SÖYLEŞİ: BEKİR GÜNEŞ

2022 Covid-19’un yavaş yavaş gündemden çıktığı, genel olarak bütün spor organizasyonlarının geç de olsa yapıldığı bir yıl oldu. Yılın en önemli organizasyonu ise 2022 Dünya Kupası’ydı. Geçmişte Katar’ın Dünya Kupası’nı satın aldığına yönelik tartışmalar vardı ki, bunlar artık iddia boyutunda değil, kesinleşti. Bu açıdan Katar’daki Dünya Kupası’nı nasıl değerlendirdin?
İsmail Sarp Aykurt: Katar’daki Dünya Kupası iki açıdan değerlendirilebilir, biri futbol açısından diğeri bu işin siyasi boyutu açısından. Katar’ın siyasi anlamda hegemonya kurduğu bir futbol alanı var. Hem spor medyasında hem kulüpler üzerinde etkisi var, bunu mesela BEIN Sports’da görebiliyoruz, PSG üzerinde görebiliyoruz. Kendi imajını tazelemek için Dünya Kupası’nı almak istediler, ABD ile yarıştılar ve başardılar. Ama birçok federasyon temsilcisinin rüşvet aldığı ortaya çıktı. Dünya Kupası’ndan önce de çokça hazırlık yapıldığını, orada bir Avrupa maçı oynandığını biliyoruz. Yani aslında bu süreç önceden hazırlanmıştı.

Dünya kupası finaline kadar sürekli siyasi tartışmalar vardı. Dünya kupaları tarihinde ilk defa Müslüman bir Afrika ülkesinin takımı olan Fas yarı finali gördü. İyi bir futbol oynuyorlardı, finali de görebilirdi. Futbol anlamıyla dünya kupasını nasıl değerlendirirsin?
Fas’ın dünya kupası tarihine geçecek şekilde yarı final gören bir ülke olması Afrika için gerçekten önemliydi. Ben Fransa’nın finale gideceğini düşünüyordum, ama Almanya’nın çok erken vedasına şaşırdım. "Futbol 22 kişinin 90 dakika topu kovaladığı sonunda her zaman Almanların kazandığı bir oyundur" sözü artık kırılmışa benziyor. Bir yandan Arjantin’in insanlar tarafından desteklenmesi de sadece Messi kaynaklı okunmamalı. Maradona’dan beri dünya kupası alamadıkları için de bu destek vardı, Arjantin’in kazanması farklı bir hissiyat yarattığı için herkesin hoşuna gitti.

KATAR’DA BİR HİKÂYE YARATILMAYA ÇALIŞILDI

Katar’da bir hikâye yaratılmaya çalışıldı. Bu hikâyede bazen kurgulanan, bazen doğal gelişen durumlar oldu. Çeyrek final eşleşmeleri, yarı final eşleşmeleri bence kurgulanmıştı. Arjantin finalden önce Fransa ile karşılaşsaydı bu kadar rahat geçemezdi belki de. Bir yandan Brezilya, İspanya ve Almanya’nın erken turlarda elenmeleri sürpriz oldu. Ronaldo’nun, Messi’nin hatta Modric’in son dünya kupasıydı. Son dünya kupasına giden birçok futbolcu vardı. Bundan sonrasında da Mbappe gibi yeni oyuncular çıkacaktır. Peki Geçen senenin Şampiyonlar Ligi şampiyonu, finalde Liverpool’u 1-0 yenen Real Madrid oldu. Karim Benzema’nın yıldızlaştığı bir sezon oldu ayrıca, nasıl değerlendirirsin?

Final maçını hatırlayacak olursak, Liverpool aslında çok iyi başlamıştı ama Real Madrid kalecisi çok iyi bir maç oynadı. Sonra da Vinicious Jr’ın attığı golle kazandılar çünkü Real Madrid böyle kazanma geleneği olan bir takım. En kötü döneminde bile finale çıkacak kadar deneyime sahipler. Jürgen Klopp ya da Pep Guardiola kadar öne çıkmasa da teknik direktör Carlo Ancelotti’nin etkisi çok büyük. Ama Benzema kadar öne çıkarılmadı Ancelotti. Bunun nedeni Real Madrid’in başında kim olursa olsun kupayı alacağı düşüncesi. Ama bu böyle değildi, diğer teknik direktörlerle Barcelona’nın çok gerisine düştükleri dönemler de yaşadılar. Yine de toparlanmayı bildiler.

Bu sene de 14 Şubat’ta başlayacak son 16 turunda ilginç eşleşmeler var. Sen yarı finale hangi takımların çıkmasını ön görüyorsun?

Ben aslında PSG’yi ve Bayern’i önde görüyorum ama onlar birbirleriyle eşleştiler. Ama bunları tahmin etmek zor değil, sürpriz takımları tahmin edebilmek zor. Ben Bayern’in eğer ritim yakalarsa önemli bir yere gelebileceğini düşünüyorum ama Messi’nin olduğu bir PSG’nin favori olmayacağını söylemek futboldan bağımsız yaşamak olur.

