Altan Tan, 31 Mart seçimlerinde Kürt seçmeninin bir kısmı kerhen AKP’yi, bir kısmının DEM Parti’ye bir kısmının da Erdoğan karşıtlığından dolayı İmamoğlu’na oy vereceğini söyledi.

Gündeme ilişkin dokuz8HABER’e konuşan yazar ve eski HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, pazar günü gerçekleşecek olan yerel seçimlerde Kürt seçmenin eğilimi de değerlendirdi.

DEM Partililerin çözüm süreci çağrılarına ve Leyla Zana’nın açıklamalarına değinen Tan, Leyla Zana’nın eskiden beri bir çaba içerisinde olduğu, fakat söylemesi gerekenleri söyleyemediğini savundu.

Söyleşide eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ı eleştiren Tan, Demirtaş'ın kafasının karışık olduğu, sürecin bu kadar olumsuz bir noktaya gelmesinin önemli sorumlularından birisi olduğunu söyledi.  

Altan Tan, dokuz8HABER’in sorularını yanıtladı.

DEM Parti tarafından sürekli çözüm sürecine dönülmeli çağrısı yapılıyor. Siz bekliyor musunuz?

2013 yılındaki şekliyle yeni bir çözüm süreci beklemiyorum.

Neden?

2013 senesinde devlet ve hükümet PKK ile masaya oturdu. Bunu daha öncesinde Norveç'te, Oslo'da da yaptı, sonrada da İmralı'da, Abdullah Öcalan ile Kandil'de de diğer yetkililerle görüşmeler sürdürüldü. Bunun ne kadar yanlış bir yöntem olduğu, aktörlerinin nasıl yanlış seçildiği sürecin nasıl yanlış yönetildiği bugüne kadar tartışılıyor. Onun için ben aynı şekilde bir sürecin tekrar olabileceğini düşünmüyorum. Ama Türkiye'nin önünde bir Kürt sorunu var tabii ki. Bu Kürt sorunu sadece Türkiye içinde değil, Suriye'de, Irak'ta, yani Rojava'da ve Güney Kürdistan'da bir şekle girmek zorunda. Rojava ile yani Suriye Kürtleri ve Irak Kürtlerinin de Türkiye Cumhuriyeti ile ciddi sorunları ve rayına oturması gereken ilişkileri var. Bunların da doğru düzgün bir rayına oturması lazım. Çünkü bunlar hem Türkiye'nin Ortadoğu politikasını etkiliyor, hem de Türkiye'nin içindeki siyaseti etkiliyor. Bu sebeplerden dolayı her zaman yeni bir süreç olabilir. Çünkü Türkiye buna mecbur. Ama bunun ön şartı Türkiye'de şudur: PKK'nin silah bırakması…

Kürt siyasetçiler havaya konuşuyorlar. Yani havaya konuşmak ne demek? ‘efendim silahlar sussun barış olsun’ yus yuvarlak bir söz. PKK silah bırakmadığı müddetçe, kendini dönüştürüp artık bundan sonra ‘demokratik bir siyasete varım’ demedikçe beklenilen şeyler olmaz. Ben bunu yıllardır tekrarlıyorum ancak ortada şöyle biri durum var: Bunu hem Ankara'daki derin bazı güçler istemiyor, hem de egemen güç Kandil istemiyor. Çünkü karşılıklı şiddet, karşılıklı çatışma hem Türkiye'deki derin devletin siyasetini besliyor hem de PKK'nin mevcut yöneticilerini ayakta tutuyor. İran, AB ve Baas Partisi gibi güçler de bunun cabası…

Peki, iktidar istiyor mu? Yani Ankara'nın kendisi istiyor mu çözüm sürecini?

Şimdi Ankara ayrı bir şey, iktidar ayrı bir şey. Ankara denildiği vakit esas devlet kastediliyor. Hükümetler ise gelir gider. Tayyip Erdoğan 2005 yılından itibaren tıpkı Özal gibi bu işlere soyunup bir şeyler yapmak istedi. Ama hem bilgi ve birikiminin eksikliği, hem yeteri kadar cesaretinin olmaması hem de önüne çıkan engellerden, yani süreci bozucu engellerden, enfekte eden engellerden çekindiği için, bunların üzerine gidemediği için süreç yarım kaldı. Onun için Ankara istiyor mu derken, Ankara'daki derin güçler, yani ulusalcı, laikçi, Türkiye'nin İslam'dan uzaklaşmasını, Ortadoğu'dan uzaklaşmasını, Müslüman dünyasından uzaklaşmasını isteyen klasik Kemalist güçler ve ulusalcı güçler bunu istemiyorlar.

