Haber: Fatoş Erdoğan

Sağlık emekçileri kamu TİS görüşmelerinin başladığı bugün iş bıraktı. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması düzenledi.

photo1690887768 (1)

19 sendika ve 2 aile hekimliği federasyonu tarafından kurulan Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele Platformu (SABİM) bünyesindeki sağlık emekçileri kamu TİS görüşmelerinin başlayacağı gün iş bıraktı. Bir çok ilde işyerlerinde eylem yapan sağlık emekçileri hakları ve talepleri için Çemberlitaş'ta bulunan İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması düzenledi.


21 STK'dan oluşan SABİM Platformu üyesi sağlı Emekçileri,  ‘sağlıkta şiddet, mali kayıplar ve özlük hakları’ için iş bıraktı. Yüzlerce Sağlık Emekçisi İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması düzenledi. Yapılan konuşmalarda Sağlık Emekçilerine mektup yollayan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya da cevap verildi. 

photo1690887768 (3)
 
21 mücadele kuruluşunun bir araya geldiği SABİM platformu adına ortak  basın açıklamasını İSTAHED Yönetim Kurulu üyesi Bilge Mehmetzade okudu
 Açıklama metni şöyle:


Ayrı yönlerimizi bir kenara bırakarak sağlık ve sosyal hizmet kolunda görev yapan kamu çalışanlarının ortak taleplerini, haklı mücadelemizi daha sesli duyurabilmek, birlikteliğimizi ortaya koyabilmek adına SABİM platformu çatısı altında bir araya geldik. Toplu sözleşme taleplerimizi belirleyerek, platformun büyük çoğunluğunun katılımıyla 1-2 Ağustos’ta ülke genelinde iş bırakma kararı aldık.

photo1690887768 (2)


 "ÖLÜYORUZ! ÖLDÜRÜLÜYORUZ! EKONOMİK OLARAK AÇLIK SINIRINDAYIZ! TÜKENİYORUZ!"


 Tırnak makasıyla AVM’lere dahi girilemeyen bir zamanda, silahla polikliniğe girip sağa sola ateş edebilen kişilerle iç içeyiz. Şiddetin gölgesinde hizmet üretmeye çalışırken, her an bu silahtan çıkan bir kurşunla, hatta başımıza indirilen bir oksijen tüpüyle, gelecek bir bıçak darbesiyle ölebiliriz! Şiddeti engellemek için sadece kanunların yeterli olmayacağını biliyoruz! Rant alanına dönüştürülen ve kışkırtılan sağlık talebi, saygının yok edilmesi, eksik istihdamla verilmeye çalışılan hizmet, sanal kuyruklar, 5-10 dakika muayene süreleri…

Şiddeti üreten, bu sistemin ta kendisi, biliyoruz.


Çeşitli kalemler altında ödenen ve emekliliğe yansıtılmayan ek ödemelerle avutuluyoruz, kandırılıyoruz. Gerçek enflasyon karşısında bizlere sadece %17,5 zam reva görülürken, emekliliğimize yansımayan seyyanen zam ile eğitimli olmak cezalandırılıyor ve mezarda emekliliğe mahkûm ediliyoruz.


Alım gücümüz büyük bir hızla azalıyor, fazla çalışma ücretimiz, iş hukukuna göre normal mesaimizin 2 katı olması gerekirken, yarısından az alıyoruz.Çocuklarımız için sağlıklı beslenme koşullarını sağlayamıyoruz, eğitim masraflarını, kiramızı bile ödemekte zorlanıyoruz.


Uluslararası aile hekimliği uygulamaları ile ilgisi olmayan düzenlemeler, yetersiz aile sağlığı merkezi gider ödemeleri, yetersiz aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı sorunu çözülmüyor, düşük tavan katsayısı ve destek ödemesi ile aile sağlığı çalışanları yok sayılıyor ve birçok angarya iş yükü ile 85 milyon vatandaşın koruyucu sağlık hizmeti ihmal ediliyor.


 2010 yılında büyük umutlarla başlayan aile hekimliği uygulaması, aslında uygulamanın kendisi değil sistem içinde emek verenler sayesinde büyük başarılar elde etmiştir.  Fakat yıllar içinde görülmüştür ki liyakatsiz eller sebebiyle her geçen gün geriye gitmiş ve geriye gitmeye devam etmektedir. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nu düzenlemek yerine 657 sayılı Kanuna göre ceza verilerek anayasal haklar görmezden geliniyor, liyakatsizlik ve art niyet, yönetimdeki etki alanını giderek arttırıyor.


 Sağlık sistemindeki kargaşa ve huzursuzluk nedeniyle, hekimlerimiz, hemşirelerimiz, ebelerimiz, teknikerlerimiz, teknisyenlerimiz; genel idari, teknik ve yardımcı hizmetler sınıflarındaki çalışanlar gibi sağlık ekibinin hiçbir üyesi artık nefes alamıyor.

 NEFES ALAMIYORUM, İMDAT! DEMEYEN KİMSE KALDI MI ARAMIZDA?


 Daha ne kadar dibe vurabiliriz? Artık göğsümüzü gere gere hekimim, hemşireyim, ebeyim, sağlık çalışanıyım demeyi geçtik, çalışanlar olarak memurum demekten utanır hale geldik. 


Ayrıca, Sarı-Sen’in Toplu Sözleşme Teklifinde ileri sürdüğü, Dayanışma aidatını kabul etmiyoruz! Sendikal ikramiyenin barajlara bağlanmasını kabul etmiyoruz! Yetkili sendika tarafından kullanılan ve ayrımcılığa yol açan tabip dışı ifadesini kabul etmiyoruz!


Ne yapacağız? Kafamızı öne eğip “Boş ver, böyle gelmiş böyle gider, başımı derde sokmayayım” mı diyeceğiz!
 Yoksa bize yapılan zulme sesimizi çıkarıp tepkimizi mi göstereceğiz?
Tabii ki, demokratik tepkimizi meşru zeminde göstererek, hep beraber, tek bir ağızdan artık yeter, hakkımızı verin diyeceğiz !
Biliyoruz ki, sağlık, en temel haktır. Sağlık hizmetleri bir ekip işidir ve bir bütündür! Ülkemizde oluşacak ideal sağlık sisteminin en büyük destekçisi olan bizler, hastalarımızın nitelikli tedavi olma, bakım alma ve iyileşme hakkını savunduğumuzun bilinmesini arzu ediyoruz. Pandemide, depremde ve her türlü zorlu şartta halkımıza ve hastalarımıza verdiğimiz fedakârca hizmetin unutulmamasını bekliyoruz. Nitelikli sağlık hizmeti için verilecek bu mücadelede sadece kendimiz için değil, hastalarımız için de mücadele ettiğimizin bilinciyle, tüm halkımızı yanımızda olmaya davet ediyoruz.


Bu sebeplerle; Hakkımız, halkımız ve hastalarımız için, ideal sağlık sistemi için,Bugün ve yarın acil işlemler dışında sağlık hizmetini durduruyor, 

İŞ BIRAKIYORUZ!"