Haber: Hülya Kılınç

Emek Partisi, işçi aileleri ve Manisa emek ve demokrasi güçlerinin katıldığı anma ve basın açıklamasında, “İş cinayetlerinde yaşamını kaybeden tüm işçiler için hesap soracağız” sloganları atıldı. 


 Basın açıklamasını Emek Partisi İl Örgütü adına Burak Yılmaz okudu. Yılmaz, iş cinayetine kurban giden Alibaba Gökalp ve Zülfü Yıldız'ı anarak başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü “Onların katledilmelerini sineye çekmemizi bekleyen sermayedarlar, onların yargısı ve hükümetine buradan sesleniyoruz işçi ölümlerinin peşini asla bırakmayacak ve hesap soracağız. İş kazalarını ve iş cinayetlerini vaka-ı adiyeden saymamızı bekleyen sermaye düzeninin Japonya tekeli Mitsubishi ve yerli inşaat tekeli Tekfen eliyle işçiye düşük ücret ve güvencesizlik, sermayeye teşvik, denetimsizlik kalkanının ardında gerçekleştirdiği 2024 yılı Şubat ayında Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki icraatı. İş cinayetine ilişkin haberlerdeki detaylara bakarak dahi iş yerinde bir dizi ihmalin arka arkaya geldiği söylenebilir. Bu kadar ihmalse ancak düşük ücret, güvencesizlik, üretim baskısı ve denetimsizlik gibi günde en az 7 işçinin hayatına mal olan sermaye uygulamalarıyla mümkün. Bu inşatta yaşanan iş cinayetinde adeta bu katliamın yaşanmasına davetiye çıkarıldığı ortadadır. Yanıcı nitelikte olan izolasyon malzemelerinin ayrı bir depoda tutulup, çalışma alanında tutulmaması, çalışma yapılırken başka bir kişinin olası aksaklıklara karşı gözetim için bu alanda bulunması gibi çok basit ve sıradan iş güvenliği önlemleri dahi alınsaydı bugün bu iki işçi arkadaşımız hayatta olacaktı.” 

OSB Önündeki Aileler


“MANİSA OSB'DE YAŞANAN İŞ CİNAYETİNİN SORUMLUSU PATRONLARDIR”


Geçtiğimiz haftalarda Erzincan İliç'te yaşanan katliama işaret ederek sermayedar ve arkasındaki güçlerin olayları “fıtrat”, “ kader” ve “şansızlık” olarak addettiklerini ifade eden Yılmaz, “ İliç’te Anagold Madencilik’te ve Manisa’da Mitsubishi’de yaşanan iş cinayetlerinde iktidar emperyalist tekelleri savunmanın derdine düşüyor. Yerli ve milli ajitasyonun ardında işçiler emperyalistler ve yerli iş birlikçilerin karları uğruna ölüyor. Soma’da 301 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan maden katliamının sorumlusu olarak bugün cezaevinde bir kişi bile kalmış değil. Geçtiğimiz yıllarda Manisa OSB’de yaşanan iş cinayetlerinin gerçek sorumluları, ölümüne üretim emrini veren patronlar, sorumlu olmak bir kenara, aynı düzeni cezasızlığın vermiş olduğu özgüvenle daha da pervasızlaştırdı. Bugün Manisa’da hat durmasın, üretim aksamasın, kar düşmesin alçaklığının kurbanı olan parmakları, eli, kolu kopan yüzlerce belki binlerce işçi var. Enjeksiyon makineleri, koca silindirler, sıcak metal ve plastik parçalar, asit havuzları, kömür yıkama havuzları, göçükler, alevler, yangınlar işçilerin çalışma hayatına dair en iyi bildikleri. Kana bulanmadan ekmeği eve götürebilmek neredeyse imkânsız. Ölümle sonuçlanmayan iş kazalarında ‘Uzuv kaybı var mı?’ sorusuna ‘Yok’ diye cevap verebilmeyi teselliden sayar oldu işçiler bu cinayet düzeninde. MESEM kapsamında çalışan çocuk işçiler Alaşehir’de olduğu gibi okul sıralarında olması gereken çağlarda iş cinayetlerine kurban gidiyor. Meslek edindirme merkezleri, gençleri ve çocukları da yoksullukla sınarken canından bezdiriyor, canından ediyor.” dedi. 


MANİSA'DAKİ EMEKÇİLERE, İŞ CİNAYETLERİNE KARŞI BİRLEŞME ÇAĞRISI 


“Bu düzenin insanca çalışmanın, yaşamanın hatta ölmenin düzeni olmadığını ne yazık ki bir kez daha gördük”diyen Burak Yılmaz şöyle devam etti “ Emekçiler iş cinayetleri düzenine karşı birleşemesin diye yükselen bütün yapma duvarlarda yerli ve yabancı tekellerin işbirlikçilerinin öttürdüğü ‘sabredin’ borusu çalıyor. Bu gidişat, işçilere mücadelede ısrar etmekten ve iş cinayetleri düzenine karşı birliği kurmak, korumak ve büyütmek için sabretmekten başka çare bırakmıyor. Diri diri yanmakla diri diri gömülmenin peşi sıra geldiği bir düzeni ve sonu kabul etmiyoruz.  Manisa’daki işçileri, emekçileri; bütün emek, demokrasi güçlerini ve örgütlerini, bu vahşi iş cinayetleri düzenine karşı birlikte ses çıkarmaya, işçi cinayetlerine karşı birleşmeye çağırıyoruz.”