Büro Emekçileri Sendikası Samsun Şubesi (BES) üyeleri, Samsun’un İlkadım ilçesinde basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya Sinop Belediye Başkanı Metin Gürbüz de katıldı.

Katılımcılar adına basın açıklamasını okuyan BES Samsun Şube Başkanı Bahtiyar Akıncı, şunları kaydetti:

"Gerçek toplu sözleşme için mücadeleye devam ediyoruz. İktidarın, bir ekonomik büyüme olarak tercih ettiği ve bugüne kadar ısrarla uyguladığı ücret politikaları, yandaş iş adamlarını ve sermaye gruplarını mutlu etmeye devam ederken, bizler yoksullaşmaya devam ediyoruz. Uygulanan bu ekonomik programla, başta biz kamu emekçileri olmak üzere, emeğiyle geçinen geniş kesimlerin gelirleri, yoksulluk sınırı altıda, açlık sınırının üzerinde bir eşikte tutulmaktadır. Her gün bizleri daha fazla yoksullaştıran bu politikalara rağmen, iktidar mensuplarının her kurduğu cümlede, bizleri enflasyona ezdirmedikleri yalanını söylemeye devam etmektedir. Oysa bizler, her geçen gün pazara, markete ve diğer ihtiyaç duyduğumuz tüketim mallarına daha zor ulaşıyoruz, en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamaktan uzaklaşıyoruz. Yani iktidar mensupları uyguladıkları bu politikalara nasıl güzelleme yaparlarsa yapsınlar, biz emekçilerin ve yoksulların yaşadığı derin yoksullaşma gerçeği değişmiyor.

"İktidarın bizlere dayattığı yoksulluk içinden çıkılmaz bir hal aldı"

İktidar tarafından sürdürülen bu yoksullaştırıcı politikalar neticesinde, özellikle kent yoksulluğu, içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Bu sebeple özellikle büyük kentler, emekçiler için sürgün yerleri haline gelmiştir. Kentlerde, başta barınma sorunu olmak üzere, emekçilerin temel ihtiyaç olarak yaşam kaynaklarına olan erişimleri, her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Bu koşullarda iktidar, her yılı, toplumun mağdur kesimlerinden birinin yılı ilan etmeye devam etmektedir. Ancak tarih gösteriyor ki, kendilerine yıl atfı yapılan toplum kesimlerinin mağduriyetlerinin ortadan kaldırılması bir yana, yaşadıkları mağduriyet daha da artarak devam etmektedir. Tıpkı 2024 yılının 'emekliler yılı' ilan edilmesine rağmen, bütün emeklilerin açlık sınırının yarısı oranında bir gelirle yaşamaya mahkûm edilmesi gerçekliğinde tecrübe ettiğimiz gibi.

İktidar tarafından, 2025 yılının aile yılı ilan edilmesi ve sanki hane halkının yaşadığı başka bir sorun yokmuş gibi, aile politikalarını sadece kadınların çok çocuk doğurmasına indirgenmesi hepimizin gördüğü bir uygulama olmuştur. Yoksullaştırma politikaları en çok kadınları ve çocukları mağdur ediyor. Yaşanan bu derin yoksullaşma, muhakkak bütün toplum kesimlerini eşit derecede vurmuyor. Bu derin yoksullaştırma politikalarından kadın emekçiler ve çocuklar, daha fazla mağdur olmaktadırlar. Her yaş grubundan çocuklarda, beslenme sorununa bağlı olarak, başta bodurluk olmak üzere kalıcı sağlık sorunları ortaya çıkarken kadınlar, bu derin yoksullukla baş etmek için daha fazla fedakârlık etmek zorunda kalmaktadırlar. Başta çocuk ve bakım yükü, kadın emekçilerin omuzlarına bir görevmiş gibi yüklenmektedir. Bu durum, yaşanan yoksullukta bile eşitsizliği ve daha derin bir yoksulluğu kadınlara dayatmaktadır. Toplumun en önemli nüvesini oluşturan aile yükünü, kadın bedeni ve kadının fedakârlığı üzerine kuran iktidar, uzun yıllardır doğum oranlarının artırılması yönünde politikaları teşvik ederken, kadını sadece annelik ve aile üzerinden tanımlamakta, kadının yaşadığı sorunlara toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir yerden çözüm üretmemekte, çocuk bakımına ilişkin bütün sorumluluğu kadının fedakârlığı üzerinden çözmeye çalışmaktadır.

"Çocukların bakımı ve sağlıklı bir geleceğin hazırlanması devletin asli görevdir"

Başta kadın emekçiler olmak üzere, ebeveynler üzerinde ciddi bir ekonomik yük haline gelen çocuk bakımına ilişkin adımlar atılmasını ve işyerlerinde kreş ihtiyacının giderilmesi talep ettiklerini söyleyen Akıncı, taleplerini şöyle sıraladı:

"En düşük memur maaşı yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın! Seyyanen zam dahil olmak üzere bütün ek ödemeler temel ücrete yanıltılısın! Bütün emekçilere 3600 ek gösterge verilsin ve adil bir ek gösterge düzenlenmesine gidilsin! 5510 sayılı Kanunun ortaya çıkardığı mağduriyetler giderilsin! Bütün emekçilere kira yardımı yapılsın! Söz verildiği halde kaldırılmayan mülakat haksızlığına son verilsin! 666 sayılı KHK ile kaldırılan ikramiye ve ek ödemeler hemen ödenmesi için düzenleme yapılsın! Çocuk bakım ve eğitim hizmetleri, tüm ebeveyn ve çocuklar için bir hak olarak tanımlansın ve bu konuda yasal düzenlemeler bir an önce yapılarak uygulamaya geçirilsin!

0-6 yaş grubu çocuklar için, en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50’den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın, ortak bebek bakım üniteleri ve kreşler açılsın! Bakım hizmeti veren kurumlarda çalışanlar, çocuk gelişimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi almış olmalı ve her türlü ayrımcılık pratiğinden ve söylemlerinden uzak durulsun! Kreşlerin denetim ilkelerinin belirlendiği bir yönerge çıkarılmalı, kreş denetimleri, ebeveynlerin de içinde bulunacağı, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı çalışan, sosyal çalışmacılar ve ilgili uzmanların istihdam edileceği düzenlemeler yapılsın! Doğum izni bitiminden çocuğun ilköğretime başlayacağı süreye kadar, ebeveynlerin 6 ay dönüşümlü olarak kullanabilecekleri, iki yıl ücretli ebeveyn izin hakkı için acil yasal düzenleme yapılsın."