Denge ve Denetleme Ağı Genel Koordinatörü Hayriye Ataş, 14 Mayıs seçimlerine ilişkin, “Sivil toplum örgütleri için bir daralma durumu söz konusu. Hak ve özgürlükler konusunda ciddi bir geriye gidiş var. Demokrasi en önemli problem alanlarımızdan bir tanesi hâline geldi. Demokrasiye, oylarımıza ve haklarımıza sahip çıkmak için Denge ve Denetleme Ağı olarak bir araya getirme ve bilgi kanalı oluşturma görevimize devam edeceğiz” dedi.

Araştırma ve Politika Geliştirme Koordinatörü Dr. Hakan Yavuzyılmaz ise “Çok insan şehir değiştirdi. Bunların bir kısmı ikametgâhını gittikleri şehirlere aldılar ama büyük bir kısmı da almadı. İkincisi, depremde yaşamını yitirmiş gözüken fakat daha vefat etmiş statüsüne geçirilmeyen ve seçmen listelerinde bulunan seçmenler var. Diğer problem, oy verme alanları. Bir konteyner, seçimlerin sağlıklı seyrinde, seçim gününde oy vermek için yeterli kapasiteye sahip bir yapı değil. Sandık tutanakları, oyların sayılması, birleştirilmesi, bütün bu süreçlerin yaşanacağı mekânların da belli kriterlerde olması gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.

Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun bir araya geldiği Denge ve Denetleme Ağı; 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Seçimi’ne yönelik çalışmalarını sürdürüyor.

Seçim sürecindeki çalışmalarına ilişkin  açıklamalarda bulunan Denge ve Denetleme Ağı Genel Koordinatörü Hayriye Ataş, 5 Nisan’da lansmanı yapılan “Gözümüz Demokraside” kampanyası çerçevesinde; adil ve özgür seçimlere yönelik politika belgeleri ve somut öneriler sunarak çalışmalarını sürdüreceklerini söyledi.

Seçim güvenliği alanında çalışan sivil toplum örgütleri ile bir araya gelmeyi planladıklarını belirten Ataş, “Vatandaşları seçim güvenliğine yönelik kendi sorumlulukları, rolleri nelerdir, neler yapmaları gerekir, o gün sandıkların başında ne gibi prosedürler işlenmesi gerekir ve sandıklara nasıl sahip çıkmamız gerekir, bu konuda da bilgilendirme çalışmalarımız olacak. Alanda ve sahada değiliz, işin daha arka planında ve bilgi üreten ve sivil toplumun sesini siyasi partilere ulaştıran bir pozisyon edindik bu seçim döneminde. Kampanya kapsamında hem seçim güvenliğine hem adil ve özgür seçimlere yönelik içerikler yayınlarken, diğer taraftan da illerde yürüttüğümüz ‘Demokrasi Atölyeleri’ adını verdiğimiz bir çalışmamız var” diye konuştu.

Seçim güvenliği alanında faaliyet gösteren diğer sivil toplum kuruluşları ile temasta olduklarını belirten Ataş, bu kapsamda Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Seçim Gözlem Heyeti ile de görüşeceklerini belirtti. Diğer sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelerek, doğru ve güvenilir bilgiyi aktarma misyonunu da üstlendiklerini belirten Ataş, bunu seçim döneminde de yapmaya devam edeceklerini söyledi. Devamında ise şöyle konuştu:

“DEMOKRASİ EN ÖNEMLİ PROBLEM ALANLARIMIZDAN BİR TANESİ HÂLİNE GELDİ”

“Çünkü gerçekten çok hayati bir seçim olarak görüyoruz. Tabii Türkiye demokrasi tarihinin her seçimi çok önemlidir, her seçim bir dönemeçtir. Bu seçim daha önem kazandı, ülkenin içinde bulunmuş olduğu ekonomik kriz olsun, siyasi koşullar olsun, sivil toplum örgütleri için bir daralma durumu söz konusu, hak ve özgürlükler konusunda ciddi bir geriye gidiş var. Demokrasi en önemli problem alanlarımızdan bir tanesi hâline geldi. Bu anlamda da demokrasiye, oylarımıza ve haklarımıza sahip çıkmak için örgütleme aşamasında, Denge ve Denetleme Ağı olarak bir araya getirme ve bilgi kanalı oluşturma görevimize devam edeceğiz.”

