Geçen yazıda şu soru ile bitirmiştim: Şimdi İmamoğlu Genel Başkan olacak diyenler bir daha düşünsün.

-İBB’yi bırakıp, her şeyi mi kaybetsin?

-İBB’yi 2. kez kazanmış, belediye meclisinin muhalefete geçtiği bir İBB’den ayrılarak mı Genel Başkan olsun?


Peki ya asıl soru! İmamoğlu CHP Genel Başkan olabilir mi?

Başta yazacağım özet, size eskinin hatırlatması olarak gelebilir ama inanın İmamoğlu’nun Genel Başkanlığı ile çok ama çok doğrusal bir ilişkisi var.

CHP herkesin ve hiç kimsenin partisidir. Siyasi görüşünüzün ne olduğunun önemi yoktur. Överken aklınıza gelmeyen ama söverken aklınızdan çıkmayan partidir.

Bilmem hatırlar mısınız? Gezi olayları sırasında, herkesin ilk tepkisi “sakın CHP olayı üstlenmesin, Kılıçdaroğlu ortada görünmesin” olmuştu ki o da buna uydu ve küçük bir destek gösterisi dışında sahne almadı. Peki, şimdi uzak dur diyenlerin tepkilerini okuyor musunuz? CHP sokağa insin, CHP halkın isyanına engel oluyor, CHP tepki yoksunu…

Hadi onu hatırlamıyorsunuz da şu Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmasını unutmadınız herhalde! Neydi? Kılıçdaroğlu’nun çabası ile CHP ve İyiP Millet İttifakı’nı kurmuş, küçük ortak, İyiP Genel Başkanı Meral Akşener “ben Cumhurbaşkanı adayı değil, geçilecek parlamenter sistemde Başbakan olacağım” demişti. Biraz; siyasi aklı, insafı, ahlâkı olan için kimdir Cumhurbaşkanı adayı?

Bırakın isimleri, şöyle düşünün: Birine destek olarak sermaye verdiniz, iş yaptı belli bir güce ulaştı, siz yine daha güçlü firmasınız ama onu ortak olmaya davet ettiniz. Küçük ortağınız dedi ki “tamam ama ben satış müdürü olurum” diğer koltuk da “genel müdürlük”. Sizce kimdir o genel müdür? Hah işte siz değilmişsiniz. Sizin mahdumlardan biri de olabilirmiş, başka bir şirketten gelen bölge müdürü de! Ama siz? Hayır!

İşte bu saçma tartışmayı bir tek CHP üstünde yapabilirsiniz bu ülkede. Daha da ilerisi Dünya’da rastlayamazsınız. Bu en basit aklın almayacağı tartışma yürütüldü aylarca. Seçime 2 ay kala, 3-6 Mart’ta, o küçük ortak şirketi dağıtmaya kalktı, ortalığı birbirine kattı, neden yaptığı anlaşılamadan, neden vazgeçtiği de anlaşılamadı. Seçim yapıldı, kaybedildi. Sonucun alındığı akşam; kazanan, kazanmayan herkesi döndü ve dedi ki “Kılıçdaroğlu istifa etsin!”

İyiP 1 Mart günü, anketlerde %14-15 bandındayken, 3-6 Mart sonrası %9-10 bandına düşüyor, seçimde %9,75 oy alıyor. Ne ilginçtir ki aradaki 4 puan fark, Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki oy farkıdır. Peki, bunu tartışanı gördünüz mü? Pek olmadı sanki. Yine, içinizdeki insafa soralım: Bu tavrı gösteren Kemal Kılıçdaroğlu olsaydı, alınan sonuçtan sonra edilen tüm hakaretlerin boyutunun nerelere ulaşabileceğini düşünebiliyor musunuz? Akşener tartışılmadı bile.

Bu sürecin İmamoğlu ile ilişkisi nedir? “Herkesin partisi CHP” için söylenenler, “hiç kimsenin partisi CHP” seçmeni ve delegesi için; Genel Başkanına yapılan haksızlık, unutulmaz, affedilmez ve henüz faturası kesilmemiş bir süreçtir.

Ekrem İmamoğlu; gerek seçim öncesi, gerekse seçim sonrası tavırları ile CHP içerisinde derin bir yara açtı. Yandaş yazarlarla Karadeniz bölgesine yaptığı gezi ve ardından Saraçhane olayı, genel havanın aksine, çok derin kırılmalara neden oldu. Tepe noktası, seçimden hemen önce “İttifakı kurtarmak için verilen ödün” olarak yansıtılan, Cumhurbaşkanı yardımcılığı; CHP dışındaki siyasi yapılarda yarattığı olumlu havanın tam aksine, içeride, zor durumdaki Genel Başkan’a baskı olarak algılandı. Hele Karadeniz bölgesinden alınan oylarda anlamlı bir artışın olmaması “demek o kadar da güçlü değil” görüşünün yaygınlaşmasına neden oldu.

