İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, “Türkiye’yi siyasi savrulmaya sürükleyen bugünkü yapıda, TBMM’nin yetkisi kısıtlanmış ve denge ile denetleme mekanizmaları yok edilmiştir. Bugün yaşadıklarımızın önemli bir kısmı budur. Ne yazık ki bugün Türkiye’de bir cumhurbaşkanlığı açığı vardır. Bugünkü sistemde yürütmenin muhalifleri bir, cumhurbaşkanından yoksundur. Bugün, Kaz Dağları’nda kendi değerlerine sahip çıkmak isteyenlerin, İkizdere’deki amcaların, teyzelerin; Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilerin, öğretim üyelerinin, düşüncelerini ifade etmekten çekinen milyonların bir cumhurbaşkanı olduğunu söyleyebilir miyiz” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda bugün 2023 Yılı Bütçe Kanun Teklifi görüşülmeye devam ediliyor. Genel Kurul’da söz alan İYİ Parti Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu, partisinin teklifin tümü üzerindeki görüşlerini açıkladı. Tatlıoğlu, şunları söyledi:

“12 EYLÜL 2010'UN 12 EYLÜL 1980’DEN BİR BAKIMA DAHA TAHRİPKÂR OLDUĞU SÖYLENMEK ÇOK YANLIŞ OLMAZ”

“AK Parti yetkilileri, bizim Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışmalarımıza çok yakından ilgi duyuyorlar. Bütçe konuşmasında ne yazık ki gördük ki; müflis tüccar mısınız ki eski defterleri karıştırıyorsunuz. Gerçekten bugüne dair, yarına dair söylenecekler bitti mi? 1998’de Sayın Erdoğan’ın mahkumiyet kararı için de mahkemenin lehine, çok sayıda milletvekili buralardan konuşmuştu. Alanlarda da çok sayıda siyasetçi konuştu. Ne yazık ki görüyorum ki roller değişmiş, ama niyetler aynı. Ve yazık ki o günün mağdurlarını bugünün zulmünü alkışlayanlar olarak görmek üzüntü verici. Post-modern vesayet dönem vardır bugün… Eğer 12 Eylül 2010 referandumu olmasaydı 15 Temmuz olmazdı. 12 Eylül 2010’un 12 Eylül 1980’den bir bakıma daha tahripkâr olduğu söylenmek çok yanlış olmaz.

“BUGÜN TÜRKİYE’DE BİR CUMHURBAŞKANLIĞI AÇIĞI VARDIR. BUGÜNKÜ SİSTEMDE YÜRÜTMENİN MUHALİFLERİ, BİR CUMHURBAŞKANINDAN YOKSUNDUR”

Bugün, bir yönetim, sistem krizi var. Bunu besleyen bir atmosfer vardır. Bu atmosferin birinci ayağı, parlamentodan saraya yapılan güç transferidir. 2017’yi, 2018’i hazırlayan parlamento, bugünkünden daha güçlü değil miydi? Evet çünkü bütçe hakkı elinden alındı parlamentonun. Türkiye’yi siyasi savrulmaya sürükleyen bugünkü yapıda, TBMM’nin yetkisi kısıtlanmış ve denge ile denetleme mekanizmaları yok edilmiştir. Bugün yaşadıklarımızın önemli bir kısmı budur. Ne yazık ki bugün Türkiye’de bir cumhurbaşkanlığı açığı vardır. Bugünkü sistemde yürütmenin muhalifleri, bir cumhurbaşkanından yoksundur. Bugün, Kaz Dağları’nda kendi değerlerine sahip çıkmak isteyenlerin, İkizdere’deki amcaların, teyzelerin; Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilerin, öğretim üyelerinin, geçinemediği için düşüncelerini ifade etmekten çekinen milyonların bir cumhurbaşkanı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bugün aynı şehirde valiyi atayan da il başkanını belirleyen de aynı kişinin olması, Türkiye’ye nasıl bir maliyettir?

2023 yılı bütçesi, bizim önümüze, 15 yıl önceki Türkiye’nin gelirini hedef olarak ortaya koymaktadır. Bu sistemin sahipleri de dahil, aziz milletimiz bu meseleyi tekrar tekrar gözden geçirmek ve milletimizin ayaklarındaki prangayı çıkarıp atmak durumundadır. Türkiye’nin en yüksek bürokratı ve saygın bir makamdır Cumhurbaşkanı Yardımcılığı… Bu makamın sahibinin söylediği şudur; ‘Kuvvetler ayrılığının zirvede olduğu bir dönem yaşıyoruz. Yargı bağımsızlığımız noksansız çalışıyor.’ Evet, parlamentoda konuşması, bir siyasi tavır içerisinde ve baştan aşağı bir siyasi propaganda davranışıyla gerçekleşti… Muhalefete hakaret üzerinden Meclis’imizi aşağıladı. Parti devleti tam budur. Bunun günlerce konuşsak, sayfalarca yazsak bu kadar net anlatamayız. Sayın Oktay’ın suçu yok, onun yerinde kim olsa aynı şeyi yapar.