AK Parti’ye gelince bir istiyor, bir istemiyor. Ancak şu an ki durum da hesabına geliyor.

‘Şu an ki durum da hesabına geliyor.’ dediğiniz şey nedir?

‘Ülke bölünüyor, vatan elden gidiyor’ diyerek ekonomideki yanlışları, eksiklikleri, yolsuzlukları halkın tartışmasını engelliyor bunların üstünü örtüyor. Halka şunu söylüyor; ‘din elden gidiyor, bu laikçi Kemalistler iktidara gelirse din elden gider ve ayrıca vatan-ülke bölünüyor. Ülke bölünürken, vatan parçalanırken, din elden giderken pahalılığın yoksulluğun, işsizliğin ne önemi var’. Ve ne yazık ki halk da bu oltaya geliyor bu yemi yutuyor. İşte bu ikilem içerisindeki güçler çözümü istemiyor. Ama Türkiye bu şekliyle de gidemez. Ekonomik sorunları var, Ortadoğu'ya açılması lazım. Araplarla diğer bütün bölge ülkeleriyle Kafkaslarla, Balkanlarla ciddi ticari ve kültürel ilişkiler geliştirmesi lazım ki ayakta durabilsin. Bunun anahtarı da Kürt sorunu… Kürt meselesini çözmeden, bir rayına oturtmadan hem Türkiye içinde hem de Suriye ve Irak'ta daha ileriye gitmesi mümkün değil.

Ne yazık ki bu süreci yönetebilecek nitelikte bir Kürt siyasal eliti yok. Yani hükümet geri adım atsa da, bir şey yapamasa da, korksa da, hatta yanlış bir yola girse de, dimdik ayak durup ‘bakın biz buradayız ve doğru yoldayız, bu barışın teminatı biziz’ deyip siyaseti yönetebilecek bir Kürt siyasal eliti yor. Maalesef yok.

Altan Bey, Leyla Zan'a geçen gün Diyarbakır konuşmasında 2013 yılındaki çözüm sürecinden değil, ama 1999'daki Abdullah Öcalan'ın ateşkesinden bahsetti. Bunu nasıl görüyorsunuz?

Leyla Zana eskiden beri bir çaba içerisinde. Ancak bireysel olarak davranıyor. Kızdığı zaman da zaman evine gidiyor, yıllarca kimseyle de konuşmuyor. En önemlisi de söylemesi gerekenlerin tamamını söylemiyor, söyleyemiyor.

Nedir bunlar? tekrar İmralı'da süreç mı başlasın?

Nasıl başlasın? Bu işler çocuk oyunca değil ki. PKK, silah bırakmasa. ‘Demokratik mücadeleye varım’ demese ‘devlet ile örgüt tekrar masaya otursun’ demek ‘havanda su dövmek’tir. Leyla Zana da Selahattin Demirtaş da Ahmet Türk de kim olursa olsun önce cesurca cesaretle PKK’ye çağrıda bulunacak: ‘Bak arkadaş bu iş bitti, eski usul bu işin devam etmesi mümkün değil.  Bundan sonra demokratik mücadele kararı al ki; 2013'te Abdullah Öcalan zaten almıştı bu kararı. Yani yeni bir karar değil. Bu kararı al ve ondan sonra o demokratik süreç başladıktan sonra biz üzerimizden düşen ne varsa yapalım, yapmaya başlayalım, hükümete çağrıda bulunalım ve muhatap olalım.’ Bunu söylemeyen Selahattin Demirtaş, Ahmet Türk ve Leyla Zana boşuna konuşuyor. İşin özeti bu.