“DEMOKRATİK DARALMADAN DOLAYI SESİNİ ÇIKARMAK İSTEYEN DEZAVANTAJLI GRUPLAR ADAY ADAYLIK BAŞVURUSUNDA BULUNDULAR. AMA ADAY LİSTELERİ BELLİ OLDUĞUNDA TABLOYU GÖRDÜK”

Ataş, “Türkiye’de Aday Belirleme Süreçlerinde Parti İçi Demokrasi Sorunu ve Somut Öneriler” başlığıyla yayınladıkları belgeye ilişkin, “Aday adaylığı süreçleri çok canlı geçti. Belki de içinde bulunduğumuz bu demokratik daralmadan dolayı sesini çıkarmak isteyen özellikle kadınlar, gençler, dezavantajlı gruplar aday adaylık başvurusunda bulundular. Ama aday listeleri belli olduğunda tabloyu gördük. Kadın temsiliyeti çok zayıf, hâlâ zayıf. Genç temsiliyeti oldukça zayıf. Sorumluluk almak isteyen ve Meclis’te bu hakkını kullanmak isteyen birçok kişi de hayal kırıklığına uğradı. Bu Millet İttifakı’nda aynı şekilde Cumhur İttifakı’nda da aynı şekilde. Emek ve Özgürlük’te kotalar biraz daha yükseltilmiş ama biz bunu hâlâ yeterli görmüyoruz” değerlendirmesini yaptı.

“PARTİ İÇİ DİSİPLİN TÜRKİYE’DE ÇOK KATI, SERT, LİDER ODAKLI GİDİYOR”

Ataş, milletvekili adaylarının belirlenmesi sürecinde ön seçimlerin iptal edilmesinin antidemokratik bir yaklaşım olduğunu ve milletvekili aday listelerinin liderlerin yönlendirmesiyle oluştuğunu belirterek, “Biz bu kronik probleme her zaman dikkat çekmeye devam edeceğiz. Siyasi Parti ve Seçim Kanunumuzun değişmesi gerekiyor. Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak, Türkiye’de seçimin demokratikleşmesini sağlayacak ve adayların da demokratik yollardan parti içerisinde Meclis’te yer almasını sağlayacak yapısal değişikliklere ihtiyacımız var. En önemli şeylerden bir tanesi seçimlerden sonra bunun ele alınması gerekiyor. Parti içi disiplin Türkiye’de çok katı, sert, lider odaklı gidiyor. Hep tek adam rejimlerinden şikayet ediyoruz ama şikayet eden kesimde de aynı gelenek söz konusu. Bu geleneğin değiştirilmesi gerekiyor” dedi.

Ataş, siyasetin şeffaf finansmanının da önemli bir konu olduğunu ve siyasi partilerin bundan kaçındığına dikkat çekerek, bu konuda siyasi partilere önerilerde bulunduklarını söyledi.

“SANDIK GÜVENLİĞİ İÇİN VE OYLARIMIZA SAHİP ÇIKABİLMEK İÇİN HERKESİ SANDIKLARIN BAŞINA DAVET EDİYORUM”

Vatandaşlık sorumluluğunun yalnızca oy vermekten ibaret olmadığını, karar vericilere hesap sormanın, seçim döneminde aktif olarak yer almanın da gerekliliğine değinen Ataş, “Vatandaşların bu seçim döneminde de hem oylarına sahip çıkmalarını hem de sandık güvenliği için toplumsal baskı oluşturmalarını bekliyoruz” dedi. Ataş yurttaşlara, “Sandık güvenliği için ve oylarımıza sahip çıkabilmek için herkesi sandıkların başına davet ediyorum” çağrısında da bulundu.

YAVUZYILMAZ: TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİSİ HER ZAMAN SORUNLUYDU, AMA GENELDE OY ÇALINACAK MI, OYLARA BİR ŞEY OLACAK MI TARTIŞMASINI ÇOK YAŞAMAZDIK

Kuruluşun Araştırma ve Politika Geliştirme Koordinatörü olan Dr. Hakan Yavuzyılmaz, seçim güvenliğinin adil ve özgür seçimlerin önemli bir parçası olduğuna değindi. Verilen oyların sonuçlara eksiksiz yansımasının sandık güvenliğine bağlı olduğunu belirten Yavuzyılmaz, “Türkiye son seçimlerden beri, özellikle mühürsüz oy tartışmalarından başlayarak aslında hiç gündeminde olmayan sandık güvenliği kavramıyla tanıştı. Türkiye’nin demokrasisi her zaman sorunluydu, 90’larda da sorunluydu, ama biz seçimlerde genelde sandık güvenliği, oy çalınacak mı, oylara bir şey olacak mı tartışmasını çok yaşamazdık. Ama son dönemde sıklıkla yaşıyoruz” dedi.

