Son günlerde AB’nin dış sınır hattını oluşturan Polonya-Belarus sınırında Irak, Suriye, Afganistan ve Yemen’den düzensiz göçmenlerin AB ülkelerine geçme çabaları görülüyor. Belarus’ta yaklaşık 20 bin mültecinin sınıra dayandığı, Polonya’nın da yaklaşık 12 ile 15 bin asker konuşlandırdığı söyleniyor. Bugüne kadar ölümlerin olduğu bilgisi de oldukça vahim. Rusya’nın buradaki rolü ise Batı tehdidine karşı izlediği caydırıcılık politikasında yatıyor. Bugün Avrupa'ya göçmen akınını teşvik etmekle suçlanan Belarus üzerinden Doğu Avrupa ve Karadeniz’de Rusya’nın eylemlerini sorgulama ve sınamanın bir bedeli olduğunu gösteriyor. Bunu bir de askeri hareketlenme ile birlikte krizi kendi elini gösterdiği bir araca çevirerek yapmaktadır.

KRİZİN BOYUTU VE OLASI ETKİLERİ

Asya ve Ortadoğu'dan Avrupa'ya doğru oluşan bu yeni göç rotasının her göç krizinde olduğu gibi siyasi boyutu da bulunuyor. Ancak bu kez krizin boyutu biraz daha derin. Belarus, tıpkı Ukrayna gibi, Rusya ve Batının stratejik etki alanının çakıştığı bir coğrafik pozisyonda bulunuyor. Bu da Belarus’a Batı’yı kendi çıkarları doğrultusunda politikalar üretmesini sağlamak amacıyla Rusya’ya yaklaşma imkanı veriyor. Belarus’a göre, kendisinin Rusya ile hareket etmesi, Rusya'nın müdahalesini önlemek için AB'nin Belarus'un kırılgan ekonomisine yönelik yaptırım politikasını değiştirmeyi düşünmesini sağlayabilir.

Başka bir deyişle, Belarus'un Avrupa ile Rusya arasındaki güç terazisinde Moskova'nın lehinde bir ağırlığı olduğunu göz önünde bulundurursak, Minsk elinde mülteci krizini kullanmak gibi araçlar olduğunu da göstererek AB'ye yaptırım politikasını değiştirmeyi düşündürüyor. Nitekim AB, gelen göç dalgalarında zayıflığını o kadar belli etti ki, Avrupa’nın yumuşak karnı artık göç meselesi haline geldi.

Meselenin bu noktaya kadar olan kısmı insani krizler yaratmanın hiç bir haklı yanı olmamakla birlikte politik nedenleri barındıran göç krizlerinin ortak paydaları olarak görülebilir. 2020 yılının Şubat ayında Türkiye'nin Yunanistan'la sınır kapısı olan Pazarkule'de yaşanan göçmen krizinin Avrupa ile bir siyasi pazarlığa dönüşmesi de bugün Belarus sınırında yaşanan görüntüye yakındı. Ancak hatırlanmalıdır ki, Pazurkule krizi Türkiye’nin AB ile daralan diyalog ve vize serbestisi, Gümrük Birliği'nin yenilenmesi gibi meselelerin görüşmelerini genişletmiştir.

Burada ise durum farklı. Göçten duyduğu endişeyle etrafındaki ülkelerle anlaşmalar yoluna giden Avrupa, Belarus hattında gelişen mesele konusunda bu kez sert bir tavıra sahip. Zira Avrupa Belarus'un mültecileri kullanarak AB'ye şantaj yaptığını, Rusya’nın da bu krizi tetikleyerek Kuzey Atlantik birliğinin dayanılıklılığını zorladığını düşünmekte.

RUSYA’NIN EMELLERİ

Belarus-Polonya sınırındaki krizde Avrupa’nın vahim bir sonuçla karşılaşma ihtimali yüksek. Zira krizin temeli Rusya’nın AB ve ABD ile Karadeniz’den Doğu Avrupa hattına uzanan bir coğrafyada yürüttüğü stratejik çekişmeye dayanıyor. Rusya bugüne kadar bu coğrafyada gerçekleştirdiği askeri tatbikatlarla ve Ukrayna örneğinde olduğu gibi ayrılıkçılara verdiği destekle de siyasi hamlelerle kendi alanını genişletmeye çalışmaktadır. Avrupa’nın bu göç krizinin arkasında Rusya’nın doğrudan emelleri olduğunu düşünmesi, Minsk yönetimine karşı sert tavrını koruyacağının en önemli nedeni. Minsk’e yönelik Batının baskısının askeri bir boyut kazanması ihtimali de Rusya’nın işini kolaylaştırmakta. Öyle ki, bu ihtimale karşı Rusya’nın Belarus’a desteği içerisinde Rus savaş uçakları ve hava savunma sistemlerinin Belarus’a konuşlandırılması var.

Diğer taraftan, uluslararası toplumun ilgisinin Belarus-Polonya sınırına odaklanması, Rus askerlerinin Ukrayna’nın doğu sınırında konuşlanmasına olanak tanımış gibi görünüyor. Özellikle Donbass bölgesindeki yakın dönemde yaşanan Ukrayna-Rusya arasındaki gerilim sonrası NATO’ya göre Ukrayna sınırında "önemli ve olağandışı" Rus askeri hareketleri gözlenmiştir.

Rus askeri güçlerinin seferberliğine alan açan Belarus göç krizi, Rusya’nın AB’ye karşı Belarus’taki askeri varlığını “koruması için” baskı yapacağı anlamı da taşımaktadır. Bu durumdan en fazla etkilenecek ülkenin de Rusya ile gergin ilişkileri dolayısıyla Türkiye’den de SİHA’lar sipariş eden AB üyesi Polonya olacağa benziyor.

TÜRKİYE BU KRİZİN NERESİNDE

Türkiye karadan sınırı olmayan Belarus ile Polonya arasındaki sığınmacı krizinin iki açıdan parçası oldu. İlki Türkiye’nin krizin bu boyuta gelmesinde göçmenleri havayoluyla Belarus’a taşıdığı iddiaları üzerine yaptırımlarla tehdit edilmesi hususudur. Avrupalı yetkililer de göçmenlerin Belarus'a taşınması ve insan kaçakçılığında rol oynayan herkesin, transit ülkeler de dahil, yaptırım kapsamına alınacağı mesajı verdi. İddianın temelinde ise Türkiye ile 12 adet Bayraktar TB-2 SİHA satın alım anlaşmaları için görüşen Polonya bulunmakta. İddiaları reddeden THY’nin ardından Türkiye, Belarus’a gitmek isteyen Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarına bilet satışını durdurdu.

Bu durum Türkiye’nin Polonya’ya SİHA satışını fazlasıyla önemsediğini ve Batı ile olası bir anlaşmazlık krizine girmemek için aldığı önlemi göstermektedir. Zira Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgede yaşanan bu krizlerde Ankara açısından genel olarak bazı riskleri içinde barındırmaktadır. Dolayısıyla, Rusya’nın Batı Bloku ülkelerinin kendisine yönelik politikalarındaki farklılıklardan yararlanarak Batı ittifakındaki çatlakları genişletme politikasına Türkiye bu kez Batı’nın yanında durarak karşılık veriyor.