Hareket kaydedilmiş olsa bile sunulmadığında kurgulamanın etkileri harekette vücut bulmuş olmuyor. Neredeyse 9 senedir hakikatin spekülasyonundan sıyrılarak felsefe içi etkilerin izinden gelen 'Gelecek Uzun Sürer' filmini umut ederken anımsıyorum. Filmde mesafelendirmenin bilfiil gözetim altında tutulmasına ilişkin protokol işletiliyor. Elbette, protokolde yer tutmak için ziyaretin kesitli topolojisi ve mahalline gidişi anlatan planların sekansı tanzim edilecekti. Elbette, mekânın özgünlüğü ile ölüm arasındaki ilintide fikrin ziyareti sözsüz kalacaktı.

Ölüme duyulan saygıyı severiz biz. İlerleyen kısımlarda bahsedeceğim Louis Althusser kitabının antiteziyle filmin bir araya getirildiğini ilişkilememin temel nedeni de bu. Filme özgü yankılar, romanesk görünen sonsuzluğu teslim etmeyen özgürlüğe sahip. Filmde etnomüzikolog olan Sumru, Yaşar Kemal’in ‘’Keşke Anadolu da bütün dillerdeki ağıtlar kendi seslerinde kaydedilse.’’ izlecini yansıtmak üzere ağıtları derliyor. Ağıtların prozodik ritmi yavaşlayan hareket ile romanesk olanı sözsüz kılıyor. Tını ile mekân arasındaki sınırda filmin adacyosu oluveriyor. Fikrin geçişi, gerçeği oluşturuyor. Hareketin herhangi bir bakımdan düğümlenmemiş olması sinemanın poetikası gibidir. Sumru'nun  yolculuğunda bir kilisenin bekçisi olan Antranik, korsan DVD satan Ahmet ve bölgede sürmekte olan 'adı konulmamış savaşa' tanıklık eden pek çok karakter eşlik ediyor. Toplumsal hafızada unutulmaması gerekenleri kayıt altına aldığı için bölgede adı konulmamış desede aslında adı konulmuş bir savaşı anlatıyor, Özcan Alper. Biçim, kurgu, plan, bütünsel ya da yerel hareket, renk, cisimsel unsurlar, ses, vb. ile ilgili değerlendirmelerin dökümü doku­nuşa ve doğuştan katışıklığının kapılmasına katkıda bulundukları takdirde bir araya gelebilir. O yüzden sekanslar görünür olandan çekip aldıklarıyla filme yakınsanıyor. Açığa vurulmuş bir ziyareti, uzayan soğuğu, sisli dağları, mahalline gidişi anlatan planların sekansını uyandırabilmek; yalnızca montaj sonucu değil, öncelikle kadraj sonucunda ve görünür olanın kontrollü biçimde arındırılması dolayısıyla, kesme/kurgulama mevcudiyetten daha temel önemdedir. Sumru, üç ay boyunca kaldığı Diyarbakır'da ertelediği acılarıyla birlikte kalıyor. Hakkari'de boşaltılmış bir dağ köyüne doğru yola çıkarken yanıtsız bıraktığı soruda Harun’u buluyor. Umudu, cevaptı.

KENDİ KENDİNDEN ÇIKARILMIŞ OLMA

Louis Althusser’in L'avenir Dure Longtemps’inde ise (Gelecek Uzun Sürer) işlediği cinayet üzerine lağvettiği tıbbi/adil vuruşlar, özyaşam öyküsü biçemiyle halkın önüne çıkabileceği bir infaza dönüştürülüyor kendisi tarafından. ‘’Yaptığım eylemden sonra kendimi sessizliğe terk etmemem ve ayrıca bunu onaylayan ve kendiliğinden ifade ettiğim işten çıkarılmamın şok edici bulması muhtemeldir." Louis Althusser, kendi yazdığı ve yaşamı boyunca yayınlanmasını planladığı Gelecek Uzun Sürer'i açan bu sözlerle okuruna onu vicdani ezilmişliğinden kurtarması için ne yapması gerektiğini söylüyor. Bu  fikrî uğrayış, paradoksal sonsuzlukla ilişkili. Siyaset ve psikanalizle ilgilenen Althusser, entelektüel bakiyesini cinsellikle kurgulayarak akıl yürütme biçiminde yazgılıyor ancak yaşamının detaylı anatomisinde işlediği cinayet yansısını silemiyor. Helene ölse dahi Althusser ile iletişimde olan zaten birçok kadın arkadaşının olması ve onlardan birinin de “Sende beğenmediğim yan, ne pahasına olursa olsun kendini yok etmek istemen” demesi sizce de Althusser’in kendini değil eşini yok etmesine neden olmuş mudur? Çünkü Helene ile kendini bir gördüğünü söyleyerek bunun içinden de çıkacaktır. ‘’Bu iş yakında bitecek olsa da. Evet, bazen gelecek uzun sürüyor” diyerek  eşini öldürdüğü için ustaca yaptığı psikanaliz çözümlemelerle kendini suç mahalinden çıkarmak için neredeyse suçsuzmuş gibi gösterene kadar okuruna dil döküyor. “Akıl hastanesinden çıkalı iki yıl oldu, ama adımı bilen bir kamuoyu için ben hala kayıp biriyim. Foucault’nun deliliği anlatmak üzere kullandığı görkemli deyim: yitik insan.” Gerçeği tahliye etmek için üstün performans sergilese de yazılmış bu kitaptan geriye kalan itiraflarla sabittir.

MUTLAK BAKIŞ: BİR YANDA ‘’YALIN ÖZGÜRLÜĞÜ’’ İÇİN ÖLDÜRENİN SAVUNMASI BİR YANDA ÖZGÜRLÜK İÇİN ÖLDÜRÜLENLERİN DURUŞMASI

Kitaptan

‘’... sanırım sevmenin ne olduğunu da öğrendim: atılganca kendi duyguları üstüne "abartmalı" iddialara girmek değil, karşıdakine özenle davranmak, onun arzularına ve ritmine saygı göstermek; hiçbir şey istememek, verileni kabul etmeyi öğrenmek; her armağanı yaşamın bir sürprizi olarak kabul etmek; aynı armağanı ve aynı sürprizi iddiasızca, hiçbir zorlamaya başvurmadan, karşıdakine de yapabilmek. Özetle, yalın özgürlük!’’

Filmden

“Sanırım bir daha karşılaşmayacağız ama insan yine de umut etmek istiyor. Çünkü umut etmeden yaşamak ne kadar zor, değil mi? Bir gün hiç beklemediğin bir an hiç beklemediğin bir yerde karşılaşabilmeyi nasıl istediğimi anlatamam. Şimdi güneşli ve güzel günlere olan inancımızla sözleşelim. O günler geldiğinde seninle hep gitmek istediğimiz, çocukluğumun geçtiği Siyasümbül Gölü’nün kıyısından birlikte geleceğe yürüyeceğiz. Hakkında pek bir şey bilmediğimiz bir gelecekte değil, çoktan başlamış bir gelecekte, bizim adımızı taşıyan bir gelecekte.Tüm sevgimle…’ Bağımsız film yönetmeni Özcan Alper’in hakikat anlatısıyla bize kendisini çok sevdirmiş olan Gelecek Uzun Sürer filmi savunma yapmıyor ve filmde kayıt altındaki toplumsal hafızada duruşma görülüyor. Sevdiği için Helene’i öldürdüğünü söyleyen Althusser gibi kendi ırkını sevdiğini iddia ederek ötekileştirdiği hakikatleri öldürenler.. Evet, gelecek uzun sürüyor.