Suriye İnsan Hakları Topluluğu, ülkede 14 yıldır süren iç savaş ve insan hakları ihlallerine dikkat çeken bir açıklama yayımladı. Açıklamada, özellikle Alevi ve Dürzi topluluklarına yönelik şiddetin, Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) 8 Aralık 2024’te Şam’da iktidarı ele geçirmesiyle zirveye ulaştığı belirtildi. Topluluk, HTŞ rejiminin azınlıklara uyguladığı şiddetin bir iç savaş sonucu olmadığını, 14. yüzyıldaki Sünni Şeyh el-İslam İbn Teymiye'nin fetvalarına dayanan "yüzyıllardır beslenen nefret ideolojisinin yeniden yükselişini" yansıttığını öne sürdü. Bu tarihsel fetvaların, Alevi ve Dürzilere yönelik katliamların ideolojik temelini oluşturduğu vurgulandı.

Açıklamada, savunmasız kalan Alevi topluluğunun "rejimden kalan suçlular" olarak damgalandığı ve kitlesel infazlar için hedef alındığı ifade edildi.

Uluslararası kuruluşların raporları

Açıklamada,

HTŞ'nin iktidara gelmesinden bu yana Alevi ve Dürzi topluluklarına karşı "amansız bir etnik/dini temizlik kampanyası" yürüttüğü belirtilerek, bunun Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kurumlarca belgelendiği aktarıldı.

Raporlarla belgelenen ihlaller arasında, özel infazlar ve kasıtlı mülk yok etmeler, kaçırma ve kitlesel gözaltılar, kimliğe dayalı yaygın hedef almalar yer alıyor.

Suriye İnsan Hakları Ağı'nın eksik kayıp sayımlarına göre, Temmuz 2025 itibarıyla 4 bin 300 sivilin öldürüldü. Bu sayının içinde sadece Mart ve Temmuz aylarında katledilen 2 bin 69 Alevi ve 1224 Dürzi sivilin bulunduğu belirtildi.

BM'ye çağrı

Açıklamada, uluslararası topluma ve BM organlarına yönelik yedi maddelik eylem çağrısı yapıldı. Topluluk, uluslararası toplumun HTŞ rejiminin işlediği suçlardan sorumlu tutulması kararlığını göstermesi gerektiğini aktardı. Uluslararası toplumun Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve Kürtler dahil tehdit altındaki tüm azınlıkları korumaya istekli ve sorumluluk sahibi olduklarını ilan etmesi gerektiği belirtildi. BM'ye yönelik yedi talep şöyle:

  • Rejimin ve onunla ittifak kurduğu silahlı grupların işledikleri suçlardan sorumlu tutulmasını sağlama kararlılığı ilan edilmelidir. İnsan Hakları İzleme Örgütü‘nün belirttiği gibi, adaletle ilgili varlan netlik eksikliği, Suriye'de devam eden şiddetin başlıca nedenlerinden biridir.
  • Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve Kürtler dahil olmak üzere, tehdit altındaki tüm azınlıkları korumaya istekli ve sorumluluk sahibi olduklarını ilan etmelidirler.
  • Uluslararası insani yardım kuruluşlarıyla birlikte güvenilir, uluslararası destekli insani yardım hatları kurulmalıdır.
  • Uluslararası, Tarafsız ve Bağımsız Mekanizma (IIIM) ve Suriye Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu (COI) gibi BM kurumlarını ve Suriye içinde ve dışında insan haklarını savunan kuruluşları içeren bir kriz komitesi kurulmalıdır.
  • HTŞ rejimine tarafsız hesap verebilirlik ve yargı bağımsızlığı sağlanması için baskı uygulanmalıdır; savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları, soykırımı veya diğer uluslararası suçları suç saymayan anayasa ve ceza kanununun değiştirilmesi sağlanmalıdır.
  • İnsan hakları örgütlerinin gelecekteki iç ve uluslararası hesap verebilirlik süreçleri için hayati öneme sahip olabilecek kanıtların belgelenmesi, korunması ve analiz edilmesi yönündeki çabaları desteklenmelidir.
  • HTŞ rejiminin etnik/dini temizliği ve ondan önceki Esad rejiminin Insanhakları ihlallerini bir araya getiren söyleme derhal son verilmelidir. Bu söylem, HTŞ rejimin ve terörist müttefiklerinin vahşetlerini Esad rejiminin kalıntılarıyla bir çatışma olarak meşrulaştırmasını sağlamaktadır.