Enerji ve maden alanlarına yönelik düzenlemelere ilişkin yasa teklifine dair Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu adına Metin Serdar açıklamalarda bulundu.
Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu, Derelerin Kardeşliği Platformu, Yeşil Artvin Derneği ve Ordu Çevre Derneği Platformu zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetine izin veren yasa teklifini Atatürk Alanı’nda protesto etti.
Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu adına konuşan Metin Serdar, şunları söyledi:
"Bu yasayla artık şirketler çay bahçelerinin, fındık bahçelerinin zeytinliklerin üzerine göz dikebilecek. 'Enerji için lazım' diyerek yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını, fındık ağaçlarımızı, çay tarlalarımızı sökecekler, zeytinliklerimizi, fındıklarımızı kökleyip başka yere taşıyacaklar. Eğer olmazsa kesecekler. Yerine başka bir alanda 10 yıllığına zeytinlik tahsis edecekler. O ağaç tekrar tutacak mı, tekrar meyve verecek mi? Kimse bilmiyor ama halkın elindeki zeytinlik, fındıklık, çaylıklar gidiyor, yerine belirsiz bir gelecekle avunması isteniyor. Oysa bunlar sadece bir ağaç değildir; yaşamdır, geçimdir, kültürdür, barıştır. Ayrıca, 'çevreye uyum teminatı' dedikleri güya doğayı koruma bedeli de sözde kalıyor. Şirket faaliyetini bitirdiğinde ortalık savaş alanına dönüyor. O araziyi eski haline getirmesi için başta yatırdığı teminat, enflasyonla pula dönüyor. Devlet, 'cezasını kestim' diyerek işin içinden sıyrılıyor, doğa ise olduğu gibi kalıyor talan edilmiş, tahrip olmuş bir şekilde.
“Ya bugün teslim olacağız ve öleceğiz ya da gelecek”
Kısacası bu yasa bir işgal belgesidir. Toprağımızı, suyumuza, yaylamıza, köyümüze, geçmişimize ve geleceğimize el koyma girişimidir. 'ÇED sürecini kısaltıyorum' diyenler aslında halkın itiraz hakkını ortadan kaldırmak istiyor. 'Ruhsatı kolay veriyorum' diyenler aslında şirketleri ödüllendiriyor. 'Kritik maden' diye her taşı sermayeye kutsal ilan ediyorlar. Ve bunu kamu yararı adı altında yapıyorlar. Soruyoruz: Bu kamu kim? Bizler bu topraklarda doğduk, bu derelerden su içtik, bu ormanlarda, bu yaylalarda büyüdük. Bugün bu yasa geçerse yarın elimizde hiçbir şey kalmayacak. Geri dönüşü olmayan yıkımlar yaşanacak. O yüzden buradayız, bir aradayız ve hep birlikte sesleniyoruz: Bu yasa geri çekilmelidir.
Bütün halkımıza çağrımızdır; susma, sessizlik zehirdir. Eğer bu yasaya karşı birlikte ayağa kalkmazsak, yarın nefes alacak bir orman, içilecek bir su, dikilecek bir fidan kalmayacak. Bu yasa sermayenin yasasıdır. Bu yasa halkın değil, paranın yararınadır. Ama biz mücadele edeceğiz. Bugün olmasa ne zaman? Ölümümüzü istiyorlar. Ya bugün teslim olacağız ve öleceğiz ya da gelecek nesillerimize yaşanabilir bir dünya bırakacağız. Vadilerde, yaylalarda, köy meydanlarında, şehirlerin sokaklarında hep bir ağızdan söyleyeceğiz: Doğamız satılık değildir. Geleceğimiz pazarlık konusu olamaz. Toprak bizimdir, yaşam bizimdir, mücadele bizimdir.”