“BİR KONTEYNIR OY VERMEK İÇİN YETERLİ KAPASİTEYE SAHİP BİR YAPI DEĞİL”

11 ili etkileyen ve 50 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açan 6 Şubat depremlerinin sandık güvenliğini daha da önemli kıldığına dikkat çeken Yavuzyılmaz, deprem bölgesindeki problemleri sıralayarak şu değerlendirmede bulundu:

“Bir, çok insan şehir değiştirdi. Bunların bir kısmı ikametgâhını gittikleri şehirlere aldılar ama büyük bir kısmı da almadı. Yani, bir seçmen taşıma yükümlülüğü var siyasi partilerin. Burada siyasi partilere büyük rol düşüyor. İkincisi, depremde yaşamını yitirmiş gözüken fakat daha vefat etmiş statüsüne geçirilmeyen ve seçmen listelerinde bulunan seçmenler var. Bunların sayısı nedir, dağılımı nedir; siyasi partiler özellikle sandık güvenliğine ilişkin bir komisyon kurdular ve sistemli bir şekilde çalıştıklarını söylüyorlar. Türkiye’deki bütün siyasi partilerin deprem bölgesinin yarattığı riskleri, seçimlerin adil ve özgür olması ve sandık güvenliği için, gözden geçirilmesi gerekiyor. Diğer problem, oy verme alanları. Bir konteynır, seçimlerin sağlıklı seyrinde, seçim gününde oy vermek için yeterli kapasiteye sahip bir yapı değil. Sandık tutanakları, oyların sayılması, birleştirilmesi, bütün bu süreçlerin yaşanacağı mekânların da belli kriterlerde olması gerekiyor. Depremle ilgili spesifik olarak söyleyebileceğim, sandık güvenliğine ilişkin bunlar var. Ama Türkiye’de genel olarak da sandık güvenliğini olumsuz etkileyen bazı şeyler var, bu seçime özel şeyler de var. Örneğin bazı partiler sandıkta görevli koyamayacaklar, HDP örneği var. Sandık kurullarındaki bu eksikliğin nasıl giderileceği siyasi partilerin üzerinde düşünmesi gereken bir konu.”

“SİYASİLERİN KULLANDIĞI AŞIRI KUTUPLAŞTIRICI DİL SALDIRILARIN ARTMASININ POTANSİYELİNİ DE ARTTIRIYOR”

Yavuzyılmaz, seçim sürecinde yaşanabilecek şiddet olaylarına ilişkin değerlendirmesinde ise şunları kaydetti:

“Türkiye’nin bir 2015 tecrübesi var, iki seçim arası yaşanan şiddet olayları, güvenlik sorunları. Bu seçimde de böyle bir şey olma potansiyelinden bahsediliyor. Seçimler de bir demokrasi şölenidir. Rekabetin, farklı fikirlerin çatıştığı ve demokratik koşullarda verilen oylarla iktidarın belirlendiği bir aktivitedir aslında seçimler. Ama Türkiye’de özellikle sandık güvenliğine ilişkin tartışmalar ya da siyasi partilerin il başkanlıklarına yapılan saldırılar, çeşitli münferit saldırılar Türkiye’deki yetkililer tarafından ivedilikle çözülmesi gerekiyor. Bütün bunların kökeninde aslında bizim aşırı derecede kutuplaşmış siyasi ve toplumsal iklimimiz yatıyor. Siyasilerin kullandığı aşırı kutuplaştırıcı dil böyle saldırıların artmasının potansiyelini de arttırıyor. Buradan o çağrıyı da yapmak lazım; seçim sürecinde nefret dili, karşı tarafı tamamıyla öteki ve düşman olarak gören dilin de siyasiler tarafından kullanılmaması, bu tip olayların da önüne geçilmesinde bir etken.”

“ADİL VE ÖZGÜR SEÇİM KAPASİTESİNİ YARATACAK REFORMLARIN ÜZERİNDE SEÇİMDEN SONRA DURULMASI GEREKİYOR”

Adil ve özgür seçimlerin demokrasinin temel koşulu olduğuna değinen Yavuzyılmaz “Türkiye bu konuda çok erozyona uğradı” ifadelerini kullandı. Yavuzyılmaz sözlerini şöyle bitirdi:

“Biz bu seçimleri konuşurken kampanya finansmanını konuşmamız lazım, kamu kaynaklarının partizan kullanılmaması gerektiğini konuşmamız lazım, siyasi partilere ve adaylara medyaya erişimin eşit olanaklar tanınarak sağlanması gerektiğini konuşmamız lazım. Sandık güvenliği bu halkadan sadece bir tanesi. Önemli bir tanesi ama demokratik seçimler aslında siyasi partilerin aday gösterme metotlarından başlıyor, oyların sayılması, açıklanması ve iktidarın el değiştirmesine kadar devam eden bir süreç. Biz sadece seçim gününü konuşmuş olduk ama bunun çok uzun erimli, öncesinin ve sonrasının da olduğunu düşünerek Türkiye’de adil ve özgür seçim kriterlerini yerine getirecek seçimler yapabilme kapasitesini yaratacak reformların üzerinde seçimden sonra durulması gerekiyor.” (ANKA)