Mustafa Kara - köşe yazısı

Türkiye, isteksizce de olsa girdiği uzun demokrasi/demokratikleşme yolundan başkanlık sistemiyle iyice saptı, demokrasi ve hukuk hak getire. Millet İttifakı da hukuk, adalet ve demokrasi yokluğunu gerekçe göstererek kurulan bir masa, adalet vurgusu altılı masanın bütün partileri tarafından sürekli vurgulanıyor. Hatta altılı masanın kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet” talebiyle yürümüşlüğü bile var. Millet İttifakı’nın HDP’nin de desteğiyle 2023 seçimlerini kazanabileceği kamuoyu araştırmalarına da yansıyor. Yüzde 10 civarı oyu olduğu bütün kamuoyu araştırmalarında raporlanan HDP, kilit parti durumunda ve onun da altılı masa bileşenleri gibi başlıca talebi adalet.

Demokrasi mücadelesinin, demokrasiyi korumanın ve hoşnutsuzluğu vurgulamanın en temel ayaklarından biri olan sokaklar seçenekler arasında dahi sayılmıyor. Ekonomik krizle birlikte iktidardan hoşnut olmayan milyonların beklenti içinde sokulduğu tek istikamet 2023 seçimleri. Ülkenin yarısından fazlası ekonomiden hukuka, adalet beklentisi içinde. Var olan sorunların büyüklüğü nedeniyle kimse sihirli bir değnekle her şeyin bir anda çözüleceği hayalciliği içinde değil. Millet İttifakı bileşeni partilerin seçim sonrasına ilişkin temkinli konuşmaları da bunun bilincinde olduklarının göstergesi. Seçim sonrası ve olası bir iktidar değişikliğinde beklenen tek şey normalleşmek. Niyet varsa, toplumsal sorunların çözümü ondan sonra gelecek ve epey zaman alacak bir konu.

Bu nedenle zaten Millet İttifakı’nın içinde yer almayan ve bir araya geldiği sol sosyalist partilerle üçüncü bir ittifak olan, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kuran HDP’ye bakanlık verilip verilmeyeceği tartışmaları ve bunun uzatılması, hele ki Millet İttifakı’nın ikinci büyük partisi olan İYİ Parti tarafından, HDP tabanının incitecek şekilde yorumlanması seçim sonrasına ilişkin ciddi kuşku oluşmasına neden oluyor. Mesele, İYİ Parti’nin demokratikleşme ve adalet talebinin HDP ve kitlesini kapsayıp kapsamadığına geliyor. İktidar tarafından en çok hedef alınan, Eş Genel Başkanları ve binlerce partilileri tutuklanan, kazandığı belediyelerin tamamına yakınına kayyum atanan HDP için normalleşme ve adalet talebi olmazsa olmazların başında geliyor. Bütün açıklama ve pratikleriyle bunu vurguluyorlar. 2019 yerel seçimlerinde karşılıksız olarak birçok yerde Millet İttifakı’na destek vermeleri yine aynı beklenti sonucuydu. Normalleşmeyi çözüm olarak değil, çözüm için yol açılması olarak görüyorlar. Peki, İYİ Parti en nihayetinde Kürt meselesinin de konuşulur olabileceği bir normalleşmeye ne diyor? HDP’li seçilmişlerin serbest bırakılmasına ve kayyum meselesine nasıl bakıyor?

Fazla değil, 3 yıl önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak yerel seçimler öncesi Adapazarı’nda yaptığı bir konuşmada aynen şunları söyledi, “Ahlat'ta Cumhur İttifakı'nın adayını destekliyoruz, sayemizde kazanacak. Iğdır'da MHP'nin aday gösterdiği, aynı zamanda Cumhur İttifakı'nın adayı İsa Tezel'i destekliyoruz. Bizim oyumuzla Iğdır alınacak. Bundan hiç kimse bahsetmiyor, buna karşılık iftiralar, hakaretler, yalanlar diz boyu."

Peki, nasıl olur da bir muhalefet partisi ihanet, hırsızlık, yolsuzluk ve bin bir suçla itham ettiği iktidara muhalefet etmek yerine, bir muhalefet partisine muhalefet eder? Onun adaylarını iktidar partisi adaylarına karşı destekler? HDP nefreti, ülke sevgisinden baskın mı? Herkes, büyümesine katkı sunduğu nefretin esiri durumunda.

