HABER: FATOŞ ERDOĞAN

Marmara Bölgesi Hapishaneleri İzleme Heyeti, İHD İstanbul Şubesi'nde düzenleledikleri basın açıklamasında Silivri 5 Nolu L Tipi Hapishanesi'nde yaşanan hak ihlallerine dair gözlem raporunu açıkladı. 6 Nisan günü Silivri 5 Nolu Hapishanesinde sayım sırasında mahpusların darp edildiği, ardından sürekli işkenceye maruz bırakıldıkları ve intihara zorlandıkları ve 3 mahpusun bu olaylar sırasında hayatını kaybettiğine dair basına da yansıyan olayları yerinde araştırmak üzere Silivri Hapishanesi'ne giden heyet gözlemlerini paylaştı.

Marmara bölgesi izleme heyeti adına  İHD İstanbul şubesi başkanı Gülseren Yoleri, TİHV İstanbul temsilcisi Ümit Efe, ÖHD İstanbul Şubesi Eş Başkanı Esra Erin, ÇHD şube yöneticisi  Av. Meral Hanbayat, CİSST adına Av. Ruken Altun katıldı. Marmara Bölgesi Hapishaneleri İzleme Heyeti gözlem raporunu İHD İstanbul şubesi başkanı Gülseren Yoleri okudu.

HAK İHLALLERİ AÇIKLANDI

Gülseren Yoleri, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini takip eden ve bu ihlallerin önlenmesi için çalışmalar yürüten heyetin, Silivri 5 Nolu L Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda 6 Nisan’dan bu yana yaşanan işkence, kötü muamele ve toplu intihar iddialarını araştırmak  üzere, mahpus aileleri ile mahpuslarla ve hapishane yönetimi ile görüşme girişimlerinde bulunduğunu, 14 Nisan günü de hapishaneye bir ziyaret gerçekleştirdiğini belirterek yaşanan süreci şöyle aktardı:

AİLEYE "KALP KRİZİ", ÖLÜM BELGESİNE "BULAŞICI HASTALIK"

"Kamuoyuna da yansıyan iddialar, mahpusların telefon görüşmesi sırasında ailelerine verdikleri bilgiler ve bir mahpusun olaylara dair anlatımını içeren, işkence ve kötü muamelenin devam etmesi durumunda bu baskıdan kurtulabilmek için intihar edeceklerini  ifade eden ses kaydına(*) dayandırılmıştır.  Devamında, mahpusların toplu intihar ettikleri ve  Silivri Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı yönlü bilgilerin kamuoyuna yansıması sonrasında Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü 9 Nisan günü yaptığı açıklamada olayı ve iddiaları yalanlamıştır. Ancak 11 Nisan günü adı geçen mahpuslardan Ferhan Yılmaz’ın vefat etmesi ve ertesi gün ailenin yokluğunda tüm işlemler tamamlanarak cenazesinin teslim edilmesi, ölüm nedeni olarak aileye kalp krizi denmesine rağmen, ölüm belgesinde “bulaşıcı hastalık” yazması, sağlık görevlilerinin aileye bilgi vermekten kaçınması olaydaki şüpheleri artırmıştır."
 
Ferhan Yılmaz’ın yoğun bakım görüntülerinin basına düşmesi sonrasında Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü yaptığı yeni bir açıklama ile ölüm nedenini “kalp durması” olarak  ifade etmiş, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı da yaptığı açıklama ile işkence iddialarını yalanlamıştır.
 Bu süreçte, İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nden heyetler mahpuslarla ve idare ile görüşme girişiminde bulunmuş ve kamuoyuna izlenimlerini açıklamıştır. Bu açıklamalarda; olayda adı geçen mahpuslardan bir çoğunun başka hapishanelere sevk edildikleri, görüşme yapılan mahpusların ise işkence ve intihara teşvik iddialarını doğruladığı görülmektedir. Yoleri, Marmara Bölgesi Hapishaneleri İzleme Heyeti olarak 14 Nisan günü Silivri 5 Nolu Ceza İnfaz Kurumu’na giderek olayda adı geçen 10 mahpus ve hapishane idaresi ile görüşme talep ettiklerini belirterek görevli memur'un “sosyal medyada ismi geçen mahkumları soruyorsanız onların hepsi başka hapishaneye sevk edildi."

