Türkiye 14 Mayıs'ta Meclis ve Cumhurbaşkanlığı için sandık başına gidecek. Öncesinde muhalefetin en çok dillendirdiği konuların başında oy güvenliği geliyor.

Freedom House, Türkiye’deki seçimlerden önce dijital ortamda gerçekleşebilecek müdahaleleri dört başlıkta sıraladı: “Web sitesi ve sosyal medya engellemeleri ve içerik kaldırma; Bilgi manipülasyonu; Tutuklamalar ve yargılamalar; Taciz ve korkutma.”

Öte yandan analizde, muhalefet ittifakındaki anlaşmazlıkların, Erdoğan’ı devirme çabalarına zarar verebileceği görüşü ortaya konuldu. Ayrıca seçim yasalarındaki değişikliklerin küçük partileri dezavantajlı konumda bırakabileceği tespiti dile getirildi.

Türkiye’de binlerce web sitesine erişimin engellendiğine ve bunların arasında birçok bağımsız medya ve vatandaş gazetecilik kuruluşlarının yer aldığına dikkat çeken Freedom House, böylesi teknik sansürün seçmenlerin sandığa gitmeden önce doğru ve çeşitli bilgi kaynaklarına erişmesini engellediğini kaydetti.

Amerika'nın Sesi'nden Ezel Şahinkaya'nın haberine göre Freedom House, ülkelerdeki siyasi haklar ve internet özgürlüklerini göz önünde bulunduran bir 'Seçim Kırılganlığı Endeksi' hazırladı.

Endeks, düşünce kuruluşunun her yıl yayınladığı Dünyadaki Özgürlükler ve İnternetteki Özgürlükler raporlarına, verilere ve analizlere dayanıyor.

Endeks, incelediği ülkelerde seçim öncesi çevrimiçi ortamda etki operasyonları, internete erişimin engellenmesi ve sosyal medyada farklı gruplar arası gerilimler gibi yaşanabilecek sorunları tanımlıyor.

Türkiye 'kırılganlığa' daha yakın

Dijital alan, insan hakları ile seçim sistemi ve siyasi katılım olmak üzere üç kategoriye sahip endeks, her ülkeyi 25 gösterge üzerinden 0 ve 4 arası puanlandırıyor.

Puanlamada en fazla 100 puan alınabilirken, bu skor seçim kırılganlığının en az olduğunu gösteriyor. 0 puan ise seçim kırılganlığının en fazla olduğunu gösteriyor. Freedom House bu endekste, 14 Mayıs’taki seçimler için Türkiye’ye 33 puan verdi.

Freedom House, bu ay yayınladığı '2023 Dünyadaki Özgürlükler' raporunda 32 puan ile Türkiye’yi Özgür Olmayan Ülke kategorisinde değerlendirmişti.

Aynı şekilde 2022 yılındaki İnternetteki Özgürlükler raporunda da Türkiye, 'Özgür Olmayan Ülke' kategorisinde yer almıştı.

'Seçim önemli zorluk yaratabilecek'

Freedom House, proje için Türkiye’yi incelediği analizde, 14 Mayıs seçimlerinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP için önemli zorluk yaratabileceği yorumunu yaptı.

Analizde, Şubat ayında Türkiye’nin güneyini sarsan depremlere değinen Freedom House, depremden etkilenen 10 ilde ilan edilen 3 aylık olağanüstü halin hükümete temel hakları kısıtlayabilecek yetkiler verdiğini belirtti.

Bölgedeki yetkililerin çevrimiçi ve kamusal alanda kampanya materyallerini ve mitingleri engelleyebileceğine ve muhalefet partilerinin siyasi faaliyetlerinin kısıtlanabileceğine dikkat çekildi.

Ekşi Sözlük hatırlatıldı

Analiz yazısında ayrıca depremden sonra görünüşte dezenformasyonun yayılmasını durdurmak için Twitter’a 12 saat boyunca erişimin engellendiği ve Ekşi Sözlük’e erişim yasağı getirildiği hatırlatıldı.

Freedom House, 2002’den beri iktidarda olan 'AKP’nin son on yılında, seçim yasalarının değiştirildiğini, yargı bağımsızlığına müdahale edildiğini ve muhalefeti susturmak için sert adımlar atıldığını' öne sürdü.

Yazıda, “İlk zamanlarında bazı özgürleştirici reformları hayata geçirdikten sonra AKP hükümeti, 2016'dan bu yana muhaliflere karşı geniş kapsamlı bir baskı uyguladı. 2017'deki anayasal değişiklikler, Türkiye'yi parlamenter sistemden başbakanın olmadığı ve cumhurbaşkanının meclisin yorumu ya da onayı olmadan hükümeti atadığı bir süper başkanlık sistemine dönüştürdü” ifadeleri kullanıldı.

Freedom House analizinde, Altılı Masa’nın iktidara gelmesi halinde Erdoğan’ın politikalarından sert bir kopuş vadettiğini belirtirken, halkın ekonomik krize ve deprem sonrasında yetersiz görülen devlet yardımına tepkisiyle muhalefet partilerinin güçlenebileceği ve Erdoğan’ın yeniden seçilme şansının ciddi bir şekilde baltalanabileceği yorumunda bulundu.

Öte yandan analizde, muhalefet ittifakındaki anlaşmazlıkların, Erdoğan’ı devirme çabalarına zarar verebileceği görüşü ortaya kondu. Ayrıca seçim yasalarındaki değişikliklerin küçük partileri dezavantajlı konumda bırakabileceği tespiti dile getirildi.

