TBMM Genel Kurulu’nda, bugün Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı 2021 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifi ve 2023 Yılı Bütçe Kanun Teklifi görüşülüyor.

İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, Türkiye’deki yüzde 80’lik enflasyona dikkat çekerek, “Bu sene aynı para ile yaptığınız hizmeti gelecek sene enflasyon böyle devam ettiği sürece aynısını yapmanız pek de mümkün olmayacak gibi görünüyor” dedi.

Yılmaz, bütçede donuk ödemeler olduğunu aktararak, “Örneğin savunmadan kısayım da eğitime aktarayım diyebileceğiniz durum yok. Cari harcamaları kısalım da yatırımları artıralım diyebilecek durumda değiliz. Dolayısıyla bütçenin bütün ödenekleri önceden belli. Personel, faiz, SGK ödemeleri, görev zararları ve cari transferlere gidiyor. Hiçbir hareket alanı yok, siyasi iradeye” diye konuştu.

Yılmaz, bütçenin gelirinin büyük kısmını dolaylı vergilerin oluşturduğunu vurgulayarak, “Vatandaşın yapması zorunlu olan harcamalar. Dolayısıyla gelir dağılımını bozucu etkisi var. Gelir vergisi yönünden de kurumlar vergisi ve emekçilerin ödediği vergiye baktığımızda, yük yine emekçilerin üzerinde. Öbür taraftan ekonomiyi düzenlemek, uzun vadeli teşvikler vermek ve dolayısıyla verimliliği artırmak amacıyla yapıldığı söylenen, 994 milyar lira tutarında bir vergi harcaması var. Dar gelirliler maalesef buradan da bir gelir elde edemiyor. Bir fayda edemiyorlar” diye konuştu.

Yılmaz, Türkiye’nin 2013 yılında ulaştığı milli gelir seviyesinden patinaj yaparak aşağılara geldiğini belirterek, şunları söyledi:

“Ülkenin geldiği yer 700 ile 800 milyar dolar arasında bir bölgede patinaj yapıp duruyor. İsterseniz yüzde 50 büyüyün ama milli gelir artmıyor. Dolayısıyla ben isterdim ki bundan 1 asır önce aziz milletimizin büyük fedakarlıkları ile kurduğu bu yüce Meclis’in çatısı altında, millet egemenliğine dayanan bu ikinci yüzyılın eşiğinde daha iyisini nasıl yapabiliriz konuşalım. Yine isterdim millet egemenliğinin en temel şartlarından biri olan bütçe hakkı artık sadece kağıt üstünde kalmamış olsaydı. Yasama organının yürütme organı tarafından yapılacak harcamalar ile bunların karşılığında toplanacak vergiler konusunda söz sahibi olması demek olan bütçe hakkı, Avrupalı milletlerin yüzyıllar boyunca kanlı mücadeleler verdikleri ve demokrasilerinin en kutsal değerlerinden biri olarak gördükleri bir kavramdır.

“PARLAMENTOMUZ BÜTÇE HAKKINI FİİLEN KAYBETMİ DURUMDA”

Bu kavramın kıymetini maalesef bilemedik, bugün parlamentomuz bütçe hakkının hukuken olmasa bile fiilen kaybetmiş durumdadır. Şayet bu hak korunabilmiş olsaydı burada muhalefet partileri olarak temsil ettiğimiz halkımızın yarıya yakın kesiminin, derin yoksullukla boğuşan geniş kitlelerin, yatağına aç giren sesini iktidara duyurabilir, eleştirilerimizin dikkate alındığını görebilir, halkımızın parasının nereye ve nasıl harcandığının hesabını sorabilirdik. Fakat geldiğimiz noktada ne yazık ki bunlara imkan bırakılmadı. Bırakın Meclis’in bütçede söz sahibi olmasını mevcut iktidar ne yazık ki artık bütçenin yapımı ile ilgili şekil şartlarına bile uymaya tenezzül etmiyor.”

“ENFLASYON HER ŞEYİ BİR ANDA SİLİP SÜPÜREBİLİR”

“Umursamadığınız ve kontrol altında tutulamayan enflasyon her şeyi bir anda silip süpürebilir” diyen Yılmaz, adalete olan güvenin yitirildiği ülkelerde de siyasi istikrarsızlıklar ve toplumsal kırılmalar yaşanabildiğini hatırlatarak, “Bir an önce toplumun sadece yarısını değil mümkün olan en geniş kesimini içine alan mutabakat zemini oluşturulmalı ve yönetim sistemimizi bu mutabakata göre şekillendirmeliyiz. Bu da ancak güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş ile mümkün olacak” diye konuştu.

“ULUSAL PARAMIZ SUİKASTA UĞRAMIŞTIR”

Yılmaz, Türk lirasının değersizleştirildiğini şöyle anlattı:

“Ulusal paramız bilerek, isteyerek ve taammüden suikasta uğramıştır. Daha iyi görülen ve yürütme tarafından inatla savunulan Türkiye ekonomi modeli politika faizini düşürerek, Türk lirasını değersizleştirerek, ihracatı artıracak, ithalatı düşürecek ve bu yolla dış ticaret açığı, cari açık kapanacak, döviz bollaşacak, düşük faiz ve değersiz TL ile yatırımlar artacak, bu arz yönlü tedbirler ile enflasyon düşecekti. Ne zaman, hangi vadede bilinmiyor. Ben diyeyim 2, siz deyin 3 vadede. Evet, denen oldu, deneni yaptınız. Faizler düşürüldü, yönetim artık politika faizlerinin önemsizleştirildiğini ve politikalarının büyümeyi öncelediğini ilan etti.”

“128 MİLYAR DOLAR DENEYİMİNDE OLDUĞU GİBİ YALAN OLACAK”

Yılmaz, Türkiye’nin yüksek baz etkisi dönemine girdiğine dikkat çekerek, “Enflasyon aralıktaki yüksek baz etkisinden başlayarak, ocak- mayıs döneminde düşecektir. Belli varsayımlar altında enflasyon mayıs ayında yüzde 45-50 altına gerileyebilir. Hükümet şuna hazırlanıyor, ocakta aralık ayı enflasyonu açıklandığında ‘Gördünüz mü, faizi düşürdük. Enflasyon da düştü’ diyerek, malum teoriyi ispatladık diyecektir. Ancak 128 milyar dolar deneyiminde olduğu gibi bu da yalan olacaktır” dedi.

Yılmaz, enflasyonun düşürülmesinin kolay olmayacağını kaydederek, “Enflasyon kök sorundur, diğer tüm sorunlar enflasyonda neşet eden ikincil, üçüncül sorunlardır. Enflasyon bataklık, bozuk gelir dağılımı, pahalılık, derin yoksulluk, asgari ücret vs. sivri sinektir. Parlamentoyu sebeplerle değil sonuçlarla uğraştırıyorsunuz” diye konuştu.