Haber: Sabri Kırdar

İHD Antalya Şubesi ve ÇHD Antalya Şubesinin çağrısıyla Antalya önünde yapılan anmaya çok sayıda kişi katıldı. Anma etkinliğinde konuşan İHD Antalya Şube Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ulaş Ertaş “Kasvetli bir kasım gününde, ölüm yangınlarının şehirleri kuşattığı günlerde, onun şehrinin, binlerce yıldır sayısız uygarlığa tanıklık etmiş simgesi, Dört Ayaklı Minaresi vurulmuştu ayaklarından. Adeta ‘Kırmızı Pazartesi’ romanındaki gibiydi katli. Önce hedef gösterilmiş, bir baro başkanı olduğu halde, gözaltına alınmış, İstanbul’a ifadeye götürülmüştür. Sonra kameraların önünde, adeta, canlı yayında katledilmiştir” dedi.

Mezarsız ölülerin çığlığının peşinde geçen genç ömründen, dört ayaklı minarenin önünde ve tarihin tanıklığında, Diyarbakır’ın ortasında vuruldu. Onun için, Diyarbakır, barış kenti, Dört Ayaklı Minare, barışın simgesiydi. Ve onu barışın kentinde, barışın simgesinin önünde, barış çağrısı yaparken vurdular diyen Ulaş Ertaş; “Tahir Elçi, Diyarbakır Barosu başkanıydı. Gözaltında kayıpların, faili meçhullerin, Jitem katliamlarının, işkence mağdurlarının, Roboski ailelerinin avukatıydı. İnsan yaşamı ve özgürlüğü ‘teferruat’ değil, varoluşunun, meslek yaşamının amacı ve anlamıydı.

Onun hayatı, faili meçhullerin, cumartesi annelerinin, toplu mezarların, binlerce insanın işkencede çığlıklarının arşa yükseldiği, gökyüzünü kararttığı yılların tarihidir. Onun hayatı, katliam, işkence ve cinayetlere karşı mücadelenin tarihidir.

Tahir Elçi, Şerafettin Elçiler, Medet Serhatlarla başlayan mücadeleci, yeni bir avukatlık geleneğinin sürdürücüsü olmakla birlikte, Tahir Elçi’nin katledilmesi de, 1993 de Av. Metin Can ile başlayıp, 1994 de Faik Candan, Yusuf Ekinci, Şevket Epözdemir ve Medet Serhat ile devam eden, siyasi cinayetleri, katliam ve işkenceleri deşifre eden, hak ihlallerine karşı mücadele eden avukatlara yönelik cinayetlerin devamıydı. Hak ihlallerine karşı mücadele veren avukatların sindirilmesi, faili meçhuller, gözaltında kayıplar ve işkenceler üzerine kurulan siyasetin bir parçasıydı” dedi.

Tahir Elçi’nin katli de, cinayetin üzerinin örtülmeye çalışılması da, devleti yönetenlerin 2015 yılında yeniden Ağarların, Çillerlerin, Çakıcıların döneminin kanlı-karanlık, hukuksuzluk siyasetini kuşandığının da göstergesidir diyen Ulaş Ertaş konuşmasını şu şekilde tamamladı;

Tahir Elçi’nin katledilmesinden sonra, hak ihlalleri mağdurlarının ve hak mücadelesi verenlerin yanında duran onlarca avukat tutuklanmış ve gözaltına alınmış, yüzlercesi hakkında asılsız soruşturma ve davalar açılmış olması da, Tahir Elçi cinayeti ile hedeflenen, avukatları sindirme politikasının devamıdır.

Tahir Elçi’nin çatışmasızlık ve barış çağrısına kulak verilmedi ve savaş politikaları o günden bu yana can almaya devam ediyor.

Meslek yaşamı cezasızlık politikalarına karşı mücadele ile geçmiş olan Tahir Elçi’nin cinayeti de cezasızlığa mahkûm edilmeye çalışılmaktadır.

Soruşturma aşamasında deliller yok edilmiş, gizlenmiş, bilirkişi incelemelerine müdahale edilmiş ve DNA raporu UYAP’a yüklenen dosyadan çıkarılmıştır. Diyarbakır Barosu, Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümünden bilirkişi raporu almak zorunda kalmıştır.

Tahir Elçi’nin katledilmesinden bu yana 8 yıl geçti. Ancak maalesef ki yargı aşamasında yine büyük bir cezasızlık söz konusu. Uzun bir soruşturmanın sonucunda, çok geç açılan bir davada hiçbir ilerleme yok. Yeterli delil toplanmadı, dönemin muktedirleri dinlenmedi ve maalesef ki yargı üzerine düşeni bugüne kadar yapmadı.

Bizler insan hakları savunucuları ve Tahir Elçi’nin arkadaşları olarak, ömrü cezasızlığa karşı mücadele ile geçmiş olan Tahir Elçi cinayetinin üstünün örtülmesine izin vermeyeceğiz. Katledilişinin 8. Yıldönümünde Tahir Elçi davası aydınlatılsın istiyoruz. Gerçek failler ortaya çıkarılsın, cezalandırılsın istiyoruz. Bu cinayet aydınlatılmadığı sürece, kanlı cenazemiz hafızalarımızda, Dört Ayaklı Minarenin altında, boylu boyunca yatacak ve bu cinayeti işleyenler de işletenler de, üzerini örtenler de rahat yatamayacaklardır.