Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “‘Efendim Cumhur İttifakı Meclis’te çoğunluğu kazandı, Millet İttifakı Cumhurbaşkanlığı’nı alırsa bir kaos çıkar’… Bu, otoriter bakış mantığıdır. Eğer Cumhurbaşkanlığı’nı da alırsa Cumhur İttifakı, eski düzen devam eder, keyfi düzen devam eder. Hiçbir denetim olmayacak, Cumhurbaşkanı’nın bir danışmanı dahi bakanlardan güçlü olacak. Ama biz Cumhurbaşkanlığı’nı alırsak bir denge kurulacak… Sayın Kılıçdaroğlu, Erdoğan gibi cumhurbaşkanlığı yapmayacak; Türkiye’nin, herkesin cumhurbaşkanı olacak” diye konuştu. Davutoğlu, “Erdoğan’ı bu akıbete getiren şey nedir biliyor musunuz? Korkarım ki gelecek olan akıbete getiren şey de kibridir. Öyle bir kibre dönüştü ki bakın, Gölbaşı’ndan buraya geliyorum, her direkte Cumhurbaşkanı’nın resmi olur mu ya? Neden? Çünkü Erdoğan, her yerde kendini görmek istiyor. Bir lideri otoriterliğe yönelten temel saik de budur. Kendisi dışındaki tüm partiler ‘malum partiler’, ‘malum kişiler’. Kendisi dışında herkes, ismi anılmasına gerek duyulmayan varlıklar. Bu, gayri insani, gayri İslami bir şey” dedi.

 Parti kurmaylarının da katıldığı toplantıda Davutoğlu, görev değişimi sonrasında atanan yeni parti yöneticilerini de basına tanıttı.

Davutoğlu, 1946’dan bu yana en eşitsiz, iktidarın devlet imkanlarını fütursuz kullandığı seçimin yaşandığına dikkat çekerek, yalan söylendiğini, gayri ahlaki propaganda yapıldığını söyledi. Bu ortamda dahi halkın seçime büyük katılım göstermesinin halkın olgunluğundan kaynaklandığını belirten Davutoğlu, “İktidar, referandum mahiyetindeki seçimde ‘evet’ oyu alamadı, yani ilk turda seçim tamamlanamadı. Değişim talebi kazanmıştır. Önümüzdeki seçim, tam bir referandumdur” dedi. Davutoğlu, özetle şunları söyledi: 

“29 MAYIS SABAHI NASIL BİR TÜRKİYE’YE UYANMAK İSTİYORUM: İktidar, ‘Biz gidersek’ diyerek korkuları pompalıyor. Hayır, onlar giderse yolsuzluk gidecek, onlar giderse yalanlar gidecek. Gelecek olan ise özgürlük, demokrasi, adalet, siyasi nezaket. Herkesin kendisine şu soruyu sormasını istiyorum; ‘29 Mayıs sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanmak istiyorum?’

TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU: Tüylerim diken diken oldu, cami kürsüsünden söylenen sözden. İslam; kelime anlamı barış dinidir. İnsanlar cuma namazına giderken nasıl bir muamele ile karşılaşacaklarını bilmiyorlarsa ve gençler camiden soğumuşsa, deizme yöneliyorsa bugünkü iktidarın hoyratça dini değerlerimizi kullanmasındandır.

TERÖRİSTLERE NEFES BİLE ALDIRMAYIZ: Kendileri terör liderini TRT ekranına çıkarırken hiçbir kaygı gözetmiyorlar, bizleri terörle iş birliği ile suçluyorlar. Montajlı videoları kullandılar propaganda için. Bütün terör örgütlerine en sert mücadeleyi veren bir başbakan olarak söylüyorum; ben o devlet sisteminin içindeyken teröristlere nefes bile aldırtmayız.

BİZ CUMHURBAŞKANLIĞINI ALIRSAK BİR DENGE KURULACAK: ‘Efendim Cumhur İttifakı Meclis’te çoğunluğu kazandı, Millet İttifakı Cumhurbaşkanlığı’nı alırsa bir kaos çıkar’… Bu, otoriter bakış mantığıdır. Eğer Cumhurbaşkanlığı’nı da alırsa Cumhur İttifakı, eski düzen devam eder, keyfi düzen devam eder. Hiçbir denetim olmayacak, Cumhurbaşkanı’nın bir danışmanı dahi bakanlardan güçlü olacak. Ama biz Cumhurbaşkanlığı’nı alırsak bir denge kurulacak… Sayın Kılıçdaroğlu, Erdoğan gibi cumhurbaşkanlığı yapmayacak; Türkiye’nin, herkesin cumhurbaşkanı olacak.