TÜRKİYE TAKIMLARI AVRUPA ŞAMPİYONALARINDA NE KADAR İLERLEYEBİLİR?

Ben bu sene Şampiyonlar Ligi’ndeki en büyük sürprizin Napoli olabileceğini düşünüyorum. Eğer bir aksilik olmazsa yarı final görebilirler, hatta finalde oynarlarsa da hiç şaşırmam.  UEFA Avrupa Ligi'nde ve Konferans liginde Türkiye'nin takımları var: Fenerbahçe, Trabzonspor, Sivasspor ve Başakşehir. İlk defa belki de 4 takım Şubat ayını görecek, hatta belki Mart’ı görecekler. Türkiye takımları açısından nasıl bir durum ön görüyorsun? Herhangi birisi çeyrek final ya da yarı final görecek olursa hangisi görür?

Ülke puanının artık yerlerde süründüğü bir noktadayız, bu yüzden özellikle Fenerbahçe’nin UEFA Avrupa Ligi’nde ilerlemesi çok değerli. Jorge Jesus’un da etkisini göz önüne alırsak Fenerbahçe’nin şanslı olduğunu düşünüyorum.

2022’de 5.İslami Dayanışma Oyunları Konya’da yapıldı. AKP’nin ev sahipliği yaptığı, siyasi propagandaların döndüğü bir etkinlikti. 56 ülkeden 4200 sporcu katıldı. Ne dersin buna dair?

İslami Dayanışma Oyunları, olimpiyatlarda yeterli dereceyi alamamış bir ülkenin, kendini başka bir alanda tayin etmesi gibi geliyor. Hiç madalya alamamış ya da sadece ata sporu dediğimiz bir branşta madalya almış bir ülkenin madalya ihtiyacını başka bir yerden temin etmesi bu.

2022 yılında, Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle, bir anda Rusya’nın tüm sporcularının uluslararası müsabakalardan men edildiğini gördük. Oradaki patencilerin bu savaşla ne gibi bir ilgisi olabilir? Putin’in yaptığı bir suçu Rusya milli takımındaki bir oyuncu neden çeksin?

Rusya'ya yapılan ambargo yani rus sporcularına, sanatçılarına, kültür elçilerine vs.. son derece ırkçı bir bağlama oturdu, yani antislav, Rusyafobiye yaklaşılan bir noktaya geldik. Rus takımlarının turnuvalardan ihraç edilmesinin Rusya Ukrayna savaşında destekledikleri Ukrayna'ya ne tür bir faydası olabilir? Bunlar zaten uluslararası takımlar. Spartak Moskova uluslararası sporculardan oluşan bir takım. Sen uluslararası sporcularu da cezalandırmış oluyorsun. Ayrıca diyorsun ki oraya gitme oraya gidersen bunun bir yaptırımı olacak. Kanımca sportif bir saldırıya dönüşmüş oldu. Buradan neyi anlıyoruz demek ki sporda gerçekten siyasal bir faaliyet. Hızlıca siyasallaştırılan ve kirli şeylere de alet edilebilen bir aparat. 

Sporcuların en az bir senesini yemiş oldular. Rusya'da sadece Rus sporcular oynamıyor. Putin'in almış olduğu bir kararın ya da Zelenskiy'nin almış olduğu bir kararın cezasını niye Dinamo Kiev ya da Sportif Moskova çeksin? 

Inanılmaz bir şey, yani inanılmaz bir şey.

Puşkin'in okumaktan men etmek nasıl bir ceza olabilir? Tolstoy okumaktan men etmek nasıl Rusya'ya ceza olabilir? Rusya ya da işte müzik bu. Seslerini dinlemekten men etmenin Rusya ne gibi zararı olabilir? Putin'in ne gibi zararı olabilir? Yani bunların hepsi dünyaya mal olmuş insanlar beynelmilel eserler bunlar. Ben şimdiye kadar FİFA'nın, UEFA'nın ya da diğer federasyonların, konfederasyonların ABD'ye herhangi bir ceza verdiğini görmedim. Avrupa Birliği ülkelerine herhangi bir ceza verdiğini görmedim. Neden mesela ABD'ye ceza vermediniz Irak'a yaptığı saldırı için? Ortadoğu'da, Afrika'da ülkelere yaptığı saldırılar için niye bu burada herhangi bir men kararı çıkmadı örneğin?

Bu dediğimiz her şey, bunun cevabını oluşturuyor. Aslında dediğim gibi siyasi bir bağlam var ve bu siyasi işlerine nasıl gelince öyle uygulanıyor. Lobicilik.