Yüzyıllık ekonomik, sosyal, insani gerilemeye neden olan Kürt meselesi HDP’ye havale edilmiş, diğer partilerin çözüme dair elle tutulur tek önerileri bile yok. Böyle olunca da bütün ceremesini HDP’ye yıkmak, onu yüzyıllık sorunların nedeni göstermek, şeytanlaştırmak herkesin işine geliyor. Çözümsüzlükten beslenenler, milliyetçiliği köpürtenler, mutlak çözülmek zorunda olan bir meseleyi öteleyip gelecek kuşaklara kötü bir miras bırakmaktan geri durmuyorlar. Kürt meselesi aynı zamanda bir demokrasi/demokratikleşme meselesidir. Onu çözmekten uzak durursanız, başka sorunlara da çare olacağınız söylenemez. Demokrasi ve ekonomi ilişkisi nedeniyle ekonomiyi de çözmeniz olası değil.

Akşener’in yerel seçimlerde bazı yerlerde HDP’ye karşı Cumhur İttifakı’na destek olacağı açıklamasından sonra, HDP de İYİ Parti’ye karşı hamle yapmış, batı illerinde Millet İttifakı’nı destekleyen HDP, İYİ Parti adaylarının olduğu yerlerde desteğini çekmiş, böyle olunca da İYİ Parti birkaç yerde alacağı belediyeleri ellinden kaçırmış oldu. Millet İttifakı’nın CHP’li adayları, başta İstanbul olmak üzere, Kürt oylarına ihtiyaç duyulan yerlerde HDP’nin desteğiyle belediyeleri almış, toplumda bir değişim umudu ortaya çıkmıştı. Bugün yaşanan değişim umudu da o seçimden kalma.

Meral Akşener, İYİ Parti’nin kuruluşundan itibaren özellikle demokratikleşme konusunda suskunluğuyla ve parti içindeki bazı “sivri” isimleri tasfiye etmeye çalışmasıyla, aşırı milliyetçi bir parti çizgisinde merkez sağa mı kayıyor izlenimi veriyordu. Son yaşanan HDP’ye bakanlık verilmesi meselesindeki yaklaşımıyla eski yerinde durduğunu da teyit etmiş oldu.

Gerektiğinde çözüm süreci ilan ederek Kürt meselesini çözecekmiş gibi yapan, iktidarı kaybedeceğini anladığı anda çözümsüzlüğe ve milliyetçiliğe sarılan AKP ve ortağı MHP, iktidarda kalmak için HDP ile Millet İttifakı’nı ilişkilendirmekten başka bir karta sahip değil. İktidar ve medyası sürekli, HDP ile Millet İttifakı ilişkisi üzerinden propaganda yürütüyor.  Altılı masa liderleri gittikleri her yerde iktidarın bu kara propagandasından etkilenen insanların sorularıyla karşılaşıyorlar. Halk milliyetçi propagandanın etkisiyle açlığını unutmuş, Millet İttifakı’nın lider ve yetkililerine HDP ile ilişkileri soruyor, “büyümesine katkı sundukları nefretin esiri durumunda” dediğim şey tam da bu durum.  Büyümesine katkı sunduğunuz nefret size yönelince sağlıksız düşünmelerinden şikayet etmeye başlıyorsunuz ve onlara vereceğiniz tek şey daha fazla hamaset ve nefret, azıyla tatmin olmaları mümkün değil, biliyorsunuz.

Hakkını vermek lazım, Millet İttifakı içinde bu tür soruları sağduyulu savuşturan isimler de var, başta Kemal Kılıçdaroğlu. HDP ile işbirliği sorularını sakince, HDP tabanını da incitmeden savuşturmaya çalışıyor. İktidarın elinde, muhalefeti, çözüm süreci’nde yakın ilişki kurmak zorunda kaldığı HDP’yle ilişkili göstermekten başka bir argümanı kalmaması onun ne kadar sıkıştığının da açık delili. Muhalefetin buna sağlıklı bir çözüm geliştirememesi, gevelemesi veya İYİ Parti gibi aşırı uca savrulması büyük beceriksizlik ve yarın için de ciddi soru işaretlerine neden oluyor?

