dokuz8TV’ye konuk olan Kırmızı Kurdele İstanbul Derneği'nden Kağan Çavuşoğlu, Pozitif-iz Derneği'nden Önder Bora ve Pozitif Yaşam Derneği'nden Canberk Harmancı; Gürkan Özturan ve Arda Karapınar'ın sorularını yanıtladı. Programda, HIV ile ilgili yanlış inanışların ve LGBTİ+larla ilişkilendirilmesinin yanında, tedbir ve çözüm için neler yapılabileceği üzerine konuşuldu.

https://www.youtube.com/watch?v=Rhm_tMxdgxA

“2,5 SAATTE BİR KİŞİ TANI ALIYOR”

UNAIDS, 2030 yılına kadar HIV ile yaşayan insanların yüzde 95’ine tanı konulması, HIV pozitif olanların yüzde 95’inin tedaviye başlaması ve tedavi olanların yüzde 95’inin de viral baskıya ulaşmış olması şeklinde bir hedef belirlemişti. Pozitif-iz Derneği'nden Önder Bora, 95-95-95 olarak adlandırılan bu hedeflerde, Türkiye’nin çok geride olduğunu, konu üzerinde hiç konuşulmadığını belirtti. “Teste yönlendirme konusunda bir çalışma yok” diyen Bora, hedefleri gerçekleştirme çalışmaları yapan ülkelerde vaka sayılarının azaldığını ancak Türkiye’de bu sayılarının ilerleme hızının yüzde 400 olduğunu belirtti: “Her 2,5 saatte bir kişi tanı alıyor. Enfekte olmuyor; tanı alıyor.”

“YANLIŞ İNANIŞLAR İNSANLARIN TEST OLMAMASINA YOL AÇIYOR”

Pozitif Yaşam Derneği'nden Canberk Harmancı, tanı alan kişilerin tedaviye erişmesi ve devam etmesi konusunda olumlu sonuçlar gözlendiğini ancak tanı almanın sürecin en önemli adımı olduğunu ifade etti. Harmancı, “HIV’in Türkiye’de olmadığı veya Müslüman toplumlarda görülmediğine dair yaygın ve yanlış inanışlar var. Bu da kişilerin neyin riskli davranış olduğunu bilmemesine ve tanı hizmetlerine erişmemelerine neden oluyor" diye konuştu. İnsanların anonim bir şekilde teste ulaşamamasının tanı konulmasının önünde bir engel olduğunu belirten Kağan Çavuşoğlu, “İnsanlar, yüksek derecede ayrımcılığa ve damgalamaya maruz kalan bir enfeksiyonun olası tanısını almaktan çekiniyorlar,” dedi.

LGBTİ+ TOPLULUĞUNUN HIV ÇALIŞMALARI

LGBTİ+ topluluğunun HIV ile ilgili ilişkisini ve çalışmalarını değerlendiren Canberk Harmancı, LGBTİ+ topluluğunun HIV ile damgalanmanın acısını çok çektiğini, bu ayrımcılık pratiklerinin LGBTİ+ topluluğun HIV’i ana maddesi yapmasını engellediğini aktardı. Kağan Çavuşoğlu da LGBTİ+ komünitesinin hedef kitlesine ulaşma çalışmaları yapması gerektiğini ve aktivizm alanlarını daralttığını düşündüğünü ifade etti. HIV’in “gey hastalığı” olarak görülmesinin topluluğun bir araya gelmesini sağlayan etkenlerden biri olarak işlev gördüğünü söyleyen Önder Bora, “Geyler böyle bir virüsten haberdar oldular ve korunma yöntemlerini heteroseksüellere göre daha çabuk öğrendiler. Türkiye’de, toplumun genelinde HIV ile ilgili yeterli bilgi olmadığı için LGBTİ+ komunitesi içinde de HIVfobik bir topluluk oluştu. Farkındalığı artırmak için eğitim çalışmalarına ağırlık vermek lazım” dedi.

“İFŞA BAŞLADIĞI ZAMAN HIV POZİTİF BİRİNİN YAŞAM ALANI KALMIYOR”

Bunun toplum sağlığını etkileyen bir mesele olduğunu ileri sürerek HIV pozitif olan kişileri ifşa etme düşüncesi ve talebi, uzun yıllardır sürekli gündeme getirilen bir tartışma konusu. Önder Bora, “İfşa başladığı zaman HIV pozitif birinin yaşam alanı kalmıyor” sözleriyle bu ifşaların, özellikle "HIVFobi"nin yaygın olduğu toplumlarda, ne kadar tehlikeli olabileceğine değindi. Canberk Harmancı da “İfşa, HIV’den korunma yöntemi hâline gelmiş durumda. İfşa kimseyi korumayacaktır ve bunun hepimizi riskli bir konuma getireceğini idrak etmemiz gerekiyor,” diyerek düşüncelerini ifade etti.

DEVLET DESTEĞİNE İHTİYAÇ VAR

HIV alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının yetersizliğinden bahseden katılımcılar, LGBTİ+ topluluğunun bu konuda çalışmalar yapabileceğini ve öncü bir rol üstlenebileceğini dile getirdiler. Ayrıca Önder Bora, devlet desteği ve politikası olmadan HIV konusuna bir ilerleme kaydedilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. “Örneğin gönüllü test merkezi açamayız çünkü izin yok.”

PrEP’E ERİŞİM KOLAYLAŞTIRILMALI

Tedaviye gerek kalmadan, bulaş öncesi önlem almanın önemini vurgulayan Kağan Çavuşoğlu, PrEP’in önemli bir işlev gördüğünü ifade etti. Çavuşoğlu, PrEP’e erişimin zorluğunu ise şu şekilde açıkladı: “PrEP konusu topu başkasına atmak şeklinde ilerliyor. Sağlık Bakanlığı PrEP’i kullanılabilir bir önleme aracı olarak kabul ediyor. Ama fiyatlandırmayla başka bir bakanlık ilgileniyor ve PrEP belli bir fiyat skalasının altına düşmediği için insanlar bunu tedarik edemiyor.”

Canberk Harmancı, kondom kullanmanın cinsel yolla bulaşan hastalıkların bulaşması konusunda önemli bir araç olduğunu ancak insanların kullanmak istemediğini ve bu sebeple PrEP’in yaygınlaşmasının HIV ile mücadeledeki öneminde değindi: “Seks işçiliğinde kondom kullanmak seks işçisinin insiyatifinde olmayabiliyor. O yüzden farklı sebeplerle kondom kullanılmadığı durumlarda PrEP tek çare olarak kalıyor.”

Bu program Friedrich Naumann Foundation'ın desteğiyle gerçekleştirilmektedir. Bu içerikte yer alan ifadeler dokuz8HABER'e aittir ve Friedrich Naumann Foundation’ın görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.