ZAFER PARTİSİ İLE PROTOKOL: 24 saat, siyaset için uzun. Yüzde 50 artı 1 için partiler en geniş koalisyonları kurmak zorunda. Biz, Sayın Kılıçdaroğlu’na, gerekli gördüğü bütün taraflarla temas kurma yetkisi verdik. Sayın Kılıçdaroğlu, bu temasları bize rağmen yapmış değil… Siyasette makul noktaya gelindiğinde iş birliği yolları açılır. Ümit Özdağ ile fikirlerimizin çoğu uzlaşmıyor, bu açık. Ama uzlaşmıyor olması, birlikte müzakere yapmayacağımız anlamına gelmez. Herkesle görüşmemiz lazım. Benim referans noktam, Millet İttifakı ortak metinleridir. Formel olarak metne baktığınızda büyük bir çelişki yok. 

MADDE MADDE ÜZERİNDEN GEÇTİK: Dün akşam Sayın Kılıçdaroğlu ile buluştuk, metni tekrar gözden geçirdik. Kayyum konusunda görüşlerimiz net ve açıktır. Boşaldığı zaman makam, yine belediye meclisinde seçim yapılır. İstanbul’da bir kriter uyguluyorsanız, Diyarbakır’da başka bir kriter uyguluyorsanız o zaman Diyarbakır halkının iradesine saygı göstermiyorsunuz demektir. O zaman terörle mücadelenin en önemli unsuru eksik kalır. Aidiyet bilincini yüksek tutmak lazım… Sayın Kılıçdaroğlu ile madde madde üzerinden geçtik. 

NASIL OLDUĞU, BEDEN DİLİNDEN FARKLI ANLAŞILIYOR: Otokrasilerde olur, ‘Benim dediğim doğru’… Sayın Erdoğan’ın ne zaman görüldü bir muhalefet lideri ile görüştüğü. Mesela en son ne zaman görüştü Sayın Kılıçdaroğlu ile? Ben eski arkadaşıyım, ne zaman konuştu benimle son olarak? Kaç kere randevu talep ettim parlamenter sistemi anlatmak için. Bütün liderlerden randevu talep ettiğimde ondan da ettim, peşinden koştuğumdan değil. Ne zaman konuştu Sayın Erdoğan? Mecbur kaldığında. Sinan Oğan’la konuşma mı? Artık nasıl olduğu, beden dilinden farklı anlaşılıyor. Bizi bağlayan tek şey, altı liderin altına imza attığı metinlerdir.

KENDİ YERİNE ERDOĞAN KOPYASINI YERLEŞTİRDİ: Bugün aslında kayyum sistemi var Türkiye’de, her yerde kayyum var. Bankalar kayyumla yönetiliyor, çünkü bankacılığın temel kuralları işlemiyor. Rektörler, kayyum gibi davranıyor. Her yerde kayyum yönetimi kurdu Erdoğan. Kendi yerine Erdoğan kopyasını yerleştirdi; bağıran, çağıran, yakınlarını yerleştiren. Biz, Türkiye’de kayyum sistemine son vereceğiz. Devlet sistemi gelecek. 

BEN, KILIÇDAROĞLU’NA GÜVENİYORUM: Eğer ‘Bunu uygun görmüyoruz’ deseydik, bunu Sayın Kılıçdaroğlu’na söylerdik… Yoruma açık konular her zaman konuşulur. Aşılmayacak bir mesele değil bu. (Acaba bir gizli protokol mü var?) Hayır. Altı lider arasında bir kültür oluştu. Dün sabah açıklandı protokol. Ondan önceki 12 saat içinde ben Sayın Kılıçdaroğlu ile üç kere telefonla görüştüm, Akşener’le görüştüm, hepimiz birbirimizle temas halindeyiz. Millet İttifakı’nın en güçlü yönü, Cumhur İttifakı’na göre, şeffaf olmasıdır. Bu anlamda ben, Kılıçdaroğlu’na güveniyorum. İki yıldır oluşturduğumuz kültür, bizim gizli protokol yapmamıza izin vermez. Bakanlıklar konusu, altı lider arasında görüşülmemişken başka hiç kimseyle müzakere edilemez. Ve Kılıçdaroğlu da bunu söyledi. 

ERDOĞAN’I BU AKİBETE GETİREN ŞEY KİBRİDİR: (Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Toplamı bir puan eden malum partiler 40 vekil aldı’ sözünün anımsatılması üzerine) Erdoğan’ı bu akıbete getiren şey nedir biliyor musunuz? Korkarım ki gelecek olan akıbete getiren şey de kibridir. Öyle bir kibre dönüştü ki bakın, Gölbaşı’ndan buraya geliyorum, her direkte Cumhurbaşkanı’nın resmi olur mu ya? Neden? Çünkü Erdoğan, her yerde kendini görmek istiyor. Bir lideri otoriterliğe yönelten temel saik de budur. Kendisi dışındaki tüm partiler ‘malum partiler’, ‘malum kişiler’. Kendisi dışında herkes, ismi anılmasına gerek duyulmayan varlıklar. Bu, gayri insani, gayri İslami bir şey.

