Haber: Egecan Türkmen
Duruşmada, yangın gecesi otelde bulunan yönetim kurulu üyeleri ve otel müdürünün "canların yaşam hakkının garantörü" olduğu vurgulanarak, yangın sonrasındaki ihmali hareketlerinin cezalandırılması gerektiği dile getirildi.
"Ya Vicdanlılar Ya da Kar Hırsı Kazanacak"
Müşteki avukatlarından Bilsay Sarper Arslan, savcılığın mütalaasındaki bilinçli taksir görüşünü reddetti. Arslan, mütalaada yer almayan, oteldeki yangın sonrası ölümcül ihmalleri tek tek sıralayarak, sanıkların TCK'nın 83. maddesi (İhmali hareketle kasten öldürme) kapsamında yargılanması gerektiğini belirtti:
Olası Kast Vurgusu: Sanıkların, müşterilere haber vermek gibi hayati yükümlülüklerini kasten yerine getirmeyerek ölümlere sebep olduklarını savunan Arslan, "Müşterilere haber vermek gibi hayati ve ölümlere engel olabilecek icrai hareketi gerçekleştirmemişler, bu ihmali hareketleri ile TCK 83 kapsamında olası kast ile ölümlere sebebiyet vermişlerdir" dedi.
Mesaj Davası: Arslan, davanın sonucunun toplumsal bir mesaj vereceğini belirterek, "Heyetiniz vereceği kararla deprem anında kendisini dışarı atmak yerine hasta çocuklara koşarak onları kucaklayan hemşire Şeyma Alakuş'a mesaj verecek. Ya vicdanlı insanlar kazanacak ya da çürümüş gemisini kâr hırsıyla yürütüp bana bir şey olmaz diyen vicdansızlık kazanacak. Bunun arası yok Sayın Heyet" ifadeleriyle en ağır cezanın verilmesini istedi.
Ailelerden Yürek Yakan Sözler: "Dört Yavrumu Poşetle Teslim Aldım"
Hilmi Altın: Eşi Kübra ve kızı Alya’yı kaybeden Hilmi Altın, otelin "tabut" olduğunu bildiklerini ve otelin açılmasına izin veren herkesin katil olduğunu söyledi: "Eğer bu davada hakkaniyetli bir karar çıkmazsa, bu devlete hakkım helal değildir."
Ayşe Ekici: Kızı, damadı ve iki torununu (Buse ve Ela) kaybeden Ayşe Ekici, "Dört yavrumu poşetlerle teslim aldım. Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Biz bunları bir taşa anlatsak, o taş çatlardı. Hakim bey, bizi yerinize koyun. Empati yapın ve en ağır cezayı verin" dedi.
Duygu Can; Çocukları Nehir ve Doruk’u kaybeden Duygu Can, Evlatlarımın is kokusu hâlâ duruyor... Sizler ana, baba, dede, nine, arkadaş katilisiniz. Benim kızım avukat olmak istiyordu. Kızımın bu hayali omuzlarınızda kalsın!" diyerek sanıklara tepki gösterdi.
Ceyhan Mercan: Oğlu Alp Mercan'ı kaybeden anne Ceyhan Mercan, oğlunun kazancının büyük kısmını kız çocuklarının okuması için bağışladığını belirterek, "Benim güzel oğlum teşhis edilemeyecek haldeydi. Benim kıyametim 21 Ocak'ta koptu. 'Asrın davası' deniyor, biz de asrın kararını bekliyoruz" dedi.
Rıfat Doğan: Eşi Ceren ve kızı Lalin'i kaybeden Rıfat Doğan, "Burada herkes bilir ki 'Ben karışmam işlere' diyen Emine Ergül, aslında bütün şebekenin başıdır. Tüm finans onun elindedir. Sayın Savcı; bana eşimi ve kızımı siyah bir poşetle teslim ettiler... Bizi artık evde karşılayan, öpen kimse yok!" dedi ve sanıkların olası kasttan cezalandırılmasını talep etti.
Serpil Gençbay: "Bir İnsanın Bir Tablet Kadar Değeri Yok"
Yangından kurtulup, insanları kurtarmak için tekrar otele girip hayatını kaybeden Yiğit Gençbay’ın annesi Serpil Gençbay, savcılığın suçlamayı olası kasttan bilinçli taksire düşürmesine karşı çıkarak, bir tanığın, katliam anında katil ailenin kendisine ait başka bir otelde kahvaltı ederken torunlarının tablet ve elbiselerinin yandığından bahsettiğini aktardı. Gencbay, sözlerinin sonunda, "Bir insanın bir tablet, bir elbise kadar değeri yok. 60-70 cenaze tır dorselerinde bekletiliyordu" diyerek tepkisini dile getirdi.
Duruşmada sanıkların ve sanık avukatlarının savunmalarına geçildi. 18 sanığın savunması tamamlandı. Duruşma 30 Ekim Perşembe 09:00’da devam edecek.
Tarihi davada, Otel sahipleri, İl Özel İdaresi ve Bolu Belediyesi personellerinin savunmaları sonrası, Cuma günü karar bekleniyor.





