, hayır) şeklinde yapılır. Referandum şeklinde gerçekleştirilecek ikinci turda Sayın Erdoğan, geçerli oyların yarısından bir fazlasını alırsa seçilir; bu çoğunluğa ulaşamazsa, Cumhurbaşkanlığı seçimi yenilenir.

            4. İhtimal: Sayın İmamoğlu hakkındaki yargılama, Cumhurbaşkanı seçilmesi hâlinde ise durmalıdır. Bu durumda Anayasa md. 105 uyarınca görevi öncesinde işlediği öne sürülen kişisel suçları da dâhil olmak üzere Cumhurbaşkanının işlediği iddia edilen suçlar için özel bir muhakeme usulü kabul edildiğinden, Yargıtay bu dosyadan elini çekerek dosyayı Meclise gönderir. Böylece, hükmün Yargıtay’da kesinleşmesi artık söz konusu olmaz. Zira md. 105’de “Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla…” ifadelerinin kullanılmış olması kişisel suçun görev sırasında veya öncesinde işlenmesi bakımından herhangi bir fark gözetilmediğini gösterir ve muhakeme md. 105’e göre yapılmalıdır. Bu çerçevede Anayasa md. 105 gereğince 301 milletvekilinin teklifi, 360 milletvekilinin kararı ile Meclis soruşturması açılır. Soruşturma sonucunda Anayasa Mahkemesi tarafından Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapılabilmesi 400 milletvekilinin sevk kararına bağlıdır. Yüce Divan tarafından gerçekleştirilecek yargılama sonucunda verilecek mahkûmiyet kararı ile Cumhurbaşkanlığı düşer.

                                                                                            Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK