Fırat Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Anabilim Dalı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hikmet Esen, Kahramanmaraş merkezli depremlerde ortaya bu kadar ağır bir tablo çıkmasının en önemli nedeninin plansızlık olduğunu söyledi. İmar yetkisinin belediyelerden alınarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na verilmesini öneren Esen, “11 şehir planlandığında devletimizden, etkili kurumlardan ricamız; bunu aceleye getirmeden, mikro-bölgelerle hangi bölgenin sağlam, hangi bölümün çürük olduğu iyice belirlenerek şehirlerimizi ovalardan dağlık kesimlere çekmemiz gerekiyor” dedi.

Prof. Dr. Hikmet Esen, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yaşanan gelişmeleri ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Esen şunları söyledi:

"2020 ELAZIĞ DEPREMİNİN BİZE DERS OLMASI GEREKİYORDU, OLMADI"

"Ülkemiz, maalesef plansız bir ülke. Sadece bu deprem konusunda değil, enerji konusunda olsun, eğitim konusunda olsun, aklınıza gelebilecek hemen hemen tüm konularda plansız yaşıyoruz. Planlarımızı kağıt üzerinde yapıyoruz ama uygulamaya gelince maalesef eksik kalıyoruz. Deprem konusunda da o kadar deneyimli, tecrübeli bilim insanlarımız var ki. Jeologlarımız var, inşaat mühendislerimiz, mimarlarımız var. Bunlar, kaç yıldır bu depremin olacağını, Kahramanmaraş fayının harekete geçeceğini söylüyorlardı. Nitekim, dediğim gibi çok büyük depremler oldu. Bu bilim insanlarımızı dinlemeliydik. Yıllardır bunları hep böyle, tabiri caizse halı altına aldık, dinlemedik. Aslında çok zor bir iş değil. Biz, 24 Ocak 2020'de Elazığ depremini yaşadık. O depremde de buradaydık. Depremden sonra gerçekten devletimiz bütün imkanlarını kullandı. Özellikle Toplu Konut İdaresi, Elazığ'da çok mantıklı işler yaptı. Elazığ, ovada bir şehir. Bu ovadaki şehri alıp yavaş yavaş dağlara doğru, Elazığ'ın dağlarına doğru yerleştirmeye başladı. Burada ne oldu? TOKİ güzel işler yaptı. Elazığ yavaş yavaş rahatlatmaya başladı ancak bu depremin, afetin bize de ders olması gerekiyordu ki ders olmadı. 

"KENTSEL DÖNÜŞÜM ADI ALTINDA YÜKSEK BİNALAR YAPILDI"

Yerel yöneticilerimiz, maalesef yine kendi bildiklerini yaptılar. İmar planlarını revize ettiler. Biz çok umutlandık, imar planlarını revize ettikleri zaman dedik ki 'İnşallah Elazığ'da artık 14-15 katlı binalar yapılmaz' dedik ama maalesef gördük ki o ovadaki yerleşim yerlerinde kentsel dönüşüm adı altında yine 13 katlı, 14 katlı, 15 katlı binalar yapılmaya başlandı. Bakın, devletin ana kurumu bakanlık dağlara evler yaptı, 4 kat yaptı. Biz, aynı yerlere evleri yapmadık. Yerel yöneticiler, getirip bu ovalarda bunu 13-14 kat yaptılar. Yine burada bilim insanlarını dinlemedik. O kadar iyi bilim insanlarımız var ki. İnşaat mühendislerimiz var, bu bölgede kritik konularda çalışan, deprem konularında çalışan insanlarımız var ve maalesef yine dinlemedik. Kendi zeminlerimizi bile bile oraya yine 13-14 katlı binalar yaptık. Bu konuda eleştiriyorum. Gerçekten de siyasi bir düşünce olarak eleştirmiyorum. Bu şehir, bu vatan hepimizin. Keşke Elazığ, 24 Ocak 2020'den sonra yerel yöneticiler tarafından daha iyi modellenseydi. Bunu göremedik. Bakın, TOKİ çok güzel işler yaptı. Bunu söylüyoruz. O da aynı devletin elemanı, o da yine aynı siyasi düşüncenin elemanı. Ama herhalde bunu göremedik. Deprem öncesinde plansızdık, deprem sonrasında da plansız olduğumuzu gördük. Biz, 11 il olarak bu depremden etkilendik. Hâlâ daha ‘şu bölge afet bölgesi olsun, bu bölge afet bölgesi olmasın; şu bölge OHAL’e girsin, bu bölgeye girmesin’ gibi büyük bir kargaşa var.  

