GÜNDEM

Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Balık: İktidara bağlılığını belirtmeyen öğretmenler yine atanamayacak

Abone Ol

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 45 bin yeni öğretmen atamasına ilişkin, “Cumhurbaşkanı çıktı, 45 bin öğretmen atayacağını söyledi. Bu çok güzel bir şey ama 120 binin üzerinde eğitimci açığının olduğunu da sizlerle paylaşmak isterim. KPSS’yi geçmiş öğretmenlerimiz tekrar iktidar tarafından mülakata alınacak ve iktidara bağlılığını belirtmeyen öğretmenler yine bu bölgelere atanamayacak. Yüzlerce gencimiz yine intiharın eşiğine gelecek” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, yedinci ve son gününde "Çoğunluğa ve Birliğe Davet" oturumuyla sürüyor. Bugünkü oturumda konuşan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık, konuşmasında İzmir İktisat Kongresi’nin önemine değinerek şunları söyledi:

“EĞİTİMDE YETERLİ İNSAN KALİTESİNİ YETİŞTİREBİLİRSEK O ZAMAN SAĞLIĞIMIZ, SANAYİMİZ, TURİZM, BELEDİYELERİMİZ KALKINACAK”

“Kamu, artık yok oldu. Kamu, ‘halk yararına yapılan’ demek, belediyeleri de doğrudan kapsayan hizmetler bütünü demek. Bugün Cumhurbaşkanı çıktı, 45 bin öğretmen atayacağını söyledi. Bu çok güzel bir şey ama 120 binin üzerinde eğitimci açığının olduğunu da sizlerle paylaşmak isterim. KPSS’yi geçmiş öğretmenlerimiz tekrar iktidar tarafından mülakata alınacak ve iktidara bağlılığını belirtmeyen öğretmenler yine bu bölgelere atanamayacak. Yüzlerce gencimiz yine intiharın eşiğine gelecek. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Türkiye geneline baktığımız zaman, 120 bin öğretmenin hemen atanması gerekiyor. Önümüzde 14 Mayıs seçimleri var. Seçim sonrasında iktidara kim gelecek belli olmaz ama seçim sonrasında iktidarın yapması gereken birincil öncelik eğitim. Eğitimde yeterli insan kalitesini yetiştirebilirsek o zaman sağlığımız, sanayimiz, turizm, belediyelerimiz kalkınacak ve gereken eleman gücüne ulaşacağız.”

“Son 21 yıldır iktidarda olan AKP’nin ilk yaptığı iş, eğitim sisteminin ayarları ile oynamak oldu” diyen Balık, AKP döneminde değişen Milli Eğitim Bakanlarını, eğitim sisteminde yaptıkları değişiklikleri anlattı:

“TÜMEVARIM YÖNTEMİ VE EĞİK YAZI İLE EĞİTİM, SİSTEME ÖNEMLİ DARBE VURDU”

“Daha önceki yıllarda tümdengelim metodu uygulanıyordu ve dik yazı ile çocuklarımıza eğitim-öğretim öğretiyorduk. Hüseyin Çelik ile beraber tümevarım yöntemi ortaya atıldı ve eğik yazı ile devam edildi. Burada çocuklarımız çok ciddi bocaladılar. Eğitimimize çok önemli bir darbe vurulmuş oldu. Bugün TÜİK verilerine bakıldığı zaman, Türkiye’deki işsizlik 3,9 milyon olarak gözükmekte. TÜİK’in verdiği rakamları hep 3 ile çarpmak gerektiğini söyledim. Yani ‘Enflasyon yüzde 10’ diyorsa bilin ki yüzde 30. ‘İşsizlik 3,9 milyon’ diyorsa 3 ile çarpın, bilin ki 12 milyon.

“4 ARTI 4 ARTI  4 SİSTEMİ İLE HÜKÜMET, ÇOCUKLARIN HAYATLARINI KARARTTI”

4 yıllık eğitime geçildi. Bu dönemde, daha 5 yaşındaki çocuklarımızı ilkokula başlatma girişiminde bulundular. 7 yaş sınırı, çocuğun gelişimi ve öğrenimi açısından çok önemlidir. O dönemde 4 artı 4’ten dolayı 5 yaşında okula başlatılan çocuklarımız, bugün 11’inci sınıftalar. Bu çocuklar 5 yaşında okula gitmek zorunda kaldılar, pandemi nedeniyle 2 yıl okula gidemediler, dolayıyla tamamen kayıp bir nesil ortaya çıktı. Bu çocuklarımız, önümüzdeki yıl da üniversite sınavına girecekler. Hayatlarını hükümet karartmış oldu. 4 artı 4 sisteminde dershanelerin kapatılması gündeme gelmişti. Dershaneler kağıt üzerinde kapatıldı, daha sonra aynı şekilde devam etti. Bugün de hiçbir dershane kapalı değil.

Milli Eğitim sisteminde, son 21 yılda Yusuf Tekin müsteşardı ve uzun yıllar müsteşarlığa devam etti ve MEB’in harika çocuğu olarak kayıtlara geçti. Yusuf Tekin’in bir özelliği de kendisinin bir üniversiteye rektör olabilmesi için yönetmelik değişikliği yapmasıydı. MEB’in yaptığı en önemli çalışmalardan biri de Andımız’ın kaldırılması oldu. Alt dillerin öğrenimi ile ilgili ülkemizde baştan beri bir karmaşa vardı. Elbette herkes kendi anasından babasından öğrendiği dili öğrenebilir ama okullarda ortak bir dilde eğitim almamız gerekir.

