2009 Yerel Seçimleri öncesinde, CHP Grup Başkanvekilliğiyle Kemal Kılıçdaroğlu'nun yıldızı parlamıştı. O günlerde yapılmış bir söyleşiyi yayınlıyoruz.

29 Mart 2009'da Yerel Seçimler yapıldı. Öncesinde, AKP'nin önemli isimleriyle yaptığı tartışmalarla ve etkin TBMM'de CHP Grup Başkanvekilliğiyle Kemal Kılıçdaroğlu'nun yıldızı parlamıştı. Kamuoyunun yoğun ilgisi sonucu, Kılıçdaroğlu, CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı oldu. 500 bin oy farkla seçimleri AKP adayı Kadir Topbaş kazandı.

Halkta Kılıçdaroğlu'na yoğun bir destek vardı. O günlerde yapılmış bir söyleşiyi yayınlıyoruz. Söyleşinin ardından 14 yıl geçti. Bakalım, Kılıçdaroğlu'nun söyleminde ne gibi değişimler olmuş.

Söyleşiyi Kırmızı-Beyaz dergisinin yöneticisi sıfatıyla, 68'lilerle sohbet etmek amacıyla gerçekleştirdim.

Sözü Kılıçdaroğlu'na bırakalım: (29 Nisan 2009)

1- 68 hareketi içerisinde hangi görevlerde bulundunuz? (kısaca 68 hareketi sürecindeki konumuz ve öğrenciliğiniz hakkında bilgi verir misiniz?)

Şunu açık yüreklilikle söyleyeyim. 68 hareketi beni ve benim gibi pek çok arkadaşımı “özgürlükle” tanıştırdı. Anadolu’dan Ankara’ya okumaya gelmişsiniz. Baskı yok… Hatta ve hatta benim okulumda derslere devam zorunluluğu da yok… Özgürlüğümüz önce sorgulama yapmamızın önünü açtı… Bu süreçte okuma açlığımızı giderdik… Yeni yeni kitaplar, dünyayı tanımamızı ve sorgulamamızı sağladı…

Bu süreçte çok sayıda öğrenci eylemine katıldık… Boykotlarla taleplerimizi okul yönetimine duyurarak hak arama özgürlüğünü yakaladık. Ben o yıllarda da “sosyal demokrat” düşüncedeydim… Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde SDDF (Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu) Bilim Kurulunda bir ara çalıştım..

Ayrıca Akademide arkadaşlarla kurduğumuz bir başka derneğimiz daha vardı. “Toplumsal ve Kültürel Eylemler Derneği…” Dernek olarak okulda pek çok konferans düzenledik. Bir yıl süreyle bu Derneğin Başkanlığını yaptım…

Ancak hemen söyleyeyim, şiddet içeren hiç bir eylemin içinde olmadım. Bunu doğru da bulmuyordum. Bugün de bulmuyorum… Şiddete karşıydım ama, pek çok öğrenci gibi ben de şiddetten nasibimi aldım.  Son sınıf öğrencisi iken, okul dışında, o yıllara “komando” dediğimiz MHP’lilerin saldırısına uğradım, açıkçası dayak yedik…

2- 68 hareketinin hedefleri nelerdi? (68 hareketinin özlemleri, temel değerleri, düşünceleri - içerisinde birçok farklı düşünce olsa da benimsenen temel değerleri nelerdi?)

68 hareketi, gençliğin talep ve özlemlerinin dışa vurumudur. Gençliğin ülke sorunlarına kayıtsız kalmadığının göstergesidir. 68 hareketi aynı zamanda, dünya ile kopuk bir Türk gençliğinin olmadığının da göstergesidir. Fransa’da başlayan öğrenci eylemleri Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde yankısını bulunca, bu bizde o yıllarda büyük bir heyecan yaratmıştı…

