Haber: Sabri Kırdar

Büro Emekçileri Sendikası Antalya Şube Başkanı Devrim Mol, Adalet Bakan Yardımcısı Ramazan Can’ın Yargıtay binasındaki Adalet Akademisi programında Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme Sınavı mülakatı öncesi cep telefonuna gelen torpil referans mesaj görüntülerinin yayınlanması üzerine açıklamalarda bulundu. “Adalet Bakanı’nın Gözü Torpili Kaçırmıyor. Mülakat Değil Liyakat İstiyoruz!” diyen Devrim Mol, “Kamusal görev ve unvanlar hiç kimsenin ve partinin mülkiyetinde değildir. Kamusal hizmet ve unvanlar toplumun ortak mülkiyet hakkı olduğundan toplumun bütününe açık ve eşit olması gerektiği, hak edenin kamusal hizmette görev aldığı, liyakat esasına göre kariyer yaparak yükselmenin temel esas olarak benimsendiği, dolayısıyla bakan, bakan yardımcıları ve yüksek bürokratların aracılık etmediği/edemediği adil bir sınav hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.


Devrim Mol’un açıklamasının tamamı şu şekilde; Bu ülkede eşitliği, liyakatli yönetimiyle tüm toplumun göz bebeği olması gereken yargı teşkilatı yine bir görevde yükselme sınavında Adalet Bakan Yardımcısının torpil referans mesajları ile gündeme geldi. Adalet Bakanı Yardımcısı Ramazan Can’ın Yargıtay binasındaki Adalet Akademisi programında Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme Sınavı mülakatı öncesi cep telefonuna gelen referans mesajlarını yanıtlayan ve Adalet Bakanı Özel Kalemine ilettiği yaklaşık yarım saat süren mesajlaşma görüntüleri FOX TV’de yayınlandı. Medyada hızlıca yayılan Adalet Bakanlığı torpil haberleri mesajlaşma görüntüleri her ne kadar RTÜK tarafından yasaklansa da toplum vicdanında derin yaralar açmış, kamuya olan güven bir kez daha sarsılmıştır.  Özellikle yıllarca yoğun iş temposunda çalışmış didinmiş, sınava girmeyi hak etmiş, haftalarca işten sonrada GYS’na çalışmış yargı emekçilerinin Mülakat Sınavına en ufak bir güveni kalmamıştır.


Konuyla ilgili Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Bakan yardımcımızla ilgili basına intikal eden hususları biz de gördük. Torpil iddialarını reddediyoruz. Tek kriterimiz liyakattir.” Ve gelen mesajlarla ilgili “Bunların değerlendirmesini yapacak olan komisyonlardır. Referansları, başka talepleri olabilir. Bu talepler değerlendirilirken, ilgili komisyonlar kişinin liyakatine bakar. Bizim tek kriterimiz liyakattir.” diyerek adeta referans mesajlarına sahip çıkması kabul edilemez. Buradan Adalet Bakanı Sayın Yılmaz TUNÇ’a soruyoruz: Adalet Bakanı Özel Kalemi veya Bakan Yardımcısı komisyona ilettiği mesajlarda referans talep edenlerin memuriyet vakarına yakışır tutum ve davranışlar sergilemediklerini ve haksızlık yapma, adil davranma kriterlerine sahip olmadıklarını, dolayısıyla mülakatların olumsuz değerlendirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiş midir? Ancak biz biliyoruz ki bu tür makamlardan gelen talepler sınav komisyonlarında referans talebi olanın lehine değerlendirilmektedir. Adalet Bakanlığı’nın özrü kabahatinden büyük açıklamaları sınavı kazanıp mülakata girecek yargı emekçilerinin yüreğine su serpecek olmaktan uzaktır.  Bu ülkede görevde yükselmek için emekçilerin ille de bir referans mı bulması gerekiyor?


Hepinizin yakından takip ettiği gibi kamusal hizmetleri yürütülmesinde liyakat ve kariyer ilişkisini ortadan kaldıran mülakat haksızlığı yetmezmiş gibi, kamusal unvan ve görevlere açıktan atama, birden fazla görevin belli kişiler marifetiyle vekâleten yürütülmesi sıkça başvurulan liyakat kariyer ilişkisini ortadan kaldıran yöntemler olarak öne çıkmaktadır. Burada bir hususun altını çizmekte fayda görüyoruz;  kamusal hizmete ilk işe giriş sınavları dahil olmak üzere görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında uygulanan mülakatın kaldırılması için seçim öncesinde söz verildiği halde halen bir düzenleme yapılmaması ve iktidarın ağırdan almasının altında, kamusal alandaki istihdamın en küçüğünden en büyüğüne yandaşa partiliye ve iktidar ittifakı olan diğer partililere bir rüşvet ve sus payı olarak dağıtıldığı gerçeği artık halı altına süpürülmeyecek kadar ortalığa saçılmıştır.


Yapılan bütün kurum güven araştırmalarında en alt sıralarda kendine yer bulabilen adalet bakanlığı, yargı adaleti ve hukukun üstünlüğünün kurumsallaşması için kayda değer bir şey yapmadığı gibi, hukukun yerlerde sürünmemesi için bir şeyler yapması gereken bakan yardımcısı, Adalet Bakanlığında binlerce yargı emekçisinin bin bir emekle hazırlandığı görevde yükselme sınavında yazılı sınavı kazanan adayların girmeye hak kazandıkları mülakat sınavında torpile kayırmaya ve emek hırsızlığına aracılık ettiği ifşa olunca, kamuoyundan ve sınava girecek adaylardan özür dileyerek istifa etmesi gerekirken, istifa etmek yerine kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle mahkemeye koşup çıkan haberlere yayın yasağı kararı çıkarmak olmuştur.


Bizler Büro Emekçileri Sendikası olarak mülakat uygulaması emek hırsızlığı olduğunu, kamusal hizmetlerin yerine getirilmesinde liyakat kariyer ilişkisini ortadan kaldırdığını ve kamusal hizmetleri niteliksiz hale getirdiğini biliyoruz. Bunun için mülakat uygulamasına başından beri karşı durduk, kamuya ilk işe girişler dahil, kamuda görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakatın kaldırılması için idari yargıda davalar açtık, yasa değişikliği için siyasi partilerle görüşmeler gerçekleştirerek yasal değişiklik için önerilerde bulunduk, diğer taraftan işyerlerimizin önünde ve alanlarda basın açıklamaları yaparak teşhir ettik ve etmeye de devam edeceğiz.


Bir kez daha altını kalın çizgilerle çizerek söylüyoruz. Kamusal görev ve unvanlar hiç kimsenin ve partinin mülkiyetinde değildir. Kamusal hizmet ve unvanlar toplumun ortak mülkiyet hakkı olduğundan toplumun bütününe açık ve eşit olması gerektiği, hak edenin kamusal hizmette görev aldığı, liyakat esasına göre kariyer yaparak yükselmenin temel esas olarak benimsendiği, dolayısıyla bakan, bakan yardımcıları ve yüksek bürokratların aracılık etmediği/edemediği adil bir sınav hakkı için mücadele etmeye devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.