GELECEK PARTİSİ’NİN BÜTÜN KADROLARINA NEREDEYSE AHLAKSIZ TEKLİFLER YAPILIYOR: Ha yüzde 1 mi oyumuz, o zaman niye korkuyor bizden? Şu anda Gelecek Partisi’nin bütün kadrolarına neredeyse ahlaksız teklifler yapılıyor, il başkanlarımıza. Neden korkuyor, niye teşkilatlarımıza baskılar yapıyor. Tayyip Erdoğan’ın en çok korktuğu parti, Gelecek Partisi’dir. O yüzden adımızı anmamaya çalışıyor. Kapalı kapılar ardında hakkımızda neler söylediğini de biz biliyoruz, neden korktuğunu… Bu, kolektif bir başarıdır. Birleşe birleşe kazanacağız. Erdoğan’ın yorumlarını kibrine bağlarım ve acırım. Bu şekilde kibre bürünmüş siyasetçiye ancak acınır. 

GÖREVDEYKEN DE SÜREKLİ UYARDIĞIMIZ SAYIN ERDOĞAN’IN ŞAHSİ OLARAK YAPTIĞI GÖRÜŞMELERDİR: (Zafer Partisi ile yazılı protokol yapılması) Ben, aksine, bu tür görüşmelerin kayda bağlanmasını doğru bulurum. Danışmanlığımdan bu yana, Türkiye ile ilgili her görüşmeyi kayda geçirmişimdir. Devlet adamının, siyasetçinin ağzından çıkan her söz, kendisine ait değildir, millete aittir, halka aittir. Deniyor ya ‘şahsımın devleti’… Öyle bir devlet anlayışı kabul etmediğim için buna hep özen gösterdim. Eğer bu dönemler incelenirse en fazla kaygı duyduğumuz ve görevdeyken de sürekli uyardığımız Sayın Erdoğan’ın şahsi olarak yaptığı görüşmelerdir, hiçbiri kayda geçmemiş görüşmelerdir. Hep uyardım, ‘Hepsini kayda geçirmeye çalışın’ diye. 

BİZ MUTMAİN OLDUK: Dün (görüşmede) Sayın Karamollaoğlu ile ikimizin olma sebebi de şu; ikimiz Ankara’da idik. Özel olarak ikimiz değil, diğer liderler Ankara dışında idi. Kılıçdaroğlu’nun dünkü sözlerinden, verdiği teminatlardan da biz mutmain olduk, hiçbir sıkıntı yok. Zaten ben, eğer birisine ‘Sayın Cumhurbaşkanım’ diye hitap ediyorsam ona güveniyorum demektir. Bizim adımıza müzakere yetkisini de altı lider zaten bir önceki toplantıda verdik. 

SOYLU’YA ‘KARA OY AKLAYICISI’ BENZETMESİ: (2. tur seçimde sandık güvenliği sağlandı mı?) Bugün aldığımız bir haber; illerimizden birinde vali, bizzat kamu görevlileri, kanaat önderlerini çağırıp ‘Mutlaka iktidara oy vereceksiniz’ diye baskı yapıyor. Bu, birçok ilde gerçekleşiyor. İçişleri Bakanı… Bakın, 50-70 yılda, hiç olmadığı kadar geriye gittik. İçişleri Bakanları hep istifa ederdi. Şimdiki İçişleri Bakanı, bırakın ayrılmayı, en radikal, en militan, en fanatik… Yalan söylüyor. Böyle bir bakanın yönettiği süreçten ne kadar emin olabiliriz? Ne kadar kara para aklayıcısı varsa onlarla resmi var İçişleri Bakanı’nın. Bunlar da kara oy aklayıcıları bu sefer, varsa öyle bir şey. Dolayısıyla biz, kendi tedbirimizi alacağız, gereğini yapacağız. Halkımız da aksine, kararlı şekilde sandığa gitsinler. Gidiniz, oyunuzu kullanınız. Hiçbir oyun zayi olmasına asla izin vermeyeceğiz. 

ORTAK GRUP KURMA KONUSUNDA MESAFE ALACAĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM: Millet İttifakı her halükarda yoluna devam edecektir. Dün bunu Sayın Kılıçdaroğlu’na da söyledik. Toplumsal barış projesidir. Millet İttifakı’nın toplu olarak hareket etmesini umuyorum, ayrım olmadan. Ona ihtiyaç var. Bu dört partinin de grup oluşturma yollarını araştırması lazım. Bu konuda da bazı görüşmelerim oldu, zemini var. 28 Mayıs’tan sonra ortak grup kurma konusunda mesafe alacağımızı düşünüyorum."