GÜNDEM

İktidarın payına zenginlik, halka yıkım düştü

Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay merkezli depremler sonrasında ortaya çıkan yıkım iktidarın depreme ne kadar hazırlıksız olduğunu gösterirken, 22 yılda çıkarılan yasal düzenlemeler, yıkımın asıl nedenini gözler önüne serdi.

Abone Ol

Maraş ve Antep merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremler yıkıma ve can kayıplarına neden oldu. Deprem ülkesi olasına rağmen, Türkiye’nin depreme ne kadar hazırlıksız olduğunu bir kez daha görüldü. 6 Şubat depremlerine kadar ilki 1939 yılında Erzincan'da olan ve daha sonrasında, Van, Kocaeli, Düzce, Bingöl İzmir, Elazığ gibi kentlerde yaşanan yıkıcı depremlerde sadece resmi rakamlara göre 56 bin 65 kişi yaşamını yitirdi. 6 Şubat 2023 depremlerinde ise son açıklanan resmi rakamlara göre 41 binin üzerinde insan yaşamını yitirdi. 

RANT ODAKLI YASALAR 
 
Mezopotamya Ajansı'ndan Tolga Güney'in özel haberine göre, yine yüz binlerce insanın evsiz kaldığı depremlerden hiçbir ders çıkarılmazken yasalarda yapılan değişiklikler ise depreme önlem almak yerine, ranta odaklandı. Özellikle AKP iktidarı döneminde yapılan yasal değişiklikler denetimsizlik ve usulsüzlüklerin önünü açarken, 
 
20 yılda getirilen ve süreleri uzatılan 7 imar affı ile yıkımın önü açıldı.
 
6 Şubat'ta yaşanan depremlerin sonrasında, deprem bölgelerinde ki yapılaşmaya dair açıklamalarda bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ortak çalışma yürüttüklerini belirterek, bir alanın depremsellik açısından uygun olup olmadığına ilişkin mikro-bölgeleme etüt raporuyla çalışmalar yürüttüklerini açıkladı. Gerekli kısıtlamaları, kat yükseklikleri içerecek çalışmalar yürüttüğünü aktaran Kurum, "Bir taraftan rezerv konuttaki alanlara ilişkin, diğer taraftan da eski yerleşim yerlerindeki sorunları ve problemleri ayrıntılı bir şekilde incelemek suretiyle yeni imar planlarının hazırlığını yürütüyoruz" diye belirtti.
 
Bakan Kurum'un bu açıklamaları AKP iktidarı döneminde yapılan yasal değişiklilkler ve imar “aflarını” gündeme getirirken, yeni bir imar planının nasıl işletileceği ve kime hizmet edeceği yönünde endişeleri de beraberinde getirdi. 
 
AKP döneminde yaşanan imar değişiklikleri ve yasal düzenlemeler ile getirilen imar “aflarını” derledik. 
 
KAÇAK YAPILARIN ÖNÜ 2003'TE AÇILDI
 
3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçim sonrası iktidara gelen AKP, kısmi imar affı sayılabilecek ilk yasal değişikliği 4833(15) sayılı Yasa ile 31 Mart 2003 tarihinde yaptı. 3194 İmar Kanunu’nun, kullanma izni alınmamış yapılarla ilgili 31'inci maddesi "inşaatın bitme gününün, kullanma izninin verildiği tarih olduğu; yapı kullanma izni alınmamış yapıların ise, izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmayacağı; ancak, yapı kullanma izni alan bağımsız bölümlerin bu hizmetlerden istifade ettirileceği" hükmü yer alıyordu. Ancak yeni getirilen 4833 sayılı Yasanın 51'inci maddesinin (ö) fıkrası ile “yapı kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılara belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi alt yapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş olması ve bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde başvurulması üzerine kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik bağlanabilir” hükmü getirildi. Bu maddeyle birlikte açıkça imar mevzuatına aykırı yapıların kamusal hizmetlerden yararlandırılarak meşrulaştırılıp, yasallaştırmasına dönük bir düzenleme yapıldı. 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu diğer kanunlara eklenen hükümlerle, imar mevzuatına aykırı yapılar affedilerek yasallaştırıldı.
 