Seçimden sonra AK Parti ile MHP'nin arasında bir gerginlik olacağı söylentileri var. Geçen gün Bahçeli bir açıklamasında Erdoğan'a ‘gidemezsin’ çağrısı tehdit olarak yorumlandı. Bunu nasıl görüyorsunuz?

Ben, şahsen kısa vadede böyle bir şey beklemiyorum. Aralarında neden bir gerginlik olsun ki? Ancak Tayyip Erdoğan, AK Parti hükümeti çok daha büyük işlere soyunursa yani Ortadoğu'da, Kürt meselesinde, Araplarla ilişkilerde daha radikal, radikal derken daha doğru, daha cesur adımlar atmaya kalkarsa MHP arasında ancak o zaman sorun çıkabilir. Bunun da şu an için bir işareti yok. Gözükmüyor.

31 Mart’ta yapılacak seçimde çoğu parti İstanbul'un üzerine yoğunlaşmışlar. İstanbul'daki Kürt seçmeninin eğilimi nasıl olur sence?

Öncelikle Kürt seçmenin kafası karışık.

Neden karışık?

Seçmenin kafası iyice karışık. Seçmen demokratik, legal, sivil mücadelenin yükseltilmesini istiyor. Ama maalesef silahlardan, şiddetten, bölünmeden uzak yeni bir siyaset AK Parti’de de DEM Parti’de de gözükmüyor. Dönüp AK Parti’ye bakıyor yeni bir şey görmüyor, dönüp DEM’e bakıyor PKK'ye bakıyor orada da bir değişiklik görmüyor.

Onun için seçmenin bir kısmı küsmeye başladı. Yani sandığa gitmiyor. Bu seçimde de Kürt seçmenin bir kısmı sandığa gitmeyecek küsecek. Bir kısmı Kerhen AK Parti’ye bir kısmı DEM Parti’ye bir kısmı da Erdoğan karşıtlığından dolayı İmamoğlu’na oy verecek.

Büyük bir kitlenin sevinçle arzuyla oy vereceği bir siyasal odak yok. Sıkıntı bu. Mesela DEM önce İstanbul’da aday çıkarmama eğilimindeydi. Başak Demirtaş hadisesinde sonra mecbur kaldı aday çıkardı.

Samsun’da Trabzon’da aday çıkaran DEM, İstanbul’un 22 ilçesinde çıkarmadı. Hem aday çıkarmış hem çıkarmamış oldu. Onun için fukara seçmen ne yapsın? Parçalı bir tablo var ortada. 

Son yıllardaki Kürt politikasından dolayı ‘Erdoğan kazanmasın’ diye AKP’ye oy vermek istemeyen bir Kürt seçmen var. Bunun ilgili düşünceleriniz nedir?

Böyle bir kesim var. Yani ‘ne pahasına olursa olsun Tayyip Erdoğan gitsin, ne pahasına olursa olsun onunla asla masaya oturmayalım konuşmayalım’ diyen bir kesim var. Bu kesim özellikle marjinal Türk solu ve Ali'siz Ateist Aleviler’dir.  Kandil’e hakim İran'ın ve Avrupa Birliği'nin güdümünde olan Kürt siyaseti yıllardır bu şekilde yönlendirdi. Ancak büyük bir kısmı böyle düşünmüyor. Buna itiraz edenleri ağzını açanları ilkel milliyetçi, gerici feodal diye damgalayarak kışkırtmaya çalışıyorlar.

Peki, size göre İstanbul seçimleri nasıl geçer?

Bilemiyorum. Çünkü 16-17 milyonluk bir şehirde başa baş giden bir seçimi oturduğumuz yerden ölçebilmek pek mümkün değil. Kendimizce güvendiğimiz anketçilere bakarak yorumlarda bulunuyoruz. İstanbul'da Kadıköy'de, Beşiktaş’ta gezen başka bir şey görüyor. Sultanbeyli'de Bağcılar’da gezen başka bir şey görüyor. Bunların ortalamasını tutturabilmek zor. Yine de İmamoğlu anketçilere göre biraz önde görünüyor.

Peki, Altan Bey, seçimden sonra nasıl bir Türkiye bekliyorsunuz?

