Haber: Fatoş Erdoğan

Cumartesi Anneleri’nin yargılandığı davanın duruşmasına büyük salon 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.

Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın abisi Ali Ocak beyanda bulundu:

"Ne biz orada bir suç işledik, ne de orada bulunmamiz bir suç teşkil eder. Bunlar bilinmeyen ve ulaşılamayan veriler değil. Emsal oluşturulması ve herkesçe de dikkate alınması gereken yaşanmış olaylardır.

950. hafta için hakkımızda hazırlanan iddianame asla gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

Çünkü: Biz 'kanuna aykırı toplantı ve gösteri' yapmadık. Anayasa ve Anayasa Mahkemesi tarafından güvence altına alınan hakkımızı kullanmak istedik. Toplanmamız bir yana, daha toplanacağımız yere varmadan ablukaya alınarak hakaret ve baskılara maruz bırakıldık. Kendi rızamızla dağılmamız güvenlik güçlerince engellendi. Ablukadan çıkmamıza tek bir yol açıldı, o yol da kelepçelenerek gözaltı aracına bindirilmemiz oldu"

Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un oğlu Ali Tosun beyanda bulundu:

"Babamı evin önünde gözümüzün önünde gözaltına aldılar. Maalesef yetişemedik. 13-14 yaşındaydık. Buradan başladı bu süreç. Sonraki süreçte annemin çabaları ve Galatasaray’daki arayışımız başladı. Gidebileceğimiz bütün kapılar kapandı. Hafıza merkezi oluştu Galatasaray’da. Bir mezarımız olsun ve failler yargılansın diye bir adalet mücadelesi başlattık. Bu koşullarda adalet isteyenler hukuksuz bir şekilde gözaltına alındı. Bunlardan biri de annemdi. Failler bulunmadı ama yeni kayıpların önüne geçtik. Sonra yasaklar başladı. Hiçbir sorun çıkarmamıza rağmen etrafımız sarılarak gözaltına alındık."

Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız:

"Oğlumun silah bulundurmasından kaynaklı ben gözaltına alınmış ifade vermiştim. Oğlumu ifade için ikna ettim o da geldi. Oğlumu bir daha geri alamadım. İsterdim ki bir savcı beni çağırsın benimle bunu konuşsun. Oğlumu gözaltına kaybedenlerin yargılanmasını istiyorum. 29 yıldır evlat acısıyla yaşıyorum. Yüce makamınıza güvenmeyeceğim de kime güveneceğim? Yıllardan beri Galatasaray Lisesi'nde oğluma ne olduğunu soruyorum. Ben hem anneyim, hem de Anayasal hakkımı kullanıyorum. Davalı değilim, polislerden ve adaletten davacıyım. Ben davalı değil davacıyım. Ben hala oğlum gelecek diye bekliyorum. Suçlu değilim suçluları benim karşıma getirin.”

Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç:

"Soruyorum Anayasa mahkemesi kararlarına uyulmasını istemek suç mu?  Barışçıl toplanma Hakkı anayasanın korunmasında değil mi? Ben ağabeyim için tüm kayıplar için adalet istedim. Bağımsız ve tarafsız bir yargı istedim. Bunları istemek suç mu? Eğer değilse bu davada yargılananlar derhal beraat etmeliler.  Yok eğer bunları istediğim için cezalandırılacaksam da yine kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğim.

Sizlere soruyorum.  Bizmi yargılanmalıyız, yoksa bizi orada işkence ile gözaltına alanlar mı.

Bizmi yargılanmalıyız, yoksa bize o alanı yasaklayanlar mı.

Bizmi yargılanmalıyız, yoksa yakınlarımızı kaybedenler mi. Bize istediğiniz cezayı verin

Bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.

Ben şahsen Bin yılda geçse o alanda olacağım. ve bu insanlık suçuna karşı mücadele ediyor olacağım...

Suçlu olan bizler değil, bizlerezlere bu zulmü yaşatanlardır."

Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak:  "Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları olarak 29 hafta boyunca Galatasaray Meydanı çevresinde, İstiklal Caddesi üzerinde etrafımız kalkanlı polisler tarafından kuşatılıp hiçbir şekilde direnmememize rağmen ters kelepçe takılarak, zor kullanılarak, işkence ve kötü muameleye maruz bırakılarak gözaltına alındık. Dağılmamız yönünde anons yapılırken, dağılmamız için açılan koridor sadece polis aracına biniş yönünde oldu.

