Normal bir süreçten geçmiyoruz. Biz devlet dedikçe siz buna hükümet diyorsunuz. Yanılgı tam da burada başlıyor. Artık devlet kurumlarının partileştiği bir gerçekle karşı karşıyayız.

Geçenlerde Türk Polis Teşkilatı sayfasında Canan Kaftancıoğlu’nu doğrudan hedef aldığı bir açıklama var. Canan Kaftancıoğlu ister doğru ister yanlış bir açıklama yapsın , Emniyetin kurumsal hesabından  hedef alınan bir açıklama yapılıyor. Bir çok örnek var. TOGG icat ediliyor bunun reklamını Jandarma yapıyor. İçişleri bakanı Gazi Mahallesi’n de onu destekleyemeyen binlere  “Siz PKK’lısınız”diyor. Devletin tüm kurumları, iktidardaki partinin bir kurumu gibi  çalışıyor.   Herkesi kucaklayan bir devlet mi? Yoksa siyasi propagandaya dönüştürdükleri at koşturdukları bu düzen mi ?

TRT veya  Demirören Haber Ajansı her gün  iktidar gücü olan AKP propagadası yapıyor. Böyle bir atmosferde düzenli olarak algı oluşturan ve toplumu kontrol altına alan  bir sistemden adaletten, demokrasiden bahsedilebilir mi?

Ekrem İmamoğlu pazarda seçim çalışması yapıyor. Cübbeli bi amca çıkıp ‘’PKK'lıları burada istemiyoruz ‘’ diyor. Ekrem İmamoğlu kolunu bağlamış hayretle izliyor. Çünkü hayret edilecek bir durum. Toplum afyon gibi gazladıkça gazlanıyor.

Tüm bu partileşen devlete rağmen toplumun %48'i bu rejime‘’hayır’’ dedi. Seçim bir demokrasi oyunudur. Ancak bir gerçeği vurgulamakta yarar var; Erdoğan 5 yılda geçirdiği kanunların avantıjını kullandı, sansür politikasını uyguladı ama yine de gol atamadı .

Devlet aygıtının 21 yılda geçirdiği yapısal dönüşüm onu ‘zafere’ taşısada istenilen sonucu alamadı..Bu nedenle burdan sosyo-politik bir analizde yapılamaz. Bu % 50 , % 50 olan veri bir kültürel ayrışma da değil. Ülkücülerin yarısı burda yarısı orda. AKP profil analizi sanki cübbeli,muhafazakar gibi yansıtılsa da hiç tahmin etmediğin insan profillerinin desteklediği bir taraf oldu. Tersten tessettürlü olup AKP'ye karşı olan onbinlerce kadın var. İnsanların yaşam tarzı beni ilgilendirmiyor sadece kutuplaşmadan kültürel bir sonuç çıkaramayacağımızı belirtiyorum.

Yani seçim sonuçları bize sadece siyasi bir tercihi ortaya koymuştur. AKP her ne kadar zafer kutlamaları yapsa da bir lokomotif oluşturamadı. Edoğan her ne kadar dik görünüp türküler söylemeye çalışsa da  yan yana olması pek düşünülmeyen 5-6 partinin koalisyonu ile ancak cumhurbaşkanı seçilebildi. Bunu duygusal, romantizm bir yaklaşımımdan dolayı demiyorum. Hüda Par ile MHP'nin yan yana durmasının nedenlerini iyi düşünmek gerekir. Ayrıca Erdoğan kendisine karşı % 48'lik bir blok olduğunun farkında. Bu seçimde aslında tedirgin de oldular.  

Bir gözlem ; Külliye ye o gece Atatürk bayrağı astılar ! Şimdi herkes şunu net biliyor ki ,bunu sırf kendi siyasi dengelerini gözetmek için yaptı ! Burda onu ayakta tutanlar da Erdoğan’dan rahatsız. Çünkü Askeriyenin bir kısmı, MHP, Ergonekon ‘’sizi iktidara taşıyoruz ama bu sana son uyarı ‘’ dediler.

Herkesin bildiği gibi AKP’den Erdoğan’ı çıkar geriye hiç bişey kalmaz. Çünkü AKP artık kurumsal bir parti olmaktan çıktıp sadece bir kişinin iradesiyle ayakta olan bir konumdadır. Yani bir kişi giderse partinin dağılacağını herkes farkındadır.

Dün Bahçeli konuşmasın da çok önemli bir şey dedi.Ben orayı cımbızla çektim. ‘’Önümüzde ki

günlerde çok şey değişecektir.İnşallah Türkiye değişmez ‘’ dedi. Çünkü bu adam beni her ne kadar

temsil etmese de Türkçü-milliyetçi bir gelenekten geliyor, Her ne kadar kişi olarak  itibar edilmesede kendisi politik süreçlerde önemli roller üstlenen kritik bi isimdir. HÜDAPAR ittifakından Bahçeli'nin  rahatsız olduğu belirtiliyor. 

