Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 28 Kasım 2015 tarihinde Dört Ayaklı Minare önünde katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayetinin üzerinden 7 yıl geçti. Cinayetin üzerinden 4,5 yıl sonra açılan davada olay yerinde bulunan ve görevlerine devam eden polis M.S., F.T. ile S.T. ile tutuklanan Uğur Yakışır hakkında Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 2 yıllık süreçte sadece 6 duruşma görüldü. En son 23 Kasım’da görülen duruşma, 5 Temmuz 2023’e ertelendi. 

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi28 Kasım 2015 günü Diyarbakır’ın Sur ilçesinde kentteki silahlı çatışmaların kültürel miras varlıkları üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekmek için Dört Ayaklı Minare önünde bir basın açıklaması okuduğu sırada çıkan çatışmada başından vurularak yaşamını kaybetti.

Çatışma, vurulmasından hemen önce, yakındaki Gazi Caddesi’nde, iki PKK üyesi ile polisler arasında başladı. Bu sırada Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur isimli polis memurları yaşamlarını yitirdi. PKK üyelerinin basın açıklamasının yapıldığı Yenikapı Sokak’a girmesiyle birlikte çatışma buraya sıçradı.

Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin soruşturma süreci etkili yürütülmedi. Soruşturmayı yürüten savcı birçok kez değiştirildi. Olay yeri incelemesi, Elçi’nin yaşamını kaybetmesinden yaklaşık 5 ay sonra, 17 Mart 2016 tarihinde yapıldı. Tahir Elçi’nin ölümüne neden olan mermi çekirdeği bulunamadı. Cinayetin işlendiği sokakta bulunan güvenlik kameraları Tahir Elçi’nin vurulma anını “kaydetmemişti”. Polis kamera görüntülerinde ise 13 saniyelik bir kesinti bulunuyor.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Adli Tıp ve balistik inceleme uzmanlarına hazırlatılan 19 Mart 2016 tarihli bilirkişi raporunda “Tahir Elçi’nin ölümüne neden olan atışın hangi silahtan, hangi açıyla, kişinin hangi vücut pozisyonu ile nasıl gerçekleştiğinin tıbben ve fizikken bilinemeyeceği” savunulduAdli Tıp Kurumu tarafından 20 Haziran 2016 tarihinde otopsi raporunun incelenmesi sonucu hazırlandığı anlaşılan bilirkişi raporunda da atış yönünün tespitinin tıbben mümkün olmadığı görüşü yinelendi.

Diyarbakır Barosu’nun talebi üzerine, Goldsmiths, Londra Üniversitesi bünyesinde çalışan Forensic Architecture (Adli Mimarlık) isimli kuruluş tarafından Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin ayrıntılı bir teknik rapor hazırlandı. Görsel, işitsel ve belgesel kaynaklardan yararlanarak hazırlanan raporda, orada bulunan polis memurlarından üçünün kuvvetli suç şüphesi altında olduğu saptandı. Bu üç polisin Elçi’ye yönelik doğrudan bir ateş hattında olduğu ve silahlarını birden çok kere ateşlediklerinin anlatıldığı raporda, polislerden birinin Elçi’ye doğru açık ve engelsiz bir ateş hattıyla silahını ateşleyen tek memur olduğu ifade edildi. Raporda, iki polisi öldürdükten sonra Elçi’nin basın açıklaması yaptığı sokağa girerek kaçan iki PKK üyesinin ise Elçi’ye yönelik “öldürücü atış yapmamış göründüğü,” kaydedildi. Ayrıca, ifade veren bazı polislerin beyanının aksine uzak bir mesafeden uzun namlulu bir silahın ateşlendiğine dair herhangi bir işitsel delile ulaşılamadığı da belirtildi.

Diyarbakır Barosu bu raporu 14 Aralık 2018’de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına sundu. 8 Şubat 2019’da ise rapor kamuya açıklandı. Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer de rapora paralel bir görüş hazırlayarak Diyarbakır Barosu’na teslim etmişti. Diyarbakır Barosu, 17 Mart 2019’da Prof. Dr. Biçer’in hazırladığı raporu savcılığa teslim ederek, soruşturmanın genişletilmesini istedi.

Diyarbakır Başsavcılığı, net biçimde bir polis memurunu işaret eden bu raporlar doğrultusunda Adli Tıp Kurumu’na yazı göndererek, yeni bir değerlendirme yapılarak, 20 Haziran 2016 tarihli Adli Tıp raporundan farklı bir sonuca ulaşılıp ulaşılamayacağı soruldu. Adli Tıp, 2016 tarihli raporunda  Elçi’yi vuran silahın saptanamadığını ve net bulgular elde edilemediğini bildirmişti.18 Mart 2019’da hazırlanan raporda Adli Tıp Kurumu, 2016 yılında hazırladığı raporda değiştirilecek veya eklenecek bir husus olmadığını belirtti.

İddianame, Elçi’nin öldürülmesinden ancak 5 yıl sonra, 20 Mart 2020 tarihinde tamamlandı.

Forensic Architecture tarafından hazırlanan raporda geçen üç polis memurunun yanı sıra, iki PKK üyesinden biri, Tahir Elçi cinayetinin şüphelileri olarak gösterildi. Diğer PKK üyesinin sokağa çıkma yasakları sırasındaki silahlı çatışmalarda öldüğü belirtildi. Üç polise “bilinçli taksitle ölüme sebebiyet verme” suçu isnat edilirken, PKK üyesinin ise “olası kastla ölüme sebebiyet verme” suçunu işlediği değerlendirildi. Polislerden birinin silahından çıkan kurşunun Tahir Elçi’ye isabet etmiş olma olasılığının daha yüksek olduğu tespiti iddianamede dikkate alınmadı.

Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 27 Mart 2020 tarihli hazırlık duruşmasında, Diyarbakır Valiliğine ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na davanın Diyarbakır’da görülmesinin kamu güvenliği açısından tehlike oluşturup oluşturmayacağının sorulmasına karar verdi.

21 Ekim 2020 tarihinde görülen ilk duruşmada yoğun güvenlik önlemleri altında yapıldı. Katılma taleplerinin sanık savunmalarına geçilmeden önce alınması talepleri reddedilen müşteki vekilleri ile mahkeme heyeti arasında tartışma yaşandı. Müştekilerin görmezden gelindiği, sanıkların ise yüzlerinin dahi seçilemediği oldukça gergin geçen duruşmada heyetin bağımsız ve tarafsız olmadığı gerekçesiyle reddi hakim talep edildi. Reddi hakim talebinin değerlendirilmesi için dosyanın üst mahkemeye gönderilmesine karar verildi.

3 Mart 2021 tarihli ikinci duruşmada mahkeme heyeti ilk duruşmadaki ara kararından geri döndü ve sanık savunmalarından önce katılma taleplerini aldı. Sanık savunmaları da alındıktan sonra sanıklar hakkında tutuklama talepleri reddedildi, yurtdışına çıkış yasağı adli kontrol tedbiri uygulanmasına, sanıkların duruşmalara SEGBİS vasıtasıyla katılmasına, tanıkların dinlenmesine karar verildi.

14 Temmuz 2021 günü görülen duruşmada iki gizli tanık ile birlikte beş tanık dinlendi. Lojman 2019 ve i61 rumuzlu gizli tanıklar ilk ifadelerindeki beyanlarını değiştirdi ve olayı görmediklerini belirtti. Tanıklardan biri savcı tarafından kandırıldığını söyledi. Diğer tanıklardan biri olay anında cezaevinde olduğunu, diğeri ise Diyarbakır’da olmadığını ifade etti. Mahkeme, TÜBİTAK’a müzekkere yazılarak olay anına ait silinen kamera kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına, dijital kayıtların yurt dışında incelenmek üzere katılan tarafa verilmesine, olay anında görevli tüm polislerin isim listesinin istenmesine, olayla ilgili İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince düzenlenen raporun istenmesine ve keşif talebinin daha sonra değerlendirilmesine karar verdi.

12 Ocak 2022 günü görülen duruşmada, pandemi önlemleri gereği salonda uygulanan izleyici kısıtlaması kaldırılmıştı. Bir önceki celse tanıklık yapan kişilerin işkence altında ifade verdiklerine dair beyanları hatırlatılarak, ifadelerini alan eski savcı Kenan Karaca hakkında suç duyurusunda bulunulması talep edilse de bu talep reddedildi. Elçi ailesi avukatlarının geçen celse sundukları tevsii tahkikat taleplerinin eksik, yanlış ya da hiç kabul edilmediği nedeniyle yenilenmesi taleplerine dair kararlar verilirken olay yerini gören Mardin Kebapevi’nin kamerasının harddiski üzerinde yapılan incelemede, içeriğinin yüzde yüz boş olduğu ortaya çıktı. Olayın üzerinden geçen zamanda delillerin ortadan kaybedildiği gerekçesiyle sanıkların tutuklanması talepleri de yine reddedildi.

15 Haziran 2022 günü görülen son duruşmada İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün görevlendirdiği iki Mülkiye başmüfettişi ve bir polis başmüfettişinin hazırladığı “Araştırma Raporu” 5 yıl sonra dava dosyasına girdi. İçişleri Bakanlığı, Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığına 23 Haziran 2017’de sunulan, 5 yıldır katılan avukatlarına verilmeyen 59 sayfalık raporda, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının, soruşturma ile ilgili bilgi ve belgeleri idari soruşturmayı yapan müfettişlerle paylaşmadığı için bazı konuların raporun kapsamı dışında bırakıldığı bilgisi yer aldı ve cinayet öncesinde takip edilen örgüt üyesi Mahsum Gürkan’ın telefonlarının iki yıl boyunca İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından dinlendiği ortaya çıktı. PTT Balıkçılarbaşı Merkez Müdürlüğü ile Mardin Kebap Evi’ne ait güvenlik kamera görüntü imajları üzerinde inceleme yapılarak kameraların kayıt yapıp yapmadığının, sabit disk üzerinde ekleme-çıkarma-kesme-montaj-silme vb. müdahalenin bulunup bulunmadığının tespiti için  TÜBİTAK’ın yaptığı incelemede imajı gönderilen hard diskin boş olduğunun ortaya çıkması üzerine mahkemenin ikinci defa gönderdiği imajlar da bu sefer bozuk çıktı.  12 saniyelik kayıp kamera görüntülerinin silinip silinmediği, montaj yapılıp yapılmadığı ya da görüntülerin neden kesik olduğunun sorulması için ATK’ye müzekkere yazılmasına karar verildi. Katılan avukatlarının olay yerindeki istihbaratçıların dinlenmesi, sanık polislerin SEGBİS üzerinden değil doğrudan mahkemede hazır edilmesine dair talepleri ise reddedildi. Cinayetin işlendiği dönemde başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesine karar verildi.

19 Eylül 2022 tarihinde ise mahkeme dosyaya bir yenilik katmayacağı gerekçesiyle Ahmet Davutoğlu’nun dinlenilmesinden vazgeçti.