“Ödememek” üzerine düşünürken Bertolt Brecht’i, Dario Fo’yu ve hatta geçmişin tüm deneyimlerini yanımıza alsak fena mı olur? Yine de halkların yıllar içinde “biriktirdiği değerler”i de es geçmeyelim. Türk usulü “herkesin elini cüzdanına atmaya çalıştığı” günlerde değiliz malum. Bu sefer Alman usulü yapalım.

İnönü Alpat yazdı Twitter’da; Devrimci Yol’cuların “Demirel ödesin!” kampanyası varmış bir vakitler. Lüks mağazalarda iğneden ipliğe her şeyden alır “Demirel ödesin” der ve çıkarlarmış. . Eşyalar tabii yoksul mahallelerde dağıtılırmış. Devrimci Sol’un 1980 öncesi Migros kamyonlarını kaçırıp yoksul semtlere çektiği de bilinir.

Böyle “yasa dışı eylemler” yok çok şükür de, yazıp başımızı belaya sokmuyoruz! Zaman değişti, 2022 yılındayız artık, böyle “yıkıcı” eylemler yerine ana muhalefet liderinin fahiş elektrik faturaları için yaptığı “Ödemiyoruz” çağrısı var.

“İsyana teşviktir, yıkıcıdır” diyor AKP’li Şamil Tayyar bu çağrı için bile. Gerçi kimileri de “fazla pasif” buluyor, “kamulaştırma vaadi” istiyor. Fikir de, taktik de çok.

Ben çok anlamam o işlerden; ama Bertolt Brecht’i bilirim. “Alışveriş Yapan” şiiri ara ara aklıma gelir. Artık eskisi gibi alışveriş yapamayan kadının birden aklına gelen “dahiyane” fikri anlatır şiir. Yeniden eskisi gibi gitmeye başlar markete, manava, kasaba. Eskisi gibi alışveriş yapar ve sonunda kasaya gelince, “Yeterince param yok” deyip çıkar. Şöyle der kendi kendine:

Hiçbir şeyi olmayan bizler gibiler

yiyecek satılan yerlerde görünmezlerse bundan böyle

hiçbir şeye ihtiyacımız yok sanabilirler,

ama buraya gelir de hiçbir şey satın alamazsak eğer

haberleri olur hiç değilse.”

(Ödenmeyecek! Ödemiyoruz, Ankara Sanat Tiyatrosu)

(Ödenmeyecek! Ödemiyoruz, Ankara Sanat Tiyatrosu)

İlk akla gelen Brecht değil tabii ki; Dario Fo. Evet, Türkiye’de oyununun yasaklandığını öğrenince “Bu ikinci kez Nobel Ödülü kazanmak gibi” diyen Dario Fo. Ama her dönem Türkiye sahnelerinde kendine yer bulan Dario Fo.

Kriz dönemleri için vazgeçilmezdir “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz” mesela. İlk okuduğumda 1994 kriziydi sanırım, 1999 krizi, 2001 krizi dönemlerinde sahnede izledim. Şimdilerde Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu ve Cihangir Atölye Sahnesi oynuyor bildiğim kadarıyla. Devlet Tiyatrosu’nun, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun defalarca sahnelediği bir oyun.

Bertolt Brecht’te kasaya kadar gelip alışveriş yapmaktan vazgeçen yoksul kadın, Dario Fo’da ödemeden çıkıyor. Bu kez yalnız değil ve zamlı fiyattan ödemeyi reddediyor: Ödenmeyecek! ödemiyoruz!

“Süpermarket yağması” da deniyor, bu alışveriş biçimine! Latin Amerika’da pek popüler, özellikle kriz dönemleri.

“Ödenmeyecek! Ödemiyoruz”, 1970’lerde İtalya varoşlarında geçen bir oyun. Zamlar, hayat pahalılığı ve doğaçlama gelişen bir direnişin hikâyesi. Polis mahalleyi kuşatır, evler basılır ve sonrası sınıf mücadelesinin tüm derdi, tasası... Odağı elbette güncel derdimiz örgütlenme.

Elbette Dario Fo mizahı ile! Mutlaka izlenesi, hatta mesela CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu oyunlardan birine gitse ne güzel olur; çıkışta da “Tiyatro yapın” falan der belki hem. Yeri gelmişken, “tiyatro yapmak” üzerine “destansı sosyal medya goygoyları” yerine ayda iki kez tiyatroya gidenlerin oranını yüzde 1’in üzerine çıkarsak, güzel memleket aslında!

“Ödememek” üzerine düşünürken Bertolt Brecht’i, Dario Fo’yu ve hatta geçmişin tüm deneyimlerini yanımıza alsak fena mı olur? Mesela 1994 büyük develüasyonu sonrası üniversite öğrencileri “Har(a)çları ödemiyoruz” kampanyasından da yararlansak. Hatırlayan vardır, Öğrenci Koordinasyonu, “Ne kadarsak o kadarız, sen yoksan bir eksiğiz” demişti mesela, “Amaaan herkes gider öder, ne faydası olacak bu eylemin” diyenlere.

Bizde, dünyada, tiyatroda sanatta örnek de çok, deneyim de. Yararlanmasını bilene. Yine de halkların yıllar içinde “biriktirdiği değerler”i de es geçmeyelim.

Türk usulü “herkesin elini cüzdanına atmaya çalıştığı” günlerde değiliz malum. Ekonomik krizin faturasını ödemek için can atmadığımıza göre bu sefer Alman usulü yapalım. Hesap ortada.

Son 20 yıldır kim ne yediyse, onu ödesin.

Var mısınız?