68 hareketi, sorunları kısa zamanda çözme ve adaleti toplumda hakim kılma hareketidir. Toprak ağalarından, ABD ile yapılan ve Türkiye’nin çıkarlarıyla örtüşmeyen ikili anlaşmalara kadar pek çok sorun 68 kuşağının gündeminde yer aldı. Kalkınmada bölgelerarası dengesizlikler, ağalık düzeni, işsizlik, dış politikadaki teslimiyetçilik anlayışı Ulusal Bağımsızlık Savaşı veren bir ülke gençliğinin içine sindiremediği gerçeklerdi… Çünkü 68 hareketi Mustafa Kemal’ in devrimci ruhunu yakalayan hareketti. O’nun “İdare-i maslahatçılar esaslı devrim yapamazlar” sözlerini kendine ilke edindi. Kuşkusuz 68 hareketi içinde çok farklı yapılanmalar da vardı. Ama ortaya çıkış şekliyle ana tema buydu, “bağımsızlık ve devrim”…

3- Bugünün gençliği sizce hangi hedeflere yönelmeli?  (Bugünkü gençliğin Tam Bağımsızlık yürüyüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?) (68 hareketinin hedefleri doğrultusunda ilerleyen bir gençlik örgütü, kitlesi görebiliyor musunuz?)

1980 sonrası gençliğe çok ağır faturalar çıkarıldı. Yapılan yasal düzenlemelerle gençlik adeta politikanın dışına itildi… Bu anlayış siyasetteki dinamizmi ve siyasetçinin halkla kucaklaşmasını engelledi. Açıkçası bu anlayış aynı zamanda siyasette edilgen bir yapının da oluşmasına yol açtı. Toplumsal eleştirinin önü tıkandı. Oysa gençlik önyargısız ve akılcı eleştirinin merkezidir. Daha doğrusu merkezi olmak durumundadır.

Bugünün gençliği bana göre ülke ve dünya sorunlarına eğilmelidir.  Sorunları özgürce tartışmalı ve çözümlerde sağlıklı çıkış yolları yakalamalıdır.  Bunun yolu siyasete daha fazla ilgi gösterilmesinden geçmektedir. Siyaset gençlerin ilgi odağı olduğu sürece Türkiye’nin daha güçlü bir siyasal yapıya kavuşacağı kesindir.

Gençlerin önündeki en ciddi tehlike, “din” ve “ırk”a dayalı politikaların, sorunların çözümünde öne çıkarılmasıdır. Bu toplumsal barışımızı bozan en ciddi tehlikedir. Ve insanlık tarihi bu politikaların öne çıkarıldığı toplumlarda ödenen acı faturalarla doludur. Şunu unutmamak gerekiyor… İnançlara her toplumda saygı gösterilir, gösterilmek zorundadır. Çünkü inançlar günlük yaşamımızın tartışılan konularından biri değildir. Kişi inançlarını kendi öz ve özgür dünyasında taşır.

Irk konusu da 21. yüzyılda artık tartışma alanı olmaktan çıkmıştır. Her kişinin etnik kimliğine saygı göstermek durumundayız. Çünkü, kişinin kendi etnik kimliğini belirleme özgürlüğü yoktur. 

Gençlik; kişinin, inançları ve etnik kimliğine saygı göstererek, ancak kişinin “insan” kimliğini öne çıkararak sorunları irdelemelidir. Çünkü sorunun odağında doğrudan insan vardır. İnsanın inançları ve etnik kimliği ne olursa olsun, o sorunları çözmek temel amaç olmalıdır.  

Gençlerin tam bağımsızlık yürüyüşü, onların idaellerinin dışa vurumudur.  Bu ideal hepimizin dünyasında olmak durumundadır. Çünkü biz ulusal kurtuluş savaşı vererek emperyalizmi ülkemizden kovan dünyadaki ilk ve tek Ulusuz. Bunu yaparken insanları etnik kimlikleriyle ya da inançlarıyla hiçbir ayırıma tabi tutmadık. Çanakkale’deki şehitlerimiz bunun en güzel kanıtıdır. Bu aynı zamanda tarihimizin en parlak sayfalarından biridir..

Gençler, özellikle son yıllarda -artan sorunlarımızla birlikte- siyasete eskiye oranla daha fazla ilgi göstermeye başladılar. Bu, ülkemizin geleceği açısından umut verici bir olgu… Bu ilginin daha da artarak sürmesini diliyoruz. Kuşkusuz gençlerin önünde onların siyasetle ilgilenmelerini önleyen çok engel var. Ancak unutulmamalı ki, “hak verilmez, alınır.” Gençlerin kendi önlerindeki engellerin kaldırılması için mücadele etmek durumundadırlar. Umuyorum bunda kısa sürede başarılı olurlar…