YASAYA AYKIRILIĞA ÇEVRE KILIFI
 
28 Aralık 2003'te ise 5027 sayılı 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu 49. maddesinin (j) fıkrasıyla, yapı kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılara; yol, su, telefon, kanalizasyon, doğalgaz gibi alt yapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren başvurulması üzerine kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik ve / veya su bağlanabileceği, belediye sınırları içinde kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılaşmaların her türlü atıklarının çevre sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşması halinde bu gibi yerlere belediyelerce kanalizasyon ve temizlik hizmetlerinin verilebileceği kanunlaştırılmıştır. İmar mevzuatına aykırı yapılara hizmet sunmada çevre sağlığı konusu ön plana çıkarılarak meşrulaştırıldı.
 
KAÇAK YAPILARA CEZA VERİLMESİ ENGELLENDİ
 
8 Temmuz 2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 5377 sayılı Kanun ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184'inci maddesine 6'ıncı fıkra eklendi. Bu ekleme ile 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak Ceza Kanunu’nun 184'üncü maddesinde yer alan “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişiler ile bu yapılara elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişilerin, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları” engellenmektedir. Bu yasayla birlikte mevzuata aykırı yapıların sahipleri ve bunlara göz yuman kamu çalışanlarının cezaları ile birlikte özellikle deprem riski bulunan yerlerdeki izinsiz veya mevzuata aykırı olan yapılar da affedilmiş oldu.
 
2005'TE KIYI YAPILAŞMASI KANUNU
 
Kaçak yapılaşmanın ve kıyı işgalinin önünü açan bir başka yasal değişiklik ise 21 Temmuz 2005 tarih ve 25882 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 5398 sayılı Kanun'da yapıldı. Kanunun 13'üncü maddesiyle 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 6'ncı maddesine eklenen yeni fıkralarla özelleştirme kapsamına alınan kıyı, sahil şeridi ve dolgu alanlarındaki sınırlı kullanım kararları ve yapılanma şartları, imar planı kararlarıyla genişletilerek turizm amaçlı alışveriş merkezleri ve konaklama amaçlı yapılaşmanın önü açıldı. Aynı Kanunun 19 maddesi ile de; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesinin sonuna şu fıkra eklenerek özeleştirme işlemi yapılan bölgelerde imar mevzuatındaki kısıtlamalara tabi olmaksızın re’sen onaylamaya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkili kılındı. Bu kararlarla da imar planları yoluyla bazı kısıtlamalar dikkate alınmayarak af nitelikli yapılaşma kararları oluşturuldu.
 
GEÇİCİ MADDE YASAYI İŞLESVİZ KILDI
 
26 Temmuz 2008 tarih ve 26948 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5784 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25'inci Maddesiyle İmar Kanununa eklenen Geçici 11. Madde ile yapı (inşaat) ruhsatı alınmış ancak kullanma izni verilmemiş binalara geçici olarak elektrik bağlanabilmesinin önü açıldı. "Kullanım izni alınmamış yapılara; yol, elektrik, su, telefon, kanalizasyon, doğal gaz gibi alt yapı hizmetlerinden birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde, geçici olarak su ve/veya elektrik bağlanabilir" maddesi eklendi. Geçici 11. Madde ile yasa dışı yapılaşma teşvik edilirken ruhsatsız yapılara karşı İmar Kanunu'nun 32. ve 42. maddeleri ile getirilen yaptırımlar işlevsiz hale getirildi.
 
AFET DEĞİL, RANT DÖNÜŞÜMÜ YASASI
 
31 Mayıs 2012'de yasalaşan 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ise afet riskini önlemekten çok iktidarın rant odaklı projelerine kılıf olarak kullanıldı. 6306 sayılı Kanunun Yürürlük başlıklı 24'inci maddesinde; kaldırma işleminin bu Kanunun yayımı tarihinden üç yıl sonra yürürlüğe gireceği belirtilerek, imar ve gecekondu mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak (af nitelikli) işlemler üç yıl daha uzatıldı. Yasanın verdiği istimlak yetkisi ise deprem riskli bölgelerden ziyade rant sağlayan bölgelere yöneldi. Özellikle İstanbul'da tamamen ranta dönen yasa ile birlikte deprem riski altında bulunan Zeytinburnu, Bahçelievler, Küçükçekmece gibi ilçelerde kamu destekli dönüşümler yapılmazken, deprem riski düşük ancak arsa değeri yüksek Armutlu, Derbent, Çubuklu gibi bölgelerde kentsel dönüşüm adı altında el konuldu.
 