Senaryoları masaya yatırdı

Freedom House analizde, Türkiye’deki seçimlerden önce dijital ortamda gerçekleşebilecek müdahaleleri dört başlıkta sıraladı:

Websitesi ve sosyal medya engellemeleri ve içerik kaldırma

Bilgi manipülasyonu

Tutuklamalar ve yargılamalar

Taciz ve korkutma

Türkiye’de binlerce web sitesine erişimin engellendiğine ve bunların arasında birçok bağımsız medya ve vatandaş gazetecilik kuruluşlarının yer aldığına dikkat çeken Freedom House, 'böylesi teknik sansürün seçmenlerin sandığa gitmeden önce doğru ve çeşitli bilgi kaynaklarına erişmesini engellediğini' kaydetti.

Freedom House, RTÜK’ün yayın lisansı almadıkları gerekçesiyle geçen sene DW’nin ve VOA Türkçe’nin websitelerine erişim engeli getirttiğini hatırlattı. Ayrıca yazıda, 2020’de sosyal medya yasasının uygulamaya girmesinden sonra ilk yılda en az 1197 haberin kaldırıldığı kayda geçildi.

Freedom House ayrıca, AKP yanlısı olarak değerlendirdiği kamu yayıncılarının ve hükümetin sosyal medya içeriğine müdahalesinin, seçmenlerin adaylara ve seçim kampanyalarına dair bağımsız analizlere erişimini zorlaştırdığını ifade etti.

Dezenformasyon Yasası’na eleştiri

Kuruluş bunun yanında, geçen yıl yürürlüğe giren Dezenformasyon Yasası’nın seçim öncesinde internet kullanıcılarına karşı kullanılarak muhalif sesleri bastırabileceği uyarısında bulundu.

VOA Türkçe’ye konuşan Freedom House Araştırma Analisti Cathryn Grothe, dezenformasyon yasası için, “Bu yasa, seçimlerden önce yetkililerin bağımsız gazeteciliği, hükümeti eleştirenleri ve hükümetten hesap sormaya çalışan kişileri susturmasını kolaylaştıracak. Özellikle yargının büyük kısmı hükümeti desteklediği için yasaların kötüye kullanılması riski, seçim güvenliğini gerçekten etkileyebilir” ifadelerini kullandı.

Düşünce kuruluşu, AKP hükümetinin çok yönlü bir yaklaşım kullandığını ve dezenformasyonun yaygın olduğunu iddia ederek sosyal medya kullanıcılarını hükümetin yayınladığı AKP lehine bilgilere güvenmeye teşvik ettiğini belirtti.

'6 bin kişilik troll ordusu'

Freedom House, başka raporlara dayanarak, AKP’nin çevrimiçi ortamda 6 bin kişi civarında bir troll ordusunun çevrimiçi tartışmaları manipüle ederek, kendi siyasi gündemlerini yaydıklarını ve hükümet karşıtlarıyla sosyal medyada mücadele ettiklerini kaydetti.

Yazıda, 23 Haziran 2019’da İstanbul’deki yerel seçim öncesinde çok sayıda hükümet yanlısı sosyal medya hesabının Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu’nun 'terör örgütlerine ülkeyi yönetme çağrısı yapar gibi duyulduğu', ifadelerinin üzerinde oynanmış bir videoyu yaydığı hatırlatıldı.

Türkiye’de birçok gazetecinin, aktivistin ve sıradan vatandaşın, hükümet yetkililerini sanal ortamdan eleştirmesi, haberleri ve tartışmaları nedeniyle yargılandıklarını hatırlatan analiz, bu ortamın seçim öncesi otosansürü arttırabileceğine dikkat çekti.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun yıllar öncesindeki sosyal medya paylaşımları nedeniyle geçen Mayıs’ta 4 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırıldığının hatırlatıldığı analizde, depremden sonra en az 24 sosyal medya kullanıcısının hükümeti eleştirdikleri için gözaltına alındığı not düşüldü.

Analiz yazısında gazetecilere ve online aktivistlere karşı tacizin yaygın olduğuna değinilirken, suç, yolsuzluk ve siyaset gibi konularda haber yapan muhabirlerin yer yer fiziksel saldırıya uğradığı ifade edildi.

Siyasetçilerin de çevrimiçi tacize maruz kaldığını söyleyen Freedom House, 2022 Ocak ayında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun binlerce AKP yanlısı troll Twitter hesabının kendisini hedef alan bir kampanya başlattıklarını söylediğini anımsattı.

VOA Türkçe’ye konuşan Grothe, seçim öncesinde sosyal medya şirketlerinin Türkiye’deki sanal ortamın özgürlüğünü korumak için şeffaf ve adil içerik denetleme politikaları uygulaması gerektiğini söyledi.

Grothe, içeriklerin haksız yere kaldırılmadığından emin olmak için yerel dilde ve seçim üzerine çalışan sivil toplum kuruluşları ve gruplarla işbirliği yapılması önerisinde bulundu.

Deprem sonrasında Twitter’a erişimin daraltılmasını hatırlatan Grothe, sosyal medya şirketlerinin, “hükümetin sansür kararlarına yasalar yoluyla mümkün olan her şekilde karşı gelmeleri” gerektiğini söyledi.

Grothe, “Geçmişte Twitter'ın mahkemeye gidip Türkiye'de hükümetin kaldırılmasını istediği içerik hakkında açtığı davayı kazandığını gördük. Bu nedenle, çevrimiçi olması gereken içeriğin çevrimiçi kaldığından emin olmak için farklı itiraz kanallarını kullanmak, moderasyon uygulamalarının gerçekten yerleşik olduğundan emin olmak ve seçim öncesi bağlamı en iyi bilen yerel sivil toplum aktörleriyle çalışmak önemli” dedi.