Seraf Özer, 30 Ekim 2024'te hayatlarını altüst eden bir sabaha uyandıklarını belirterek, geçen bir yıla rağmen umutlarını kaybetmediklerini vurguladı:
"Bir yıldır babam Prof. Dr. Ahmet Özer, haksızca ve hukuksuzca özgürlüğünden mahrum bırakıldı. Ama size bütün kalbimle söylüyorum: Onun fikirleri, onuruyla birlikte hala dışarıda bizimle yürüyor."
İki Ahmet: Direniş ve Gelecek Arasında Köprü
Konuşmasında, babası Büyük Ahmet (Prof. Dr. Ahmet Özer) ile bu yıl doğan ve dedesinin adını taşıyan torunu Küçük Ahmet arasındaki sembolik bağlantıya dikkat çekti:
"Biri demir kapılar ardında özgürlüğü bekleyen Büyük Ahmet, diğeri beşiğinde gülümseyen, hayatı yeni öğrenen Küçük Ahmet. Biri direnişi temsil ediyor, diğeri geleceği. İşte biz bu iki Ahmet arasında, geçmişle geleceği, sabırla umudu birbirine bağlayan bir köprüyüz artık."
"Zulme Sessiz Kalmak Şerefi Kaybettirir"
Babasının mücadelesinin sadece kendi özgürlüğü için değil, ülkenin adaleti, vicdanı ve geleceği için olduğunu dile getiren Seraf Özer, Nelson Mandela’nın sözlerine atıfta bulundu. Babasıyla gurur duyduğunu belirten Özer, direnişin önemini ise şöyle ifade etti:
"Zulme sessiz kalmak, sadece hakkımızı değil, şerefimizi de kaybettirir. Bu yüzden biz susturulamayız. Kış ortasında, sonunda öğrendim ki içimde yenilmez bir yaz var."
Seraf Özer, küçük Ahmet’in büyüdüğünde dedesinin haksızlığa boyun eğmediğini, onuruyla dimdik durduğunu anlatacaklarını ve ilk yürüyüşünün babasının özgürlüğüne doğru atılmış sembolik bir adım olacağını söyledi.