"MİKRO-BÖLGELERLE HANGİ BÖLGENİN SAĞLAM, HANGİ BÖLÜMÜN ÇÜRÜK OLDUĞU İYİCE BELİRLENEREK ŞEHİRLERİMİZİ OVALARDAN DAĞLIK KESİMLERE ÇEKMEMİZ GEREKİYOR"

Yardım kuruluşları ile devletin kuruluşlarını birbirine düşürdük. Depremin ilk gününden itibaren biz, devletimizin asıl kurumu olan AFAD ile yardım kuruluşu olan AHBAP’ı birbirine düşürdük. Bu bir plansızlıktı aslında. Koordinatörlerimiz olacaktı. Allah korusun, deprem olduğunda, hangi ilde, hangi ilçedeyse oraya AFAD'ın koordinatörleri direkt atanacaktı. Askerimiz, polisimiz sahada olacaktı. Bakın, çok acı, hâlâ daha bazı enkazlarda vatandaşlarımız var. Bunları o bölgeden öğrencilerimizle, arkadaşlarımızla konuşuyoruz. Adıyaman'da öğrencilerimiz, bundan 3 gün önce diyor ki 'Hocam, biz şehri terk ediyoruz, kokudan duramıyoruz'. Çok acı bir durum. Kokudan bir şehirde durulmaması bizim ayıbımız, devletimizin ayıbı. Bizim; insanlarımızı, sayı ne kadar fazla olursa olsun, afet ne kadar büyük olursa olsun kefensiz toprağa koymamamız gerekiyor. Bu da bir plansızlıktır. Bu da çok acı bir durum. Yine örnek olarak çok iyi; hep TOKİ’yi övüyorum, doğru işler yapıyorlar. 140 bine yakın deprem bölgesinde TOKİ'nin binalarının olduğu açıklandı ve hiçbirinin de hasar görmediği açıklandı. Bu, çok büyük bir mutluluk. İşte bu doğru işleri de söylüyoruz, yanlış işleri de söylüyoruz. Şimdi bu 10 şehir planlanacak. 10 şehir planlandığında Elazığ'da içinde var tabii. 11 şehir planlandığında devletimizden, etkili kurumlardan ricamız; bunu aceleye getirmeden, mikro-bölgelerle hangi bölgenin sağlam, hangi bölümün çürük olduğu iyice belirlenerek şehirlerimizi ovalardan dağlık kesimlere çekmemiz gerekiyor.

"İMAR YETKİSİNİN BAKANLIĞA VERİLMESİNİ İSTİYORUZ"

Biz, enerji olarak dışa bağımlıyız. Dışa bağımlılığımızı ne kadar azaltırsak, enerjiyi ne kadar verimli kullanırsak bizim için o kadar iyi. Şunu özellikle belirtmek istiyorum; artık biz, imar yetkisinin geçmişte olduğu gibi bakanlığa verilmesini istiyoruz. Belediyeler bu işi yapamıyorlar. Belediye meclisi üyeleri kasaptan, marketçiden olmasın. Tüm partileri eleştiriyorum. Parti üyelerine bakılmaksızın söylüyorum. Onların dağılımına baktığımızda, inşaat mühendisleri var, mimarlar var ama jeologlar yok, yerbilimciler yok. Bunlar karar versinler. Belki başkanların, meclis üyelerinin danışmanları var ama o mecliste konuşan insanların, mecliste karar veren insanların konunun uzmanları olması gerekir. Burada bir karar alındığında ‘Yok, ben bir danışmanıma sorayım, danışmanım ne diyor’ diye bir şey olamaz. Kişinin bilgisinin olması lazım. Bizim, bilime inanmamız lazım. Dolayısıyla ben, TOKİ nasıl bu binaları sağlam yapıyorsa TOKİ'nin artık şehircilikte de imarda da bu işi yapmasını istiyorum. Çünkü bu işin içine para giriyor, rant giriyor.

Yanlış işler yapıyoruz. Liyakatsiz atamalar var. Bu liyakatsiz atamaların artık bitmesi lazım. Konunun uzmanı kişilerin, o şehrin başında müdür olması lazım veya o kurumun başında müdür olması lazım. Bunları yaptığımızda ülkemiz düzelecek. Büyük bir acı ile karşı karşıya kaldık. Çok etkilendik. Bundan sonra belki depremler devam edecek. Ama zemin sağlamsa, binalarımız çok yüksek katlı değilse ve beton, demirden çalınmıyorsa hayatta kalıyoruz. İki kere iki dört.

Geçen çıkan haberlerde de söylendi, 37 meclis üyesinin 6 tanesi inşaat mühendisi, bir tanesi mimar. Bunlara biz, şehrin yeniden imarı konusunda yetki vermeyelim. Bu imar konusu, konunun uzmanları olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda olsun. Türkiye'nin yüzde 70'i böyle ise buna bakanlık karar versin. Tüm binalarımız da aynı kat sayısında olsun."

"MİKRO-BÖLGELEMELER İLE SAĞLAM EVLER YAPILSIN"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın deprem bölgelerinde yeni binaları bir yıl içinde bitireceklerine ilişkin açıklamasına da değinen Hikmet Esen, 2020 yılında Elazığ’da yaşanan deprem sonrası yapılan evleri anımsatarak böyle bir uygulamanın zor olduğunu ifade etti. Esen, yeniden inşa sürecinin aceleye getirilmemesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:

"Biz, bunun örneğini Elazığ'da gördük. Elazığ depreminin 3. yılındayız. Elazığ ile 10 ili kıyasladığımızda, afetin büyüklüğü ile Elazığ'ın büyüklüğünü kıyasladığımızda ki kıyaslanamaz, dolayısıyla bir yılda devletimiz bunu nasıl yapacak? Bu konuda çok emin değilim. İnşallah olur diyorum. Bir an önce evler yapılsın ama kesinlikle yeşil ve sürdürülebilir çevreci binaların yapılmasını istiyorum. Karar vermişken gücümüz de varsa aceleye getirmeyelim. Lütfen mikro-bölgeleme ile sağlam evler yapılsın."