Türkiye'deki politik gelişmeler çok hızla ve çok yönlü değişiyor. Özellikle deprem felaketinden sonra ortaya çıkan politik tablo, iktidar ve güç ilişkilerini yeniden şekillendirmeye başladı. Resmi açıklamalara göre 50.000'e yakın insanımızı kaybetmemize rağmen önümüzdeki günlerde ekonomik kriz ve deprem felaketinin ön planda olduğu bir seçim süreci yaşanacak.

Bütün politik dengeler ve ilişkiler yeniden şekilleniyor. İktidardaki Cumhur ittifakı, sistem muhalefetini oluşturan Millet İttifakı ve HDP'nin merkezde olduğu Emek ve Özgürlük Blok’u olmak üzere 3 farklı politik eğilim üzerinde yapılan değerlendirmeler aynı zamanda ülkenin geleceğine yön verecek sonuçlar ortaya çıkartacaktır. 

KILIÇDAROĞLU’NUN CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYI

Meral Akşener'in fiilen 6’lı masaya dağıtma yönündeki açıklaması, Millet İttifakında açık bir krize dönüştü. Türkiye’nin dört bir yanında ve özellikle İyi Parti tabanında oluşan toplumsal baskı Meral Akşener’in ve İyi Parti'nin geri adım atmasına yol açtı. Bir-iki gün içerisinde yaşanan baş döndürücü diplomatik trafik sonucunda Meral Akşener'in yeniden masaya dönmesini sağlandı. Bu dönüş sanıldığı gibi içten ve isteyerek olmadı, oluşan çok yönlü baskı neticesinde atılan bir geri adımdı. Tekrar masaya dönerken kaybeden bir Akşener profili ortaya çıktı.

Kriz aşıldı ve Kılıçdaroğlu, ‘Millet İttifakı’ tarafından cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildi. Erdoğan’ın karşıdaki adayın netleşmesi aynı zamanda politik saflaşmayı daha belirgin hale getirdi. Politik gruplar arasındaki ittifak ve bir araya gelme eğilim daha net bir şekilde gerçekleşecek. Bütün ittifak grupları, politik etki alanını genişletmek için beklenilenin çok ötesinde arayışlara girecekler. Örneğin İslamcı Kürt kimliğini taşıyan, ülkede şerait isteyen, Kürtler için Federasyon talep eden, Anadilde eğitim hakkını savunan HÜDA-PAR ile MHP, Cumhur İttifakında birlikte yer alabilirler. Ya da radikal-sosyalist sol, devletin kurucu partisinin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nu açıktan destekleme kararı alabilir.

HDP SEÇİMİN MERKEZ PARTİSİ OLACAK

Bu süreçte bütün dikkatler doğal olarak HDP'nin üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Yapılan kamuoyu anketlerinde HDP seçmeni olmaksızın hiçbir adayın kazanamayacağı netleşmiş görünüyor. Bu nedenle politik ilişkilerin merkezine oturan HDP'nin geleceği de önem kazanmaktadır. Hem Millet İttifakının hem de Cumhur İttifakının merkezinde Kürt seçmen kitlesi olacaktır. Bu nedenle HDP’nin politik kararı ve tercihi son derece önemlidir ve bütünüyle dengeleri değiştirecek niteliktedir.

Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu'nun HDP'yi ziyaret edip etmeyeceği gündemi belirleyen en önemli konulardan biri oldu. Akşener, Kılıçdaroğlu'nun HDP'yi ziyaret etmesine karşı olmadıklarını ama politik bir pazarlığın söz konusu olmayacağını veya masaya davet edilmeyeceğini bu konudaki tavırların net olduğunu belirtti. 6’lı masanın diğer liderleri ise HDP ile görüşülmesi gerektiğini belirttiler. Kılıçdaroğlu da HDP ile görüşmenin gayet doğal olduğunu ve ziyaret edeceğini açıkladı. Yakın dönemde AKP’den HDP’ye bir sürpriz ziyaret gelirse kimse şaşırmasın. Çünkü HDP merkez parti olarak sonucu belirleyecek bir seçmen kitlesine sahip bulunuyor.

ANAYASA MAHKEMESİNİN HDP KARARLARI

HDP'nin cumhurbaşkanı seçiminde hem anahtar hem de kilit rolü oynayacak bir parti olması nedeniyle dikkatler Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar çekildi. Seçim sürecine girilirken Türkiye’nin politik geleceği bir bakıma Anayasa Mahkemesi’nin HDP’ye ilişkin alacağı karara bağlıdır. Anayasa Mahkemesinin politik rekabet ve çatışmalarla hukuksal normlar arasında nasıl bir denge kuracağı, hangisini ön plana çıkartacağı bugün için en çok tartışılan konulardan biridir.