Hüda Par şimdilik sessiz dursa da, bazı şeyleri ön görmek için erken olsa da silahları tümüyle terk ettiğini düşünmüyorum.Bu nedenle Bahçeli’nin sözleri ve HÜDAPAR ittifakı,Cumhur İttifakı’n da çatlakların olduğunu gösteriyor. Bahçeli’nin bunu demesi oldukça önemlidir ! Bu sözü Erdoğan’a ithafen söylediği ortadadır. Bu nedenle en az muhalifler kadartedirgin,tatsız !

Secim sonuçlarını kutlamalarında özellikle Selefi çetelerinin ve ,Afganların ,Suriyelilerin ve Arapların bir kısmının yer alması herkesin dikkatini çekti. Farklı ülkelerden gelen radikal selefilerle, Türkiye'deki selefilerin ittifakı nasıl bir sonuç doğurur. Bugün mecliste radikal İslamcıların bulunması yarın ne gibi sonuçlar doğrurur.

Size sormak istiyorum !

Bunlar bu ülkede ne yapıyor ?

Çok büyük bir farkta yapamadı. %60 iken hedefi % 52 aldı. 550 bin oy arttırdı. Kemal Kılıçdaroğlu ise 850 bin oy arttırdı.Bir başka gözlem dün Erdoğan bir konuşma yaptı.’’LGBTİ+’’ vurgusu ve ailenin kutsallığı üzerine. Anlaşılan o ki toplumun yarısını düşman gören kötülük siyasetinden milim geri adım atmayacak. Sol, sosyal demokrat kesimi sindirmeye devam edecek. LGBTİ+ yı böyle hedef göstermek linç ve can güvenliği tehdidini doğurmaz mı? Bunun nedeni yine tedirgin olmadığından değil,kendine bir düşman var etmeden kendi varlığını koruyamayacağını ve kitlesini tutamayacağını biliyor.

Dün yine Millet İttifakı açıklamalarına bakılınca, durumu en iyi analiz eden Ali Babacan olmuş.

Onunla aynı yerde durmayız ama objektif bakıldığında çok doğru konuştu. Dedi ki; “Yönetemeyecekler, devletin tüm gücünü kullandılar, birlikte iş yapma kültüründen vazgeçmeyeceğiz ” Bu ilerleyen günlerde demokrasi cephesinin büyütebilmenin olanaklarını gösteriyor.

Bir başka tartışma Kılçdaroğlu doğru bir aday mıydı ? Seçimlerde ki adaletsizliğe bakılmadan bu

yorumu yapmak doğru değil bence.Erdoğan’ın karşısına çok keskin başka adayda koysan sonuç

değişmezdi. Çünkü bir faşizmin kurumlaştığı, partili bir devlet anlayışı var ortada.Tüm bu çelişkiler olsa da  karpuz gibi ikiye bölünmüş bu toplum anlaşılan Erdoğan’ı rahatsız etmeyecek. Bu tarafı iyice körüklemeye devam edecek.Zaten siyaset tarzı böyle. Burdan besleniyor. Bazen bu iki cepheyi ne tutuyor diye merak ediyorum. Türkiye gibi toplumlarda kutupluluk çok tehlikelidir. Başka ülke bunu dengeleyebilir. Fakat bizim gibi Ortadoğu ülkeleri bunu kaldıramaz.

Toplumu sersemleştirdiler,yenilgi hissiyatı verdiler,umutsuzluğa sürüklediler. Bu ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı dilleri ne yazık ki bazı şeyleri körükleyecektir. Pedogojide bir şey var; zıt psikolojik saflaşma.  Hepimiz biliyoruz mi demokrasi tepeden gelmez. Demokrasi ikna edilerek olur. Toplumun kendini yaşabilmesi için alan yaratılması gerekir.

Gelelim sonuca ; Ekonomi çöküyor, işsizlik oranları milyonlarla ifade edilmeye devam edilecek, büyük şirketlerin iflası kaçınılmaz, dövizin kontrolden çıkacağına dair çok sayıda veri var. Fazla yönetemezler.  Çok üzgünde olsak Türkiye’yi iyi bir gelecek beklememektedir .

Bugüne kadar izlenen mücadele yöntemleri etkili olamadı. Ancak sorunlar artarak devam ediyor. O zaman yeni bir yola ihtiyacımız var. Ama nasıl?

Bu sorunun cevabını tartışarak, muhasebemizi yaparak  bulabiliriz.