Maalesef Rusya değil, rusya'daki sporcular cezalandırıldı. Parayla olan ilişkilerinin güç birlikleriyle olan ilişkilerinin nasıl sıkı sıkıya bağlandığını son dönemlerde hepimiz gördük. Muhtemelen önümüzdeki dönemlerde de bu güç birliği ilişkileri devam edeceklerdir. NATO ya da Avrupa Birliği Rusya'ya karşıysa, o halde Rusya'daki herkes cezalandırılsın gibi bir anlayış içerisine giriliyor. Zaman zaman taraftarlar sahaya yabancı madde atınca "Bir taraftar sahaya yabancı madde atıyor, siz neden bütün stadı kapatıyorsunuz?" gibi tartışma oluyordu, tam da buna benzer.

Hatırlatmış olayım sözünü balla keserek. Daha önce bizim ülkede bir şey uygulanıyordu; çok cinsiyetçi bulduğum bir durum, ceza olarak stat kapatıldığında kadınlar getiriliyordu maça.

Ceza olarak!

Evet, yani bu nasıl bir uygulamadır? Neler neler var, yani birazcık zamanımız olsa ve kazıma yapsak, nereye kadar gider?

Çok korkunç dönemler yaşadık. Çok cinsiyetçi kararlar alındı. Maalesef bu ülkede ve işte sen de seyirci cezası verildi. Saha kapatma cezası verildi. Ceza olarak çocuk ve kadınlar maçlara alındı ve sadece alınmakla yetinmedi. Kadınlarla dalga geçildi. Futbol sadece bir erkek oyunu değil işte. Kadın futbolunda ciddi gelişmeler var. Dünyada kadın futbolunda ciddi gelişmeler var.

Bir de kadın hakem dünya kupasında maç yönetebiliyorsunuz. Stephanie Frapart çok önemli.

Çoğalması lazım. Dünya Kupası'nda kadın hakemlerin sayısının çoğalması lazım. Türkiye'de işte hakemleri çok tartışıyoruz değil mi? Yeni hakemler çıksın, kadın hakemler çıksın, genç hakemler çıksın, maçları yönetenler yani bunlardan daha mı kötü yönetecekler maçları?

Öyle bir ihtimal yok. Biz biz özneleri genelde karşımıza tehlikeli hale getirerek, hedefe yerleştiriyoruz. Hakemde sorun vardır, öğretmende sorun vardır, doktorda sorun vardır. Futbolcuda sorun vardır. İyi de belki sistemin kendi içerisinde sorun var. Sürekli sorun üreten ve artık paslanan bir durum vardır, onu ne yapacağız? Biz sürekli yamalarla, yara bantlarıyla reforme ederek çözmeye çalışıyoruz. Bu sorunu çözmüyor, büyütüyor. Temel sorun burada.

Geçen sene, hatta önceki sene Fenerbahçe Başkanı Ali Koç çok fazla şikayet ediyordu. Hakemler şu kadar puanımızı yedi diye. Sürekli çıkıp istatistik veriyordu. Halbuki Beşiktaş'ın şampiyon olduğu sene Fenerbahçe 2 puanla şampiyonluğu kaybetti ve eğer 15 puanla hakem yediyse Fenerbahçe 13 puan farkla şampiyon oluyordu. O zaman aynı sezon "Beceriksiz" diye 3 tane hocaya niye değiştirdiniz?

Başarı sadece şampiyon olmak mı yani? Bir takımın büyüklüğü diğer tarafa çamur atarak yükselmez, daha da göz önüne çıkmaz.

Felsefesini en iyi yapan Fenerbahçeli İslam Çupi biliyorsun; "Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz." diyor.

Biz zamanı gelince Metin Kurt'u, Metin Oktay'ı, İslam Cupi'yi anmayı biliyoruz, Can Bartu'yu anmayı biliyoruz. Onların söylediği şeyler değerli, onlar unutulmuş gitmiş işte dediğim gibi Bekir. Gerçekten konuşmayla çözülecek olsa da o spor programlarından ana akım spor programlarından bir şey çıkardı.

Evet konuşmayla çözülmüyor, tabii biz biz konuşmaya devam edeceğiz. Eleştirmeye, sistem eleştirisi yapmaya devam edeceğiz. Çünkü Türkiye'de ve dünyada maalesef futbol da, bütün kapitalist yapılarda olduğu gibi, para eksenli bir oyuna dönmüş durumda. Eskiden sokaklarda  eğlencesine futbol oynardık. Şimdi artık bir konsol oyunu gibi para vermeden izleyemiyorsun. Eskiden devlet televizyonlarında maçları izleyebiliyorduk, şimdi artık futbol izlemek istiyorsan para vereceksin. Şampiyonlar ligini izlemek istiyorsan ayrı, Türkiye ligini izlemek istiyorsan ayrı bir yayıncı kuruluşa para vereceksin. Yani açık açık şunu dediler, fakirler futbol izlemesin. Tiyatro da izlemeyin, sinema da izlemeyin, kültür sanat etkinliklerine de gitmeyin. Her şeyi kapattılar. 

Çok teşekkür ediyorum İsmail, önümüzdeki haftalarda daha güncel konuları konuşmaya devam edeceğiz.