Bu 29 haftanın 28 haftası ile ilgili "kovuşturmaya yer olmadığı" kararı verildi. 941. haftamızda "2911 sayılı Kanun kapsamında müsnet suçun yasal unsurlarının oluştuğuna dair kamu davası açılabilmesi için yeterli delilin elde edilemediğinin anlaşılmasına, şüpheliler hakkında KOVUŞTURMA YAPILMAYA YER OLMADIĞINA" karar veren savcı Erol Çelik, 950. haftamız için iddianame hazırlamış, işte bu yüzden mahkeme heyeti karşısındayız. Bu davayla birlikte, AYM'nin hak olarak gördüğünü, savcılığın suç saymasına da tanık olduk. AYM kararları herkesi bağlar."

Gözaltına kaybedilen Cemil Kırbayır'ın abisi Mikail Kırbayır:

"73 yaşındayım. Ömrümün 43 yılı kardeşimin gözaltına alınmasıyla ilgili davacı olarak geçti. Şimdi aynı eylemler için sanık olarak karşınızdayım. 12 Eylül 1980’de kardeşim gözaltına alındı, 8 Ekim’de emniyet güçleri tarafından sorgulamaya alındı. Sorgulama sonunda yargısız infaz sonucu işkenceyle yaşam hakkı elinden alındı. Vergisini veren, oyunu kullanan baba İsmail'in 26 yaşındaki oğlunun tabutunun altına girme hakkı elinden alındı. Ana Berfo Kırbayır’ın oğlunun mezarına gidip gözyaşı dökme hakkı elinden alındı. Bütün bu olup bitenleri TBMM’ye taşıdık. İncelemeler sonucunda kardeşim Cemil Kırbayır’ın işkenceyle katledildiği kanaatine varıldı. Hiçbir iddianame hazırlanmadan davayı zaman aşımına uğrattılar. Galatasaray’da derdimizi anlatacaktık, daha meydana varmadan gözaltına alındık. Hiçbir suçumuz olmadan sadece anayasal hakkımızı kullandığımız için ters kelepçeyle gözaltına alındık. Hukuksuz emirleri yerine getirenlerden davacıyım."

Gözaltına alındıktan sonra haklarında dava açılan Cumartesi insanlarından İsmail Yücel beyanda bulundu:

"Yakınım Veysel Güney Gaziantep Cezaevi'nde 1981'de idam edildi. Kayıp yakınlarının anlattığı gibi biz Galatasaray Lisesi'nin önüne basın açıklaması yapmaya gittik. Önce etrafımız sarıldı, sonra anonsu duyduk. Gitmemiz için koridor açılmadı ve ters kelepçelerle gözaltına alındık."

Leman Yurtsever:

"29 yıldır Cumartesi Anneleri’nin hak mücadelesinin yanındayım. O günden bu güne kadar hep biz yargılandık. Bir tane polis hakkında dava açılmadı. 950’nci haftaya gelene kadar kelepçelerle gözaltına alındık. Galatasaray Lisesi’nin önüne gelmeden ablukaya alındık. Anons yapıldı, ancak dağılmamız için koridor açılmadı. 950’nci haftada üç hastane dolaştırıldık. Aç ve susuz bırakıldık. Burada yargılanması gereken o günkü kolluk güçleri ve onlara emir verenlerdir."

Meryem Bars: "Alana varmadan etrafımız çevrilerek gözaltına alındık. Anons yapılmamıştı daha. Etrafımız çevrildikten sonra anons yapıldı, ama dağılmamız için koridor açılmadı. Kelepçelerle üç hastane dolaştırıldık. Anayasal hakkımızı kullanmak için oradaydık."

Mukaddes Şamiloğlu: "Olay günü kayıp aileleri ve hak savunucularının etrafı kuşatılmıştı. Ben ve İkbal Eren alandan üç metre uzaklaşmıştık ki polis amirinin emriyle etrafımız sarıldı. Yaya yolunu işgal ettiğimizi iddia ettiler. Yaya olarak yürüme hakkımız engellendi. Kolluk kuvvetleri bizi sıkıştırdığı için adım atma imkanımız yoktu. Emniyet amiri bizimle özel görüşme yapmak için polis otosuna sürükledi. Bu araçla üç hastane gezdirildik. Bu soruşturmayı açan savcı Erol Çelik, daha önce hakkımızda takipsizlik kararı verirken ne oldu da 950’nci hafta buluşmamızla ilgili dava açtı? Biz bir suç işlemedik, anayasal hakkımızı kullandık."

Aylin Tekiner: "İnsan hakları savunucusuyum, dolayısıyla hak mücadelesi veren Cumartesi Annelerin yanında olmaya çalışıyorum. Haksız yere gözaltına alındık. Beraatimi talep ediyorum."

Hatice Korkmaz: "Cumartesi Anneleri’nin buluşmasına katıldım. Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi. İkbal Eren'in söylediklerine katılıyorum, beraatimi talep ediyorum."

Avukatların beyanına geçildi. Batman Barosu Başkanı Erkan Şenses ve Van Barosu Başkanı Sinan Özaraz dosyadaki hukuksuzluklara dikkat çekti.