Haber: Fatoş Erdoğan

İstanbul Tabip Odası (İTO) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), İstanbul Tabip Odası'nın Cağaloğlu'ndaki binasında 14 Mart Tıp Haftası boyunca sürdürülen beyaz eylemleri, sağlıkta şiddeti ve son vaatleri, bugün yaptıkları basın toplantısıyla değerlendirdi.

"Oyalama Değil Somut Adımlar İstiyoruz" başlıklı basın toplantısına İTO Emekli Hekimler Komisyonu Başkanı Dr. Erdinç Köksal,  İTO Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Prof. Dr Osman Küçükosmanoğlu, TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, İTO Başkanı Prof.Dr. Pınar Saip ve TTB Merkez Komite Üyesi Dr. Çiğdem Arslan katıldı.

"EN ZOR ŞARTLARDA BURADAYDIK; BUNDAN SONRA DA BURADA OLACAĞIZ"

Basın açıklamasını TTB Merkez Komite Üyesi Dr. Çiğdem Arslan okudu.

Sağlık çalışanlarının hem özlük hakları için hem de toplum sağlığı için mücadele ettiğinin vurgulandığı açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Emek, özlük hakları ve toplum sağlığı mücadelemiz her geçen gün büyüyüp sahiplenildikçe sorumluluğunu yerine getirmesi gerekenler ne yazık ki haklılığımızı görünmez kılacak, farklı algılanmasını sağlayacak her türlü akıl oyununu yürütmek için çaba göstermektedir.

Türkiye ve dünya çok büyük bir salgın sürecinden geçmektedir. Covid-19 aşısına kadar her 30 dakikada bir sağlık çalışanını bu enfeksiyondan kaybettik. 14 Eylül 2020 yılına kadar dünyada Covid-19 vakalarının %14’ü yani yaklaşık 5 milyonu sağlık çalışanıdır ve her geçen gün bu sayı artmaktadır. 

Türkiye, sağlık çalışanı-hekimlerdeki Covid-19 kaynaklı hastalık ve ölümlerde en kötü ülkelerden birisi olmuştur.

Kötü pandemi politikalarına rağmen büyük bir fedakarlık gösteren bizlere yönet(e)meyenlerin hürmetsizliği her geçen gün o kadar artmıştır ki en sonunda bizlere ‘giderlerse gitsinler’, ‘gidişleri olsun da dönüşleri olmasın’ dahi diyebilmişlerdir. 

Bir kez daha bilinmesini isteriz ki yönet(e)meyenlere terk etmeyecek kadar değerli gördüğümüz sağlık mücadelesi için en zor şartlarda buradaydık; bundan sonra da burada olacağız. 

"BOŞ VAATLERE SABRIMIZ KALMADI"

Her türlü zor şarta rağmen çalışan bizler emeğimizi, hakkımızı sorduğumuzda ise almadığımız maaşları alıyormuşuz gibi gösterilmiş; reklam duyuruları gibi “14 Mart’ı bekleyin” oyalamaları denenmiştir. Bilinmesini isteriz ki emeğimiz de kimsenin oyuncağı değildir ve boş vaatlere sabrımız kalmamıştır. 

Bizleri değersizleştiren, emeğimize hürmetsizlik edenlere en güzel cevap 14-15 Mart 2022 tarihlerinde, yakın tarihin en yoğun katılımlı G(ö)REV’i ile verilmiştir. “Emek Bizim Söz Bizim” eylem sürecini tüm odalarımız ve sağlık emek örgütleriyle başlatırken, mücadelede uzun bir sürece girdiğimizin farkındaydık.  Bizleri küçümseyen, hakir görenlerin de haklarımızı eninde sonunda alacağımızın farkında olmasını tavsiye ederiz. Salgında yaptığınız gibi burada da gerçeği yok saymak, görünmez kılmak için algı oyunları yapmayın. Unutmayın; “gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” 

"ALGI OYUNLARIYLA EMEK MÜCADELEMİZ BULANIKLAŞTIRILMAYA ÇALIŞILMAMALI"

“Hakikat iki tarafa muhtaçtır; biri onu dillendiren diğeri onu anlayan”. Bu durum uzun zamandır Türk Tabipleri Birliği – Hekimler ve Türk Tabipleri Birliği – Toplum arasında oluşmuştur. G(ö)REV’lerdeki toplum ve hekim katılımı, desteği; en güvenilir kurumlar arasında ilk sıraları hep TTB’nin alması bunların göstergesidir. Yalnız bizler biliriz ki “hakikat yolun sonu değil, kendisidir” ve yol göstericilerimiz de bilimdir; etiktir. Hakikat kimseyi rahatsız etmemeli, algı oyunlarıyla emek mücadelemiz bulanıklaştırılmaya çalışılmamalıdır.