HDP, açıkladığı deklarasyonla, Millet İttifakı’ndan beklentilerini ve olası 2023 seçimlerinde Millet İttifakı’nın adayını destekleme şartlarını açıklamıştı, “demokrasi, hukuk” vurgulu deklarasyonun tamamının Millet İttifakı tarafından kabul edilmesi elbette beklenemez, fakat hukuk ve demokratikleşme talebi, anti demokratik uygulamalardan, hukuksuzluktan şikayet eden Millet İttifakı için reddedilmeyecek başlıklar olması gerek. “Olmasa gerek” diyorum çünkü üstte “şüphe” dediğim şey tam da İYİ Parti’nin yaklaşımına yönelik. İYİ Parti özellikle son açıklamaları ve yaklaşımlarıyla eskide ısrar edecekmiş eğiliminde. Böyle bir durumda, İYİ Parti, olası bir Millet İttifakı’nın seçim galibiyeti sonrası MHP’nin 2015 seçim sonrası muhalefete sırt çevirme rolüne bürünebileceği izlenimi veriyor. Diğer türlü eskide ısrar eden İYİ Parti’nin yaklaşımı nedeniyle HDP’nin desteğini çekmesi olasılığı da var, bu da bütün muhalefet için boğazına kadar ekonomik ve sosyal krizle yüz yüze kalmış, bütün beklentisini 2023 seçimlerine havale etmiş milyonları yüzüstü bırakmak anlamına geliyor.

AKP’yle geçmiş 20 yıl ve özellikle 2015 sonra MHP ile kurduğu ittifak ve sistem değişikliği nedeniyle ülke karanlık bir tünele girdi ve hızla yol almaya devam ediyor. Bu karanlık tünelden çıkış yolu da demokratikleşmekle mümkün. Değişim talep edenler için ülkede demokrasi ve hukukun tesisi, Kürt meselesinden uluslararası politikalara kadar yeni bir anlayışla politika üretmekten başka çıkar yol yok, aksi eskinin devamı ve aynı karanlık tünelde yol almaya devam etmek demek. Millet İttifakı ve dışındaki muhalefet içinde mevcut durumdan beslenen ve statükoyu muhafaza etmeye çalışan yapıların varlığı değişim için en büyük engellerden biri. Olası 2023 seçimleri sonrası bir iktidar değişikliğinde Millet İttifakı’nı en çok zorlayacak mesele de değişim isteyenler ve buna direnenler arasında olacak gibi. Zafer Partisi gibi yapıların ortaya çıkışı tesadüf değil, aynı statükocu yapılar CHP içinde de vardı. CHP yönetimi son birkaç yıl içinde bu kesimi tasfiye etmeye çalıştı. En nihayetinde mücadele edilen şey yüz yıllık bir zihniyet ve baskın bir propaganda. Bu partilerin statükonun çekim alanından kurtulması kolay bir durum değil, fakat konu artık olmak ya da olmamak meselesine gelip dayandı. Ya değişim/dönüşüm yoluna girilecek, ya da değişime yönelik biriken toplumsal enerji, mevcut iktidarın politikalarına dönüşle heba edilecek.

İYİ Parti’nin, 2019 seçimlerinde sergilediği tavrı 2023 seçimlerinden sonra da sergileyip sergilemeyeceğini açıklaması, ülkenin yarısından fazlasının bir dönüşüm hayaliyle beklediği 2023 seçim sonrası için hayati önemde. İYİ Parti’nin HDP karşıtlığı anlaşılır, İYİ Parti’nin seçimlerden önce net şekilde açıklamak zorunda olduğu şey, ayrımsız herkes için demokrasi talebinin olup olmadığı. Son açıklamaları ve pratikleriyle HDP ve ona oy verenleri muaf tutacağı izlenimi veriyor. HDP karşıtlığı, açıkça ifade edilmeyen adalet ve demokratikleşme karşıtlığı ise ve İYİ Parti’nin adalet isteği ülkenin doğusunu kapsamıyor ise bunu şimdiden açıkça ifade etmeleri ülke ve büyük beklenti içinde olan toplum için en doğru olanı olur. Bunu seçim sonrası pazarlık için gizlemek, büyük bir beklenti içinde olan milyonları yüzüstü bırakıp ülkeye öldürücü bir darbe vurmaktan farklı olmayacaktır.