HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan grup toplantısına gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bugün yaşananların iktidarın alacakaranlık iklimi olduğunu söyleyen Buldan oldukça sert tespitler yaptı.

"TÜRGEV'leri, para transferleri ve kamu arazisini yağmalama ayağıdır. TÜGVA'ları kadrolaşma ayağıdır. Yerli ve milli IŞİD projesi olan SADAT paramiliter ayaklarıdır. ÖSO ve IŞİD, Suriye'deki çete ayaklarıdır. Troll orduları ve tetikçi basınları, medya ayaklarıdır. Yargıdaki ak savcı ve hakimler; kumpas ayağını yürütmektedir. Güvenlik bürokrasisi siyasi kumpas operasyonlarının ayağı olarak rol oynuyor. Kayyımları ve mülki idarecileri yerel darbe ayağının yürütücüleridir" diyen Buldan, iktidarın organize işler içinde olduğunu iddia etti.

Konuşmasında konser yasaklarına değinen Pervin Buldan; "Sazın telinden, sanatçının sesinden korkuyorlar. İnsanların bir araya gelmesinden korkuyorlar. Bir araya gelişlerden, umudun büyümesinden korkuyorlar. Gerekçeleri hep aynı, kamu güvenliği... Asıl sakladıkları gerçek suç düzenlerinin güvensizliği!" dedi.

Buldan'ın gündeminde sosyal meydaya yönelik yasal düzenleme de vardı:

"Sosyal medya sansürü yasakçı zihniyetin bir ayağı... Bu yasa Abdulhamit yasası ve yasaklarıdır. O da basına sansür uygulamıştı, piyesleri yasaklamıştı. Bu iktidar da aynı zihniyet. Ekonomik kriz, açlık, işsizlik, yolsuzluk haberlerini sansürlemeyi planlıyorlar ve bu yasayla hayata geçireceklerinin farkındalar. Gerçekleri halktan gizleyebileceklerini sanıyorlar. Adına da yalan haber yasası koyuyorlar. En büyük yalan bu ülkede sizsiniz, AKP hükümetidir."

Buldan'ın konuşmasında değindiği diğer başlıklar ise şöyle:

KOBANE DAVASI

Kumpas davalarıyla da demokratik siyasetin halka nefes alma gücünü kırmak istediklerini biliyoruz. Kobani kumpas davası ortada. Mesele sadece HDP değil, demokrasiye kurulan kumpastır bu. Mahkeme 1 günlük savunma süresi verilmesi kararını aldı. Baktılar arkadaşlarımız kumpası çökertiyor... Kobani içlerine dert oldu, kumpasları onlara ders olacak!

Kumpas davanızda HDP değil hakikatler karşısında sizin komplolarınız yargılanacak ve bu kumpaslar iktidarınızın sonu olacaktır.

"ENFLASYON YÜKSELİNCE HADİ SURİYE'YE SALDIRALIM"

Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik yeni bir savaş ve ilhak planı peşindeler. Seçim kampanyasını tanklarla yürütmeye hazırlık yapıldığını biliyoruz. Miting konuşmalarını da tankların üzerinden yaparlarsa kimse şaşırmasın. Ekonomi yangın yeri, bunlar Suriye'de yeni bir savaş peşindeler... Enflasyon ve dolar fırlayınca hadi Suriye'ye saldıralım, belki paçayı kurtarırız diyorlar. Demokratik yönetimin inşasını bozabilir miyiz, bölgeyi Kürtlerden arındırarak IŞİD'e koridor oluştrabilir miyiz diye bir çaba içindeler. Rojava'dan size Ukrayna hikayesi çıkmaz.

"SINIR GÜVENLİĞİ DEDİKLERİ SADAT DÜZENİNİN GÜVENLİĞİDİR"

Kendilerine siyasal ve toplumsal destek yaratmak için mültecilerin geri gönderileceği propagandasını da yaymaya başladılar. Toplu göçler, tarihde hiçbir zaman askeri yöntemlerle çözülmemiştir. Askeri yöntemler, büyük göçlerin yaşanmasında temel etkendir. Olası Suriye savaşı daha fazla göçmen demektir.

Yurt dışında milyon dolarları istiflemeleri tam da bu savaş halini canlı tuttukları sürece denk geliyor. Beka ve sınır güvenliği söylemlerini ortaya attıklarını bilin ki yurt dışında balya balya para istifliyorlar. Tezkerelere kalkan ellerin de bu hakikatle yüzleşmesi gerekiyor. Sınır güvenliği dedikleri; TÜRGEV, TÜGVA, TURKEN ve SADAT düzenlerinin güvenliğidir. Herkesin, savaş politikasının karşısında ortak tutum alması gerekiyor. İktidarın savaş planlarının esas amacı, kendi siyasi ömürlerini uzatmak.

MUHALEFETE: SAVAŞ POLİTİKALARINA SESSİZLİK, ONAYLAMAK DEMEKTİR

Parlamentodaki muhalefete seslenmek istiyorum, savaş politikalarına sessizlik, onaylamak demektir. İktidarın tuzağına düşmeyin, iktidarın belirlediği sınırların dışına çıkmaktan korkmayın, savaş politikalarına karşı çıkın. Olası bir savaşın yol açacağı tüm yıkımlardan en az iktidar kadar; bu savaşın karşısında durma basireti göstermezse muhalefet de sorumlu olur. İçinden geçtiğimiz zaman, iktidarın savaş ve talan düzenine hep birlikte karşı çıkma zamanıdır. Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkenin temel sorunlarını çözümsüzlük sarmalına sürükleyen ve iktidarın varlık gerekçesi olan tecrit politikasına hep birlikte karşı çıkma zamanıdır. Hem bu topraklarda, hem de Suriye başta olmak üzere tüm komşu ülkelerde demokratik çözüm ve kalıcı barış politikalarına, halkların iradesine sahip çıkma zamanıdır. Zamanın ruhuna uymayanlar aşılmaya mahkumdur.

"ÇÖPTEN YİYECEK TOPLAYANLARI GÖRDÜNÜZ MÜ?"

Her gün, her saat açlığa, yokluğa doğru sürüklenen bir Türkiye yarattı AKP iktidarı. İnsanlar açlıkla mücadele ederken, AKP Genel Başkanı, 'Birileri aç kaldık diyor, vicdansızlık yapma, aç kalan yok' diyerek aç olan milyonları ekren başından azarlıyor. Vaktinde de aynen şöyle demişti; meydanlar açız diye bağırıyorsa, insanlar kirasını, faturasını ödeyemiyorsa, pazardan artık topluyorsa ülkeyi bu hale hükumet getirmiştir. Nereden nereye... En büyük vicdansızlığı yapan sizsiniz, gelmiş geçmiş en büyük vicdansız iktidar olarak tarihe geçtiniz, zalimsizin, zulümde üstünüze yok! Açlık nasıl yok ya? Saraydan çıkıp sokağa indiniz mi? Çöpten, pazardan yiyecek toplayanları gördünüz mü? Market raflarındaki kelepçeli sütleri gördünüz mü hiç? Sizin bildiğiniz tek şey var, insanların eline vurduğunuz kelepçe... Günlük masrafı 20 milyon olan tok saraydan bakınca tabii ki sokağın gerçeklerini göremezsiniz. Evine bir gram et alamayan insanların halini bilemezsiniz. Ekmek için çalışmak zorunda kalan 80 yaşındaki insanların halini bilemezsiniz.