Twitter dili, artık hayatımıza sirayet etmiş durumda. ‘Benim kafanın içi, benim eşgal, benim CV, kaşe, mühür, imza’ Twitter’da kullanılan kalıplardan sadece birkaçı. Başlık, ‘Gençlerin Kafasının İçi’ olsa da gençlerin problemleri, gençlerin yaşadıkları zorlukların aslında toplumsal sorunlar olduğu ve tüm toplumu etkileyen bütünleşik bir durum olduğunu kabul etmeden, ideal topluma ulaşmak imkansız. Gençlerin kafasının içinde şu an için umutsuzluk ve karamsarlık var. Gençlerin isteği ise gelecek kaygısı olmadan yaşamak, sorunlara kalıcı çözümler üretmek, siyasete birinci elden dahil olmak.

Geçtiğimiz günlerde, CHP Gençlik Kolları, Kadıköy’de bir gençlik buluşması düzenledi. Bu buluşmaya, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Gençler "Bilmem mi, adalet deyince yanımda sen vardın, bilmem mi İstanbul Sözleşmesi'nin yanında sen vardın, bilmem mi işsiz ve umutsuz kalınca yanımda sen vardın, bilmem mi mülakat mağdurlarının yanında sen vardın" diyerek Kılıçdaroğlu' na seslendiler. Ardından salondaki ışıklar söndü ve gençler cep telefon flaşlarını açtı. Bu sırada salonda Sefo'nun ‘Bilmem mi’ şarkısı çalmaya başladı ve dinleyiciler eşlik etti. Bu anlar partinin gençlik kolları tarafından video haline dönüştürüldü ve sosyal medyada paylaşıldı. Bu video, 38 bin beğeni ve 11.5 RT aldı. Alıntılanan tweetleri incelediğimizde, ‘gençlerin kafasının içi’ nde böyle bir senaryo yok. Gençlik kollarındaki gençlere afiş ve poster astırtmak, slogan attırmak ve mitinglere toplamak, gençlere yer açmak olmadığı gibi siyasette gençleşmek de değildir.  Gençler, yanında olacak yaşlı bir isim istemiyor, kendilerini temsil edecek genç isimler istiyorlar. Ülkede bir değişim olacaksa, 65-70 yaşındaki siyasetçilerle değil, gençlerle olacak. Fakat bu gençler, siyasetçilerin gönlünü hoş etmek için flaşları açıp isteksiz bir şekilde şarkı söylemeyecek, siyasete doğrudan müdahale edecek. Bu ülkede, önünde 40-50 yılı olan, geleceği planlayabilecek olan bizleriz. Gezi’de sokağa çıkan, Boğaziçi’nde hapse giren, İstanbul Sözleşmesi’ni savunan, 23 Haziran’da, İstanbul’da yapılan seçimlerde gençliği ve heyecanı olan bizlerdik.

Bize Vadettikleri Hayat Oldukça Pahalı

Gençlerin kafasının içi, daha önce hiç olmadığı kadar umutsuz ve karamsar. Her şeye rağmen elimizdeki akıllı telefonlarla hayata tutunmaya çalışıyoruz. Sosyal medyada kendimize bir meşgale bulmaya ve kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Çünkü; kendini genç hissetmeyenlerin bize dışarıda vadettiği hayat, oldukça pahalı. Fakat, tek isteğimiz internet paketimizin bitmemesi değil. Gençlerin kafasının içinde; flört etmek, seyahat etmek, Erasmus değişim programlarına katılmak, dışarıda yemek yiyebilmek, içki içebilmek, kurslara gidebilmek, hayata KYK borcu olmadan başlayabilmek, alınan maaşla aile evinde yaşamaya mecbur kalmamak, kendi ayaklarının üzerinde durabilmek var. Bunları yapamayınca psikolojik olarak da etkileniyoruz ama astronomik fiyatlardan ötürü psikoloğa da gidemiyoruz. Biz gençler olarak, kalamarı soğan halkası zannediyoruz, balık-et gibi temel gıdaları ayda bir anca tüketebiliyoruz. Günlerimiz, 8.30-17.30 mesaisi altında çalışılan işlerde ve büyükşehirlerin keşmekeşindeki yollarda geçiyor. Artık hayal olsa bile, moralimiz bozulmasın diye araba fiyatlarına bakmıyoruz zira depoyu dolduracak benzin parası bile ay sonunda elimizde olmuyor. Kafamızın içinde, kredi kartı ekstreleri, su, doğalgaz, elektrik, internet faturaları dönüyor. Metroda, marmarayda sevgilimizle, flörtümüzle el ele gezmek, öpüşmek artık bir saldırı nedeni. Kendini genç hissetmeyenler, kendi gençliklerinde yapamadıklarını gençlerin yapmak istemelerinden oldukça rahatsız. Kendileri nasıl güzel şeyler yaşayamadıysalar, gençler de öyle yaşamasın arzusundalar. Sokak röportajlarında, ‘telefonu çıkar göster’ söylemi, yine bu tezahürün bir dışavurumu. ‘Telefonun var daha ne istiyorsun’ a indirgenebilen bir hayat, cidden hayat mıdır? Hayata dair tüm güzellikler, bir telefonun içinde gizli midir? Siyaset, insanları mutlu etme, insanlara güzellik yaratma sanatıysa eğer, olumsuzluklar en aza indirilmeli. Tüm bu olumsuzlukları kim giderebilir peki? Gençler mi yoksa İngilizce, Fransızca bilmeyen; dış dünyayı okumlayamayan ama devlet adabı bilen 60 yaş üstü siyasetçiler mi?

Hayatta Kalmak Değil, Yaşamak İstiyoruz

Twitter’ı olan gençler, artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini iktidarı esprili bir dille eleştirerek anlatmaya çalışıyor çünkü; karamsar geleceklerini birkaç dakikalığına da olsa eğlenceli hale getirmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda, cumhurbaşkanına hakaret suçundan da hapse girmemeye çalışıyorlar. Kafamızın içinde, gençlerin siyasette aktif rol aldığı, siyasetin içerisinde, biat kültürünün olmadığı, ‘başkanım, efendim’ gibi kelimelerin olmadığı bir siyaset anlayışı var. Bu siyaset anlayışını ise hep birlikte yaratabiliriz. Gençler olarak bireysel değil, organize bir şekilde bazı şeyleri başarabiliriz. Bir araya gelerek belirli kişi veya gruplar için değil, tüm toplum için daha iyi bir ülke inşa edebiliriz. Bizler, hayatta kalmak değil, yaşamak istiyoruz!