Kaybedilen seçimden sonra, Erdoğan ve şürekâsına eklenen muhalif görünümlülerin; ağır eleştiriyi yaya bırakan, hakaret boyutundaki sözlerin hedefi olan Kılıçdaroğlu’nun yalnızlığı, dışarıda istifa etti edecek olarak algılanırken, parti içinde ihanete uğrayan Genel Başkan fikrini doğurdu. İşte bu noktada İmamoğlu, kendinden beklenen destek bir tarafa, eleştiri korosuna katılınca bütün şansını kaybetti.

Görüntüsü “herkese direnip onu İBB başkan adayı yapan, kellesini koyarak ardında duran, evladım diyen bir Genel Başkan’a ihanet eden” siyasetçidir. Parti siyaseti nedir bilmeyenler için şaşırtıcı gelebilir fakat örgüt şu anda hiç olmadığı kadar Genel Başkan ardında duruyor.

Tanju Özcan yapısında bir siyasetçi, yandaş kanalların yıkılmaz konuğu Mehmet Sevigen ile yürüttüğü eylemin hedefini “İmamoğlu’nun Genel Başkanlığı” olarak koyarsa, örgüt algısının “Baykal ekibi geri dönmek istiyor” olarak gelişmesi kaçınılmazdır. Delege seçimleri sürüyor. İlk gelen sonuçlar, İmamoğlu için üzücü ama şaşırtıcı değildir. Genel Başkanlık adaylığı hiç olmadığı kadar kendisinden uzakta. Dönelim soruya: İmamoğlu mevcut haliyle Genel Başkan olabilir mi? Hayır!


Bir de asıl soru var: CHP Genel Başkanı olmalı mı?

Kılıçdaroğlu’na yapılan en büyük eleştirilerin başında, partiyi sağ parti ortaklıklarına açarak ülke siyasetinin merkezine oturtmaya çalışması gelirken, herkesin “tam Özal tipi siyasetçi” olarak tanımladığı İmamoğlu’nu bu yoldan dönecek isim olarak görenlerin dayanağı nedir?

Bir diğer eleştiri, Kılıçdaroğlu’nun desteği ile partiye üye, vekil olan dindar insanlardır. Peki, İBB’de ne gibi bir farklılık yaşanmıştır? Şu anda Kılıçdaroğlu için eleştiri konusu olan “çalışan kadınlara başörtü hoşgörüsü” İmamoğlu için bir övgü kaynağıdır. Daha onlarca örnek verilebilir fakat sunulan portre CHP’yi sol çizgiye çekecek bir siyasetçi olarak Ekrem İmamoğlu” dur ve açık ki bu doğru da değildir.

Kişisel olarak görüşüm; sermayenin, Ekrem İmamoğlu’nu, bugün yaşanan radikal İslami akımdan, normalleşmeye geçişte Recep Tayyip Erdoğan’ın yerini alacak siyasetçi olarak gördüğüdür. Tıpkı 1980 darbesinden, demokrasiye geçişte ara dönem lideri olarak öne çıkartılan Turgut Özal gibi.

Herkesin aptalca peşine takıldığı; “Kemal Kılıçdaroğlu’nu kim aday yaptı” sorusu, yerini, “Meral Akşener’i, hem iktidarı hem de partiyi kaybetmesine neden olan 3-6 Mart operasyonuna, kim ikna etti?” sorusuna yerini bırakmadığı sürece gerçek ortaya çıkartılamayacaktır.

Sermayenin Ekrem İmamoğlu’na biçtiği rol CHP için hiçbir zaman üstlenemeyeceği bir roldür. Genel Başkanlık tartışmaları ve Yerel Seçim ile gündemde tutulacak, ardından yeni bir oluşumun başına getirilecektir. Muhtemelen bugün sebebi bilinmez şekilde tartışmalardan uzak tutulan Meral Akşener yerine İyiP’nin başında olacaktır.

Ha, başka bir olasılık var mıdır? Vardır. Tarihe, çok uzun yıllar görev yapmış “CHP’li efsane İBB Başkanı” olarak geçebilir. Fakat çizdiği hırslı portre bunu kabullenmesine engel olacaktır.

Kişisel olarak, Kılıçdaroğlu’nun çalışmaları başarıya ulaşırsa, kongre ve yerel seçim sonrası, örneğin 2024 Ekim ayında, bugün ortalıkta isimleri dolaşan hiçbir siyasetçinin Genel Başkan koltuğunda oturacağını düşünmüyorum.

Kalın sağlıcakla!