Erzincan İliç'te siyanürlü atık toprağın altında dokuz işçi kaldı. Haftalar sonra bir emekçiye ulaşılabildi. Sekiz emekçi hala toprağın altında. Çevreçiler Türkiye'de yıllardan beri Avrupa'da yasak olan siyanürlü maden çalımalarına karşı ses çıkartırken iktidar doğanın tahip olmasına her gün göz yumuyor.

İliç'teki facianın ardından Ordu ve birçok ildeki siyanürlü katliam gündeme geldi.

Bu katliamın hazırlıklarında biri de Ardahan'ın Göle ilçesinde yapılacak.

altın madeni projesine karşı bütün yöre halkı ayakta. 4 Köyü kapsayacak maden faaliyeti sebebiyle yöre halkı, hem çevrenin tahrip edileceğine hem de hayvansal üretimin zarar göreceğine dikkat çekiyor.

“MADENE KARŞI ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”

Ardahanlılar Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Dilek Öztürk, söz konusu projenin tehlikelerine dair PİRHA’ya konuştu. Koza Holding tarafından açılmak istenen madene karşı olduklarını dile getiren Öztürk, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Maden aramalarında gördük ki şu zamana kadar birçok can yitip gitti. Şimdi bu faaliyetin bölgemizde de olması demek öncelikle hayvancılığı, tarımı bitirmek demektir. Daha da önemlisi insanlarımız zarar görecek. Bu aramalar sonucunda doğa kirlendiği için tarım olmayacak. Doğa kirlendiği için tabii ki hayvancılık da olmayacak. Üretim adına hiçbir şey kalmayacak. Hayvancılık zaten şu anda son demlerini yaşıyor. Toprağımızı zehirleyecekler, bu nedenle böyle bir faaliyet istemiyoruz. Madenin bölge halkına hiçbir faydası olmayacaktır. Maden sahipleri ve hükümet, bu işi karlı bir şey görebilirler ama orada yaşayanlar için kesinlikle doğru bir karar değil. Biz de bu nedenle madene karşıyız ve elimizden geleni yapacağız.

“GELİN BU PROJEYİ DURDURALIM!”

Dilek Öztürk, konuşmasının devamında Göle’de yaşayan yurttaşlara da seslenerek duyarlılık çağrısı yaptı. Öztürk, şunları söyledi:

“Sevgili Göleliler, gelin ata topraklarımızı zehirlemelerine izin vermeyelim. Birkaç sene sürecek bir çalışma ortamı yaratmak için geleceğimizi yok etmeyelim. Madenler özellikle siyanür gibi kimyasal maddelerle aranacaktır. Geleceğimizin, tarım ve hayvancılığın bitmemesi için sizlerden ricam buna hayır dememizdir. Gerekirse bütün büyük şehirlerden toplanıp orada bir eylem de yapabiliriz. Madenin olmaması gerektiği kanaatindeyiz. Bu madenlerin zararlarını çokça gördük, işittik. Çok sayıda can kayboldu, bunları nasıl riske ediyorsunuz? Bu sebeple gelin bu projeyi durduralım. Buna hayır demek zorundayız.”

KADIN YURTTAŞLARA ÇAĞRI!

Dilek Öztürk, Ardahan Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin ilk kadın başkanı olduğunu belirterek hemcinslerine de çağrı yaptı. Öztürk, “Bizler de söz hakkına sahibiz. Bizler birleşmeliyiz. Biz kadınlar birleşerek de eylemimizi yapabiliriz. Özellikle kadınlarla projeye karşı eylemleri yönetebiliriz. Bu faaliyetleri durduracağımıza da eminim. Yeter ki gönülden isteyip eyleme geçelim” diye konuştu.

“MÜCADELEMİZDEN ZERRE ÖDÜN VERMEYECEĞİZ”

Göle’deki maden projesine karşı oluşturulan çevre komisyonu sözcüsü Ali Turan da itirazlarını dile getirdi. Projeye dair Göle’ye giderek yöre halkıyla durum değerlendirmesi yaptıklarını belirten Turan, hukuki anlamda tüm girişimlerde bulunduklarını da anlattı. Turan, Enerji Bakanlığı tarafından söz konusu maden ruhsatını iptal etmeleri için girişimde bulunduklarını belirterek şöyle devam etti:

“Göle’deki köylerle alakalı örgütlenmede belli bir mesafe kat edildi. Milletvekillerimiz tarafından verilen sözler vardı. ‘bu işi biz kapatacağız, tasalanmayın, tedirgin olmayın’ denilmişti. 31 Mart seçimleri öncesinde konuya dair açıklama yapacaklarını da söylemişlerdi ancak herhangi bir hareketlilik olmadı. Evet vaatler var ama bizler de kendi mücadelemizden zerre kadar ödün vermeyeceğiz.

Bazı çevrelerde ‘bakın firma daha faaliyete başlamamış’ gibi bir algı uyandırılıyor. Bu da toplum açısından sanki çok uzun vadede geleceklermiş gibi algılanıyor. Aslında hiçbir zaman mücadelede erken değildir demek istiyoruz. Evet biz haberi erken aldık ve zaman kaybedilmeden bu duyum yayıldı. ‘Firma çok güçlü, gelip madeni yapabilirler’ gibi söylemler var ama öyle değil; halkımız her zaman umudu yeşerten bir halktır.”

“KADININ YERİ FARKLIDIR”

Altın, gümüş ve bakır çıkartmak amacıyla açık ocak şeklinde faaliyet yürütüleceği belirtilen maden sebebiyle Büyük Altunbulak, Koyunlu (Gundik), Kuytuca (Şeki) ve Durucasu (Gırdamal) köylerinin arazileri tehlike altında bulunuyor. Ali Turan, yöre halkının tümüyle tepki gösterdiğini belirterek “Kadınlar da artık seslerini yükseltiyor. Erkekler olarak çok konuşur, mücadele ederiz ama kadının yeri farklıdır. Kadınların da mücadeleye katılması, gücümüzü daha da arttıracaktır. Bölgedeki kadınlarla da örgütlenmeye gideceğiz” dedi.

“MÜSAADE ETMEMEK LAZIM”

Koza Holding’in 2017 yılında maden projesine dair ruhsat aldığını belirten Ali Turan, İliç’te yaşanan faciayı da hatırlatarak şunları söyledi:

“Evet henüz bir faaliyet yok ama itiraz için erken de değil. Keşke 2017 yılında haberdar olsaydık. Halihazırda bir komisyon şeklinde çalışıyoruz. Sivil toplum kuruluşları da destek gösteriyor ama bunlar henüz yeterli değil. Geçtiğimiz aylarda Göle’de bir basın açıklaması girişimimiz olmuştu ancak mülki amiri, çeşitli gerekçelerle buna dahi izin vermedi. Fiziki eylemlilik Koza Holding araziye girdikten sonra doğal olarak yapılacaktır. Karşı tarafın bölgemize gelişi bir tür zehir demek. O anlamda vatandaşın fiziki eylemi, annelerinin ak sütü gibi hakkıdır. ‘Neden daha bir şey yokken eylem yapıyorsunuz?’ söylemi bu nedenlerle olmaması gerekir. ‘Şimdilik bekleyelim’ deniliyor olabilir ama neyi bekleyelim? Toplum uzun bir süredir zaten sindirildi ve hep susuyoruz. Şimdi illa İliç’teki o faciaya doğru mu gelinsin. Buna müsaade etmemek lazım.”