Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun 9 Temmuz’da TBMM Genel Kurulunda görüşülerek kabul edildi, 14 Temmuz’da resmî gazetede yayımlanarak yasalaştı. Peki bu yasa hayvanları koruyabilecek mi? Tabi ki hayır. Yasa hayvanları değil hayvanlar üzerinden gelir elde eden kişileri, sorumluluklarını yerine getirmeyen kamu kurumlarını koruyacak. AKP tüm tepkilere rağmen, yıllardır hayvan hakları savunucularının verdiği mücadeleyi yok sayarak, inatlaşarak çıkardı bu yasayı. Yasanın uygulama yönetmeliği yayınlandığında bazı detaylar netleşecek, bu detayların hayvanlar için iyi sonuçları olmayacağını deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim. Örneğin, kanunun 3. maddesinde bulunan “...sahiplenilerek bakılan hayvanların çevreye verecekleri zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirler, Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” ibaresi ile çıkarılacak uygulama yönetmeliği ile evdeki hayvan sayısına karışabilecekler.

AKP’li milletvekillerinin devrim niteliğinde bir yasa diyerek pazarlamaya çalıştığı bu yasada neler var ve bu yasa gerçekten bir devrim mi ona bakalım. Öncelikle yasada hayvan tanımı bile yapılmadı, oysa Meclis Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu tavsiye raporu hayvanların duygulu varlıklar olarak tanımlanmasını tavsiye etmişti ancak bu madde yasada diğer komisyon tavsiyeleri gibi kendine yer bulamadı. Yani AKP’li milletvekilleri “hayvanlar mal değil can oldu” derken kamuoyunu yanlış bilgilendiriyor. “Petshoplarda hayvan satışı bitti” söylemi de büyük bir yalan çünkü sadece kedi ve köpek satışı yasaklandı, sürüngenler, kuşlar, kemirgenler vs.. petshoplarda satılmaya devam edecek. Kedi ve köpek satın almak isterseniz petshoptan katalogdan seçtiğiniz kedi ve köpekleri üretim çiftliklerinden satın alabileceksiniz. Hayvanların üretilmesine, satılmasına izin verip sonra da “hayvanlar mal değil can oldu” diyemezsiniz.

“Sahipli-sahipsiz hayvan ayrımı kalktı, hayvana şiddete hapis cezası geldi” dediler. İşin aslı ise şu; sokakta yaşayan hayvanların yaşadığı hak ihlallerinde eğer suçüstü durumu yoksa halkın şikâyet hakkı elinden alındı. Olay ile ilgili soruşturma açılabilmesi için Tarım Bakanlığı’nın il ve ilçe müdürlükleri tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuru yapılması gerekiyor. Yani açıkça şikâyet hakkımızı elimizden aldılar ve bu hakkı hayvanları birer mal olarak gören Tarım ve Orman Bakanlığı’na verdiler. Cezalarda ise büyük aldatmaca çünkü hayvan öldürmeye 6 aydan 4 yıla, tecavüz ve işkenceye 6 aydan 3 yıla, hayvan dövüştürmeye (geleneksel olanlar dışında) 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Ancak Türkiye’de 3 yılın altındaki cezalar ertelenebiliyor bu yüzden uygulamada failler hapis yatmayacak.

“Hayvanat bahçeleri, yunus parkları ve sirkler yasaklandı” açıklaması gerçeği yansıtıyor mu bir de ona bakalım.  Yunus parkları kapanmıyor aksine bu tesisler yeni çıkarılacak bir yönetmelik ile yasallaştırılıyor. Türkiye’de yeni yunus parkının açılmasına izin verilmezken mevcut 10 yunus parkı kapatılmıyor. Mevcut tesislere yeni hayvan getirmek, var olan tesisi büyütmek, tesisi devretmek yasak. Ancak eğer bu yasaklar delinirse bu işkencehanelere hayvan başına 25 bin TL ceza kesilecek, bu ceza yunus parkı sahipleri için ödül sayılır. Yunus parklarının 10 yıl içinde kapanacağı ibaresi de genel kurulda eklendi. Komisyon raporu bu 2 yıl içinde kapanmalarını tavsiye etmişti ancak AKP 10 yıl daha bu işkencenin devam etmesini kabul etti.

Hayvanat bahçelerinin ismini “doğal yaşam parkı” yaptılar. Yasaya “Gerçek veya tüzel kişiler, hayvanların etolojisine ve habitatına uygun, serbest dolaşımlarına imkân sağlayan doğal yaşam parkları kurabilir.” ibaresi eklendi. Biz Türkiye’deki doğal yaşam parklarının hayvanat bahçelerinden hiçbir farkı olmadığını biliyoruz. Kaldı ki 2021 yılında hayvanların hala sergilenebilen şeyler olarak görülmesini kabul etmemeliyiz. Hayvanlar duyguları olan, hissedebilen bireylerdir.

Türkiye’de sirk kurulması yasaklandı. Başta ne güzel bir düzenleme diyebilirsiniz ancak Türkiye’de hayvanlı sirk olmadığını ve bu sirklerin yurtdışından geldiğini, yasa yapıcıların bunu bildiğini öğrendiğinizde düzenleme kulağa o kadar da iyi gelmiyor. Tehlikeli olarak tanımlanan hayvanlar ile ilgili yapılan düzenleme de tatmin edici değil. Tehlikeli ırkları bakanlık belirleyecek. Bakanlık bir liste oluşturacak ve bu liste belirli dönemlerde yenilenecek mi? Bu listeyi oluşturmak için bir kurul mu kurulacak? Bu kurulda kimler olacak? Bu hayvanlar neye göre belirlenecek? Bu konular ile ilgili bir detay yok. Eğer bakanlık bir liste oluşturup bu listeyi düzenli olarak güncellerse tehlikeli olarak tanımlanan hayvanların sayısı artabilir.

Bu belirsizlik dışında belli olan detaylar ise şunlar: Tehlikeli ırk olarak tanımlanan bir hayvan ile yaşıyorsanız 6 ay içinde bu hayvanları kimliklendirdiğinizde, ağızlık takarak kalabalık olmayan yerlerde gezdirdiğinizde hayvanlar sizinle birlikte kalabilecek. Ancak barınaklarda halihazırda ömür boyu hapse mahkûm edilen ve ailesi olmayan yasaklı ırklar aile yanına yuvalandırılamayacak ve yaşadıkları zulüm devam  edecek.

Belediyelere yaptırım yok, hayvan terk etmenin cezası 2000 TL, geleneksel olarak hayvan dövüştürmek serbest, avcılık, havai fişekler, kürk çiftlikleri, faytonlar, deney merkezleri ile ilgili hiçbir düzenleme yok. Bu yasa da elbette devrim niteliği taşımıyor, aksine AKP’nin çıkardığı pek çok yasa gibi hiçbir sorunu çözmüyor aksine uygulamada çıkacak olan problemler hayvanların yaşadığı hak ihlallerini artıracağa benziyor.

(Bu yayın, Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi'ne aittir ve AB'nin görüşlerini yansıtmamaktadır.)