Emeğimiz ortadadır ancak karşılığını alamadığımız, her geçen gün şiddet dilinin ve malpraktis baskısının altında daha fazla ezildiğimiz; sağlığın peyderpey kamunun elinden alınarak özellere bırakıldığı da ortadadır. Tüm emeğine sahip çıkanlar gibi hekimlerin emeklerine sahip çıkması, kötü niyetliler hariç kimseyi rahatsız etmemelidir. Biz sağlıklıysak toplum sağlıklı; toplum sağlıklıysa biz de sağlıklıyız. Bu sebeple hekimlerin emeklerine örgütlü şekilde sahip çıkması anayasa ile güvence altına alınmış en temel haklarından birisidir. Bunu yaftalamak, engellemek anayasal suçtur. Odalarımız ve sağlık alanındaki sendikalar, hekimlerin mücadelesini birleştirip güçlendiren en önemli unsurlardır.

14 Mart Tıp Bayramı süreci de dahil mücadelemizde insanca yaşayacak ve emekliliğimize yansıyacak ücret talebimizi sürekli dile getirdik. Ne fazlasını ne eksiğini yalnızca emeğimizin karşılığını istedik. Bugün, BAĞ-KUR ve SSK emeklisi hekimlerin aylığı 2.300-4.000 TL arasındadır. 2020 verilerine göre Türkiye, uzman hekim maaşları sıralamasında OECD üye ülkeleri içinde sondan altıncı sırada; pratisyen hekim maaşlarında ise 17 ülke arasında 14'üncü sıradadır. Hakikat bunlardır.

Mevcut koşullarda Tıp bayramı olarak bu sene de ne yazık ki kutlayamadığımız 14 Mart’ta, her sene yaptığımız gibi Taksim’de Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakmamıza dahi izin verilmemiş, bir de 89 yaşında halen emekli hekimlerin emeğine sahip çıkmak için alanlarda olan bir tıp çınarını yere düşürmekten çekinilmemiştir. Sağlıkta şiddet ne yazık ki artık işyerlerimizin de dışındadır. Hocamıza verdiğimiz söz, tüm hekimlere verdiğimiz sözdür: “önlüğümüze çamur bulaştıranlara karşı, karanlığa karşı; önlüğümüzün beyazına sahip çıkacağız, mücadelemizi daha da büyüteceğiz.

"BİZLERİ HEDEF GÖSTEREN YAKLAŞIMLARLA SAMİMİYETLE MÜCADELE EDİLMELİ"

Son dönem topluma sirayet ettirilen şiddet dilinin tüm alanlara da yansıtıldığını üzülerek görmekteyiz. Artık meslektaşlarımız görsel/yazılı basında, dizilerde, filmlerde, sosyal medya mecralarında dahi şiddete uğramaktadır. Kadük bırakılan sağlıkta şiddet yasasını dahi işletemeyen, önerdiğimiz yasa tasarısını Meclis’e getirmeyenler; kendi getirecekleri yeni şiddet yasa tasarısını da neredeyse sosyal medyada trollere terk edecek durumdadırlar. Bizleri hedef gösteren başka mesleklerle karşı karşıya getirmeye çalışan; kamuoyunu kışkırtan, yönlendiren tüm yaklaşımlara engel olunmalı, samimiyetle mücadele edilmelidir. 

Bilindiği üzere  14-15 Mart Büyük G(ö)REV'imizin bir gün sonrasında, içerisinde sağlıkta şiddet ve malpraktis ile ilgili maddelerin de bulunduğu bir yasa teklifi meclise gelmiştir.  TTB olarak ilgili yasa teklifi hakkındaki görüşümüzü 17 Mart tarihinde kamuoyuna açıklamıştık. Yasa teklifinde, sağlıkta şiddet ile ilgili Türk Tabipleri Birliğinin uzun süredir dile getirdiği önerilerin bulunması anlamlı olsa da düzenleme ne yazık ki sağlıkta şiddeti azaltmak için yeterli olmayacaktır. Sağlıkta şiddetin nedenlerinin tüm yönleriyle incelenerek buna yönelik bütünlüklü adımların atılma ihtiyacı halen devam etmektedir. 