“DİYANET İŞLERİ BAŞKANI OLARAK, 6 YAŞINDAKİ ÇOCUĞA TECAVÜZLE İLGİLİ, ‘İNSANİ OLMAYAN İSLAMİ OLMAZ’ DİYECEKSİNİZ”

Bu sistem Türkiye’yi, devleti eziyor. Bu sistem, devletin bütün kurumlarına partinin rengini veriyor. Diyanet İşleri Başkanı dedi ki ‘Öyle yapıyoruz, böyle yapıyoruz, gençleri camiye koyamıyoruz’. Gençlerin cami ile de din ile de sorunu yok. Onlar bekliyorlar; siz çıkıp, hepsi gelecek. Siz çıkacaksınız Diyanet İşleri Başkanı olarak, 6 yaşındaki çocuğa tecavüzle ilgili, ‘İnsani olmayan İslami olmaz’ diyeceksiniz.

“BİZİM ÖNÜMÜZE 15 YIL ÖNCESİNİN HEDEFİNİ KOYUYORLAR”

Elimizde 2023 bütçesi var. Bu bütçe bize bir hedef koymuş, demiş ki ‘2023 yılında 10 bin 71 dolar milli gelirin olacak’ demiş. Baktık biz, bizim önümüze 15 yıl öncesinin hedefini koyuyorlar. Nasıl ilerleme bu? Sebebi, bu Türkiye’yi ayaklarından bağlayan otoriter yapı ve bunu 2018’den itibaren kurumsallaştıran Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi. 2008’de 10 bin 700 dolar milli gelirimiz var, önümüzdeki sene de 10 bin 700 dolar. Ama bir fark var; 2008’de 10 bin 700 dolar gelirin satın alma gücünün reel olarak bugün karşılığı 15 bin dolar. 2008 yılında yine siz vardınız.

“19 KERE HEDEF BELİRLEMİŞ PARTİLİ CUMHURBAŞKANI, BİR TANESİ Mİ GERÇEKLEŞMEZ”

19 kere hedef belirlemiş partili Cumhurbaşkanı; yaklaşık sekiz tanesini Berat Bey, dört tanesini Sayın Oktay, üçün Nebati Bey, birini Lütfü Bey. Bir tanesi mi gerçekleşmez?.. ‘Efendik küresel kriz, konjonktürel şartlar. Her yere yağmur yağıyor.’ Bizim sorumuz şu; her yere yağmıyor yağıyor da bizi neden sel basıyor? İhracat diyoruz ya ‘250 milyar’; eğer bu hükümet, Erdoğan’ın 2010’dan başlayan, Türkiye’nin kadim devlet çizgisinin dışına taşan, Dışişleri’nde değil de partinin koridorlarında şekillenen Orta Doğu, Suriye politikası olmasaydı, o 250 milyar dolara 45 milyar dolar daha ilave etmemiz gerekecekti.

2008’den 2022’ye her vatandaşımızın cebinden 700 dolar eksilmiş. Nominal olarak, 5 bin dolar eksilmiş her vatandaştan satın alma gücü açısından. Her Arjantin vatandaşının bu sürede cebinde 4 bin 600 dolar, her Bulgaristan vatandaşının cebinde 6 bin dolar olmuş. Kanada her vatandaşın cebine 12 bin dolar, Malezya 5 bin dolar, Amerika 29 bin dolar koymuş. Sadece Türkiye’de 700 dolar daha eksik.

“LA CASA DE PAPEL ŞEKLİNDE SOYULDU MU BU MERKEZ BANKASI”

2018 yılında Merkez Bankası’nda 30 milyar dolar vardı, bugün eksi 50 milyar dolar var. Ne oldu? Sel mi bastı Merkez Bankası’nı? La Casa De Papel şeklinde soyuldu mu bu Merkez Bankası? Zannetmeyin ki konjonktürel… Dünyanın neresinde devlet yöneticisinin damadı Hazine’nin başına gelirse ve onun arkadaşları Merkez Bankası’nın başına gelirse o Merkez Bankası’nın usule uymayan şekilde rezervleri satması mümkündür, başka şekilde mümkün değildir. Bu rezerv, bugün Türk dış politikasının ana belirleyicisidir. Dünyada Türkiye gibi ülkelerin enflasyonu yüzde 10, olsun yüzde 20. TÜİK’e göre yüzde 85, ÜFE’ye göre yüzde 150 nedir? Bu döviz ne için 18 lirada, 300 milyar liralık kur korumalı mevduata rağmen?”