Anayasa Mahkemesi’nin gündeminde HDP’ye ilişkin iki önemli konu vardı. Birincisi, Yargıtay Başsavcılığının yapmış olduğu başvuru üzerine HDP'nin almış olduğu devlet yardımını geçici olarak bloke edilmesi kararıydı. Yine Anayasa Mahkemesi, HDP’nin bu karara karşı yapmış olduğu itirazı 9 Mart 2023 tarihinde değerlendirme kararı almıştı. Anayasa Mahkemesi oy çoğunluğuyla HDP'ye yapılması gereken devlet yardımına ilişkin almış olduğu blokaj kararını kaldırdı. Böylece HDP yaklaşık olarak 550 milyon TL'yi kullanabilecek.  İkincisi yine HDP'nin kapatma davasına ilişkin sözlü savunmayı seçimlerden sonra görülmesine ilişkin yaptığı başvuru, Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlandı ve sözlü savunma 11 Nisan 2023 tarihine ertelendi. Anayasa Mahkemesinin iki konuda almış olduğu karar, Türkiye'nin politik geleceğini doğrudan etkileyecektir.

HDP BAKIMINDAN YENİ BİR POLİTİK DURUM OLUŞTU

Bu iki karar HDP'nin politik geleceği bakımından yeni bir durumun ortaya çıktığını gösteriyor. Gerek anayasa hukukçularının gerekse politik analizcilerin yaptıkları değerlendirmeler, HDP'nin kapatılmasının yakın dönemde söz konusu olmayacağını en azından seçim sürecine yetişmeyeceği ifade edilmektedirler. Hiç şüphesiz ki bu mutlak olmamakla birlikte, geçmişi oranla HDP'nin seçim öncesinden kapatılmasının oldukça zor olduğu görülmektedir. Bu bakımdan HDP için yeni bir politik durumun oluştuğunu söyleyebiliriz.

Birkaç ay öncesine kadar Cumhur ittifakının HDP’nin kapatılmasına yönelik Anayasa Mahkemesi üzerindeki baskının artacağı ve HDP'nin kapatma olasılığın yüksek olduğunu düşünenlerden biriydim. Ancak bugün ortaya çıkan pratik durum bu olasılığı önemi ölçüde ortadan kaldırmıştır. Türkiye'nin 13.Cumhurbaşkanı olma olasılığı yüksek olan Kılıçdaroğlu'nun ziyareti, HDP'nin politik geleceği bakımından önem kazanmaktadır. Cumhurbaşkanı olma olasılığı yüksek olan bir liderin Türkiye'nin üçüncü büyük partisine yapacağı ziyaret sonrasında kapatılmasının politik sonuçları tahmin edilenden çok daha derin sonunlar doğuracağı açıktır. Anayasa Mahkemesi’nin böylesi kritik bir süreçte kapatma kararı almasının hukuki değil politik olacağı herkes tarafından kabul görmektedir Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, seçimlere bir ay kala HDP'nin kapatma davasını görüşüp karara bağlanmasının sorumluluğunu almaz/alamaz.

Kürt seçmen kitlesi, AKP’nin toplumsal tabanından çok önemli bir potansiyeli oluşturuyor. Son bir kaç yıldır MHP ile kurduğu ittifak AKP'ye oy veren Kürt seçmen kitlesinin kopuşunu hızlandırdı. Bugünkü politik dengeler içerisinde HDP'nin kapatılmasına yönelik Cumhur İttifakı'nın Anayasa Mahkemesi üzerinde oluşturacağı politik baskı, özellikle AKP'nin Kürt bölgelerinde ve genel olarak Kürt seçmen kitlesinde çok büyük bir oy kaybına uğrayacağı, AKP yönetiminin hazırladığı raporlarda anlaşılmaktadır. AKP Yöneticilerinin aşamalı bir şekilde HDP'nin doğrudan PKK ile ilişkilendirmenin doğru olmayacağına yönelik açıklamaları da, en azından AK Parti'ye oy veren Kürt seçmen kitlesinin korumasına yönelik bir hamile olarak değerlendirilebiliriz. Ancak AKP, Kürt sorununa ilişkin ezberi bozan bir açıklama yapmadığı ve somut kararlar almadığı sürece bu tür açıklamaların ciddi bir etkisi olmayacaktır.

HDP KİMLİĞİYLE SEÇİME GİRİLMESİ SON DERECE ÖNEMLİ VE GEREKLİ

Türkiye'nin politik geleceğini şekillendirmede önemli bir rol üstlenecek olan HDP'nin seçim politikasını ve stratejisini yeniden belirlemesi bir zorunluluk haline gelmiş bulunuyor. HDP Genel Merkezi’nin kapatma olasılığının güçlü olduğu bir zaman diliminde bir kısım alternatifler oluşturdukları kamuoyu tarafından biliniyor Böylesi bir politik hazırlığının yapılması gayet doğal ve anlaşılırdı.  Bugün ise yeni durum oluştu ve HDP'nin kapatılmayacağına dair hukuksal ve politik veriler ortaya çıktı.