"YİNE ETKİSİ YETERSİZ OLAN GÖSTERMELİK BİR YASA TEKLİFİ"

Yasa teklifinde, malpraktis ile ilgili olarak; Mesleki Sorumluluk Kurulu önerilip, kurulun yapısı ve yetkileri tanımlanmıştır. Bu kurulda meslek örgütünün ve uzmanlık derneklerinin yer almaması, kurulun temsiliyet yeteneğini zayıflatan büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda; kurulun neredeyse tamamının bakanlık idarecilerinden oluşması, tarafsız bakış açısı konusunda sorunludur ve sağlık çalışanlarının üzerindeki siyasi baskıyı daha da artıracaktır. Türk Tabipleri Birliği ve alanın diğer sağlık emek-meslek örgütlerinin görmezden gelinmesi sonucu, yine etkisi yetersiz olan göstermelik bir yasa teklifi hazırlanmıştır. 

Belirttiğimiz gibi Cumhurbaşkanının 14 Mart günü açıkladığı vaatlerinden sağlıkta şiddet ve malpraktis konularını içeren yasa teklifi hayal kırıklığının ötesine geçememiştir. Açıklanan diğer vaatlerle ilgili ise somut bir adım henüz atılmamıştır. Cumhurbaşkanının vaatlerinin  gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceğini, gerçekleştirilecekse nasıl gerçekleştirileceğini yakından takip etsek de tüm meslektaşlarımız, sağlık camiası ve toplum bilmelidir ki sadece geçiştirme ve oyalama olarak gördüğümüz bu vaatler kesinlikle sorunlarımıza çare olmayacaktır. Tüm sağlık emek-meslek örgütlerimiz, odalarımız, ilgili kurullarımız ve Türkiye'nin dört bir yanından meslektaşlarımızla yapacağımız hızlı toplantılarımız sonrasında önümüzdeki dönem mücadele programımızı sizlerle paylaşacağız. Emeğimiz, geleceğimiz ve toplumun sağlık hakkı için mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu mücadele sizin için, bizim için, hepimiz için."

"ÇAMURA BULADIKLARI BEYAZ ÖNLÜĞÜMÜZÜ KORUMAK İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ"

Basın açıklamasında söz alan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise, “Uzun zamandır sağlıkta dönüşüme karşı bir mücadele veriyoruz. Son aylarda özellikle bu salgınla birlikte tahribat herkes tarafından görünür oldu. Biz emek bizim söz bizim dedikçe bu ülkede hep karşı karşıya kaldığımız o düşmanlaştırma ile karşı karşıya kaldık. Kabul etmiyoruz. Çamura buladıkları beyaz önlüğümüzü korumak için mücadele edeceğiz” diye konuştu.

14 Mart Tıp Bayramı’nda Taksim Cumhuriyet Anıtına çelenk koyma sırasında polis müdahalesi ile yere düşürülen Dr. Erdinç Köksal da, 14 Mart'ta Taksim'de çamura bulanan önlüğünü İstanbul Tabip Odası'na (İTO) emanet etti.

"BU EMANETİ İBRETİ ALEM İÇİN KORUYACAĞIZ"

İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, Dr. Erdinç Köksal'ın emanet ettiği çamurlu önlüğü alarak "Ben Erdinç abime hiç kirlenmemiş bembeyaz önlüğününü İstanbul Tabip Odası olarak vermek istiyorum, bu emaneti ibreti alem için koruyacağız" dedi.

BAKAN KOCA'DAN KÖKSAL'A TELEFON

Dr. Erdinç Köksal basın toplantısında yaptığı konuşmada, yaşadıklarına değindi. Toplumun her kesiminden destek mesajları, çiçekler aldığını belirten Köksal, herkese teşekkür etti.

Yaşanan olay sonrası Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da kendisini arayıp üzüntülerini ilettiğini belirterek, 49 dakika süren bu konuşma için kendisine teşekkür etti. 

ito (2)