Olayın içinde olmamakla birlikte tanıklığı bulunduğu belirtilen bir mahpus ile görüşme sağlanmıştır. Mahpus anlatımında; sesleri duyduklarını ve iki kişinin ters kelepçeli halde ve 20 kadar infaz koruma memurunun arasında kötü muamele edilerek götürüldüğünü gördüklerini belirtmiştir. Devamında ise; genel olarak tüm mahpuslara yönelik bilinçli olarak kötü muamele ve yoğun baskı uygulandığını, baskı nedeniyle büyük bir gerginlik yaşandığını, her an yeni bir gerginlikle karşı karşıya bırakıldıklarını, bugün böyle ama yarın nasıl olacak bilemediklerini, patlama noktasında olduklarını ama sabretmeye çalıştıklarını belirtmiş, “sabrımızı zorluyorlar” demiştir.

Hapishane idaresi ile görüşme talebimiz üzerine; toplantıda oldukları ve toplantının geç biteceği bildirilmiştir. Toplantı bitimini bekleyebileceğimiz bildirilerek görüşme talebimizde ısrarımız üzerine 17.00 sonrasında da görüşme imkanı olmayacağını, iş yoğunluğu nedeniyle randevu da veremeyeceklerini söylemeleri üzerine saat 17.00 gibi hapishaneden ayrılınmıştır.

Kanaat; kamuoyuna yansıyan bilgiler, ses kayıtları, fotoğraflar, mahpus yakınlarının açıklamaları ve heyetlerin raporlarına ve Cumhuriyet savcılığının soruşturma başlatıldığına dair açıklamasına rağmen olaya karışan  görevlilerin halen açığa alınmamış olması, resmi makamların olaya dair tatmin edici bir açıklama yapmayıp iddiaları yalnızca  reddetmesi ,  olayda adı geçen 10 mahpusun alelacele 10 ayrı hapishaneye sevk edilmiş olması, hapishane idaresinin görüşme talebimize olumsuz cevap vermiş olması; olayın üzerinin örtülmeye çalışıldığı izlenimi yaratmıştır. Nitekim sonrasında, sevk edilen mahpusların,  ailelerine “burada da risk altındayız, basına daha fazla açıklama yapmayın” dedikleri öğrenilmiştir. Ayrıca, görüşme yapılan mahpusun hapishane koşullarına dair verdiği bilgiler, hapishanede infaz koşullarından kaynaklı gerginliklerin artarak devam edeceğine dair kaygılarımızı artırmıştır.
 
Sonuç olarak olaya ilişkin etkin soruşturma yürütülmesi, söz konusu olaya karışan infaz koruma memurlarının ve hapishane yönetiminin soruşturma süresince açığa alınması, sorumluların tespit edilerek cezalandırılmalarının sağlanması,  sürecin şeffaf yürütülmesi ve  her aşamada kamuoyunun bilgilendirilmesi, hapishanelerin sivil izleme heyetlerinin inceleme ve denetimine açık hale getirilmesi için yetkililere açık çağrıda buluyor, heyetimizin olayın takipçisi olacağını duyuruyoruz.  

İddianın dayanaklarından telefon görüşmesi kaydında, mahpus ailesine ; "telefonu zorlukla ettiğini, kesilirse bir daha edemeyeceğini ve görüşmesinin kayıt altına alınmasını istediğini belirtmekte ve 6 Nisan günü sayım sırasında oruçlu olduklarını, sayım görevlilerinin bir arkadaşlarına  hiçbir neden yokken tokat attıklarını, hakaret ettiklerini, buna itiraz etmeleri üzerine kendilerinin de darp edildiklerini, kendisinin hastalığı nedeniyle bu arada atak geçirdiği için bahçeye çıkartıldığını, bahçede de işkence ve hakarete uğradığını, ardından geri koğuşa getirildiğini, arama bahanesi ile gelip tekrar bahçeye çıkartıldıklarını, bahçede darp edildiklerini, sakallarının yolunduğunu , ardından “yumuşak oda” ya atıldığını, botlarla kafasına basıldığını, sürekli işkenceye maruz bırakıldıklarını ve intihara zorlandıklarını, hiçbir şekilde görevlilere fiziki müdahalede bulunmadıkları  halde haklarında gerçeğe aykırı tutanak tutularak suçlanmaya çalışıldıklarını, doktora götürüldüklerinde işkence tehdidi ile “darp yoktur” diye beyanda bulunmaya zorlandıklarını, dün yine bahçeye çıkarıldığını, darp edildiğini ve ip verilerek “kendini assana, öldürsene” dendiğini, kendisini asmaya çalışırken gelip “yalandan” kurtardıklarını, bu zulüm nedeni ile kendilerini öldürmeye karar verdiklerini, intihar edeceklerini , C.Ağca, T.Okçu, O.Hacıoğlu, H.Kasal, Ali ve A. M. Çetin’in de aralarında olduğu 5-6 kişinin daha aynı durumda olduğunu,  pisliğin içinde yatırıldıklarını, yatak olmadığını, 50 kişilik yerde 70 kişi olduklarını, ifade etmiştir."