HDP bütün politik olasılıklara yönelik bir hazırlık yapsa da, kendi politik kimliğiyle seçime girmesinin politik, hukuksal ve toplumsal koşulları oluşmuştur. Bütün dikkatini ve enerjisini kendi politik kimliği ile seçime girecek şekilde planlamalı ve örgütlemelidir. Zaman kaybetmeden kamuoyuna bu yönde bir irade beyanında bulunması özellikle seçmen kitlesini aktifleştirecek, dinamize edecek ve güçlü bir moral-motivasyon sağlayacaktır.

KILIÇDAROĞLU, HDP’Yİ NEZAKETEN ZİYARET ETMEMELİ, TALEPLERİ DİKKATE ALMALIDIR

HDP'nin hem merkezi yönetim olarak hem de toplumsal taban olarak İmamoğlu'na ve Kılıçdaroğlu'na sıcak baktığı biliniyor. Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı, İmamoğlu da Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olarak politik sahnede yerini alacak.  İki aday birlikte HDP’yi ziyaret ederse çok daha güçlü bir mesaj vermiş olacaklar.

Doğal olarak HDP'nin bu iki adayı desteklemesi sadece ne olursa olsun Erdoğan'ın kaybetmesi üzerine kurulacak bir politika olmamalı, HDP seçmeninin toplumsal, kültürel ve politik taleplerinin ne olduğu Kılıçdaroğlu'na bildirmelidir. Kılıçdaroğlu'nun HDP ziyareti, sadece bir nezaket ziyareti olarak görülmemelidir. Türkiye'nin politik geleceği şekillendirilirken, HDP seçmeninin talepleri konusunda açık bir bilgilendirmenin yapılması gerekir.

HDP'nin bugüne kadar yaptığı açıklamalarda bakanlık gibi bir talepleri olmadığı, esasen sorunun politik ve toplumsal konulardaki uzlaşı olduğunu sıklıkla dile getirmektedir. Bu bakımdan Kılıçdaroğlu ile yapılacak görüşmenin içeriği net ve anlaşılır olması önemlidir.

HDP YERİNE ALTERNATİF BİR PARTİYLE SEÇİME GİRME OLASILIĞI

HDP’nin kendi kimliğiyle seçime girmesinin önünde hukuki ve politik engeller çok önemli oranda kalktı. Çok zayıf bir olasılık olsa da HDP başka bir Parti'nin kimliği altından seçimlere girecekse bu konuda çok hassas ve dikkatli olması gerektiğini belirtmeliyiz. Yeşil Sol Parti uzun zamandır böylesi bir süreç için hazırlanmaktadır yani HDP kapatıldığı durumda Yeşil Sol Parti ile seçime gidilecek. Yüksek Seçim Kurulu tarafından Yeşil Sol Parti'nin seçime katılma yeterliliği konusunda bir açıklama yapmamış ise de bunun sorun olmayacağı aslında biliniyor.

Dikkat çekilmesini istediğim nokta; HDP'nin sosyolojik tabanın kabul etmeyeceği, içine sindiremeyeceği, programında Kürt sorununa dai sosyal şoven politik değerlendirmelerin olduğu TİP gibi partilerle seçime girmenin ciddi sakıncaları olacaktır. HDP'nin kendi sosyolojik tabanının uyarılarını, hassasiyetlerini, önerilerini dikkate alarak hareket etmesi önemlidir. Oy potansiyeli %15'i bulabilecek olan HDP'nin kendi sosyolojik tabanını dinlemeden karar vermesi, tersten etki yaratabilir.

Ayrıca belirmekten yarar var: İktidarın politik temsilcilerinin Öcalan ile görüştüklerine dair iddialar yeniden gündeme geldi. Edindiğim izlenim ve değerlendirme; politik aklın yolu birdir. Endişelenecek bir durum söz konusu değil. Psikolojik medya savaşının etkisi altında kalmadan hareket edilmelidir. 

Sonuç: Sistem içi güçlerin çatışması, HDP’nin politik gücünü ve dengelerdeki rolünü arttırdı.  Zaman dar, süreç hızlı işliyor. HDP merkezi, doğru zamanda doğru hamlelerle süreci yönetebilir ve yönlendirebilir. Politik ve toplumsal şartlar HDP lehine işliyor. 

Kendi politik kimliğiyle seçime girmesi, politik gücünü ve inisiyatifini arttırır.