Bazılarının beklediği gibi seçimden sonra Türkiye yıkılıp yeniden kurulmaz. Bu seçimde AK Parti oyları düşse de, artsa da veya kendini korusa da böyle bir değişiklik söz konusu değil. Yani erken seçim olmaz, hükümet düşmez. Ama siyasette ciddi dalgalanmalar olur.

Nedir onlar?

İYİ Parti, Gelecek, Saadet, Deva Partisi gibi partiler misyonlarını tamamlarlar. DEM Parti’nin de oyları biraz daha düşer. 2015’te 13.1'di, sonra 11.7’ye düştü. Son seçimde de 8.8'e geriledi. Bu rakam 7'lere düşer. Ve ‘ne oluyoruz nereye gidiyoruz diye bir tartışma’ başlar.  ‘Niye böyle oldu’ sorgulamalar artarak devam eder. Özetle bazı partiler siyaset sahnesinde çekilir, bazıları daha da kuvvetlenir. Kürt siyasetinde de.

Saadet dediniz ama ‘Yeniden Refah Partisi’nin misyonunu tamamlar’ demediniz, o da yeni bir parti sonuçta. Neden?

Yeniden Refah Partisi AK Parti’nin bir tahliye kanalı gibi. Memnuniyetsizler kırgınlar ve kızgınlar oraya gidiyor. Zafer Partisi de milliyetçilerin tahliye kanalı. Bu partiler kısmı bir büyüme gösterebilirler.

Selahattin Demirtaş'tan bir açıklama bekleniyor DEM adayları için, siz bekliyor musunuz?

Bilmiyorum, ama Demirtaş'ın kafasının biraz karışık olduğunu düşünüyorum.

Neden kafası karışık?

Sürecin bu kadar olumsuz bir noktaya gelmesinin önemli sorumlularından birisi de Selahattin Demirtaş'tır. 2015 seçimlerinden önce Erdoğan’a ‘seni başkan yaptırmayacağız’ seçim gecesinde de daha sandıklar tam olarak kapanmadan ‘Bu zafer Türkiye sosyalistlerinin zaferidir’ diyen, 2019 seçimlerinde İmamoğlu’na karşılıksız açık destek veren Öcalan’ın İmralı’dan ‘bu işe karışmayın taraf olmayın’ diye gönderdiği mektubundaki üçüncü yol siyasetini boşa çıkaran, 2023 seçimlerinde de ‘Haydi yürü! Bay Kemal’ diyen kendisidir.

Bugün ise Öcalan’ın mektubundan 5 yıl sonra üçüncü yol diyor. ‘Erdoğan ile görüşülmeli’ diyor. Yani bizim yıllardır söylediklerimizi söylemeye başladı. Bu değişimin özeleştiresini de vermiyor. Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğini ben şahsen bilmiyorum. Yıllardır ben bunları söyledim diye bana olmadık hakaretlerden bulunanlar bugün aynı şeyleri söylüyorlar. Gelecek demokratik mücadelede başka bir yol yok. 

Aslında durum çok açık. Yıllardır söylüyoruz. Silahla demokratik mücadele olmaz. Kürt siyasetinin artık bir karar vermesi lazım. Kürt siyasetçilerinin de cesurca bir tavır almaları lazım. PKK’nin bir karar vermesi ve kendini dönüştürmesi lazım. Bu kararı aslında 2013 Newroz’unda Abdullah Öcalan verdi ve açıkladı. Mektubu tüm internet sitelerinde var. Buna ya uyulur veya uyulmaz. Bu kadar açık ve net.

Altan bey, sorularım bitti. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Konuşacak çok şey vardır ama şimdilik bu kadar kâfi. 

Tamam, çok teşekkür ederim.

Saygılar...

Balıkçı konuştu: Erdoğan, seçime 1 gün kala DEM Parti’ye yeniden 'muhataplık' mesajı verebilir Balıkçı konuştu: Erdoğan, seçime 1 gün kala DEM Parti’ye yeniden 'muhataplık' mesajı verebilir

Diyarbakırlı siyasetçiden İmamoğlu analizi: Kürtlerin önemli bir kısmı oy verecek Diyarbakırlı siyasetçiden İmamoğlu analizi: Kürtlerin önemli bir kısmı oy verecek