“KAMU ADINA EĞİTİM YAPMAKTAN ÇIKTIK, BİRLERİ PARA KAZANSIN DİYE EĞİTİM YAPMAYA BAŞLADIK”

Yapılan diğer önemli çalışmalardan bir tanesi, proje okulu meselesi. O dönem bakan, ‘Sayısı 10-15’i geçmeyecek’ demişti ve sayısı 2 binin üzerine çıktı. İktidar, kendi istediği öğretmenleri ve yöneticileri oralara atayarak kendisine seçkin bir grup oluşturmuş oldu. Sonra tüm okullara ‘Anadolu Lisesi’ tabelası çakıverdik. İçeriği boş olduktan sonra, orada verilen eğitimin kalitesi düştükten sonra bunun adının değişmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Devlet okullarında okullara sabun bulamazken apartman daireleri özel okullara çevriliverdi. Kamu adına eğitim yapmaktan çıktık, birleri para kazansın diye eğitim yapmaya başladık.

“KAMUCU YÖNETİMDEN UZAKLAŞILMIŞSA, GÜVENLİK ÖZEL BİRİMLERE TESLİM EDİLMİŞSE O ÜLKENİN AYAKTA KALMASI ZOR”

Üç konu var, taviz vermeyeceğimiz; eğitim, sağlık, milli güvenliğimiz. Bir ülkede eğitim, sağlık hizmetleri, kamu hizmetleri olmaktan çıkmışsa ve güvenliği özel güvenlik birimlerine teslim etmişseniz o ülkenin ayakta kalması zordur. En önemli mesele, kamucu eğitim yapabilmek. Bugün belediye başkanlarımız, birçok alanda Milli Eğitim’in yapması gerekeni gerekenleri yapıyorlar. Elimizde çok sayıda öğretmenimiz var. Bugün beden eğitimi öğretmenlerinin çoğu marketlerde işçi olarak çalışıyor, herhangi bir fabrikada çalışıyor. Hâlbuki onlar birer yetenek.

“TÜGVA, TÜRGEV GİBİ ÇOK SAYIDA VAKIF ORTAYA ÇIKTI VE BU VAKIFLARIN, OKULLARIN FAALİYET YAPMASINA İZİN VERİLDİ”

Aladağ’ı, Karaman’ı unutmadık. Buralarda, hükümetin çıkardığı yasalarla ortaokuldan sonra öğrencilerin vakıf yurtlarına gitmesinin önü açıldı. Milli Eğitim’in teftiş sistemi ortadan kaldırıldı. Müfettişler, gidip okullardaki eğitim-öğretimi denetleyemez hale geldi. Çok sayıda, ‘sübyan mektebi’ dediğimiz, 6 yaşın altındaki çocukların gittiği okular açıldı. Bugün Karaman’daki olay yaşanmışsa, Aladağ’daki yangın yaşanmışsa bunları nedeni, sorumsuz ve denetimsiz okullardır. TÜGVA, TÜRGEV gibi çok sayıda vakıf ortaya çıktı ve bu vakıfların, okulların faaliyet yapmasına izin verildi. Bugün üniversite öğrencilerinin, adı geçen yurtlarda zihinleri yıkanılmakta.

“VATANDAŞIN ORADAN SAĞLIK HİZMETİNİ ALIRKEN CEBİNDEN BİNLERCE LİRA ÖDEMEK ZORUNDA KALDIĞINI GÖRÜYORUZ”

Sağlıkta da aynı şeyle karşı karşıyayız. Devasa hastaneler yaptık şehirlerin girişine ama vatandaşın ulaşamayacağı yere şehir hastaneleri yaptık. Vatandaşın, oradan sağlık hizmetini alırken cebinden binlerce lira ödemek zorunda kaldığını görüyoruz. Yüzlerce doktorumuz, bugün yurt dışına çıkmak için izin istiyor. Açlık sınırı bugün, şubat ayının sonu itibariyle 10 bin 259 lira. Asgari ücret 8 bin 500 lira. Bugün normal bir öğretmenin aldığı ücret 13 bin lira. 3 bin lira ek ders koyun, 16 bin lira. Başöğretmenlik garabetini yine bu iktidar getirdi; aldığı maaş 18 bin lira. 3 bin lira ek ders koyun, 22 bin lira.

“EĞİTİM SİSTEMİNİN BAŞTAN AŞAĞI ELE ALINMASI LAZIM VE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME PROGRAMININ MUTLAKA ZORUNLU HALE GELMESİ GEREKİR”

Birçok alanda kamu politikaları uygulamamız lazım. Enerji alanında mesela. Enerjiyi üreten devlet, barajı yapan devlet, dağıtan yandaş müteahhit. Neden bunu devlet kendi eli ile işletmiyor? Yine gelecek olan hükümetin birinci görevlerinden bir tanesi, öncelikle vatandaşın en zorunlu gereksinimi olan elektrik, su, yol gibi giderlerin tamamen kamulaştırılması. Çevre, olmazsa olmazımız. Çevre konularının bir de uluslararası anlaşmalarla yapılması mümkün değil. Her yörenin kendine göre çevre sorunu var, yerelden yapılması lazım. Yerel yönetimlerin çevre üzerine çok ciddi yatırımlar ve bilinçlendirme yapması gerekir. Eğitim sisteminin baştan aşağı ele alınması lazım ve öğretmen yetiştirme programının mutlaka zorunlu hale gelmesi gerekir. Ulaşımda da kamucu bir yatırıma geçmemiz gerekir.”