İMAR AFFI SÜRESİ UZATILDI
 
15 Nisan 2015 tarih ve 29327 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan değişiklikle 6639 sayılı Yasanın 38. maddesi ile 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 24. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “üç yıl” ibaresi “altı yıl” olarak değiştirildi. Böylece ikinci kez 2981 sayılı Yasanın yürürlükte kalması sağlanarak imar affının süresi uzatıldı.
 
2018 AFFI TALANIN VE YIKIMIN ÖNÜNÜ AÇTI
 
AKP dönemindeki en geniş kapsamlı imar 'affı' ise 18 Mayıs 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7143(23) sayılı İmar Barışı Yasası ile gerçekleştirildi. Bu yasanın 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na, “imar affı” içerikli 16'ncı geçici madde eklendi. Bu yasayla, krokilerde belirtilen alanların dışında kalan, ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerle korunması gereken alanlar ile imar mevzuatına, planlama ilke ve esaslarına uygun gelişmesi gereken tüm kentsel ve kırsal alanlarındaki, mevzuata aykırı yapıların yasallaştırılmasının önü açıldı. "İmar Barışı" ile kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen bina ve tesisler dâhil olmak üzere, bütün kaçak yapıların yasal hale getirildi. Kaçak yapıların çoğunluğunu oteller, turistik tesisler, rezidanslar ve ticari yapılar oluşturdu.

SON AFTAN DEPREM BÖLGESİ 'YARARLANDI'
 
24 Haziran genel seçimleri öncesinde yapılan bu torba yasayla birlikte iktidar hem oy hesabı hem de aflardan gelecek gelirin derdine düşerken, bugün yaşanan yıkımın ise önünü açtı. Yine uygulama dört defa uzatılarak yerel seçim senesi 2019’un sonuna kadar sarkıtılarak iki seçim içinde malzeme ve kaynak olarak kullanıldı. Son imar affı düzenlemesi kapsamında deprem bölgesindeki yüz binlerce konuta yapı kayıt belgesi düzenlenirken deprem bölgesi olan Adana'da 59 bin 247, Hatay'da 56 bin 464, Gaziantep'te 40 bin 224, Kahramanmaraş'ta 39 bin 58, Şanlıurfa'da 25 bin 521, Malatya'da 22 bin 229, Osmaniye'de 21 bin 107, Diyarbakır'da 15 bin 713, Adıyaman'da 10 bin 629 ve Kilis'te 4 bin 897 bina için imar affı geldi.

DASK'IN İŞLEVSİZLİĞİ
 
Yine 1999 Gölcük depremi sonrasında kurulan Doğal Afet Sigortalar Kurumu (DASK) ile birlikte zorunla hale getirilen deprem sigortası ile birlikte konutların depreme karşı sigortalanması hedeflendi. Fakat bu kurum binaların deprem risklerini öncelemekten çok sigorta primlerinden alınan paralara odaklanınca işlevsiz hale geldi. Kurumun son verilerine göre depremden ciddi oranda etkilenen kentlerde sigortalı bina oranı çok düşük kalırken kentlerde ciddi yıkım yaşandı. Bu kentlerde binlerce bina yıkılırken on binlerce yurttaş yaşamını yitirdi. DASK kurulduktan sonra yaşanan İzmir, Van ve Elazığ depremlerinde toplanan paraların ne kadarı depremzedeler için kullanıldığı bilinmezken, paranın büyük kısmının iktidarın seçim malzemesi için yapılan yollara aktarıldığının itirafı yapılmıştı.  

Kurumun son verilerine göre, Hatay'da 315 bin binanın 124 bin 409'u, Adana'da 479 bin binanın 219 bin 680'ı, Kahramanmaraş'da 210 bin binanın 111 bin 85'i, Osmaniye'de 101 bin binanın 42 bin 679'u, Gaziantep'de 339 bin binanın 215 bin 830'u, Şanlıurfa'da 198 bin binanın 102 bin 723'ü, Diyarbakır'da 231 bin binanın 78 bin 348'i, Adıyaman'da 89 bin binanın 39 bin 165'i ve Kilis'te 25 bin binanın 14 bin 724'i zorunlu deprem sigortasına tabi durumda. DASK yaptırılmayan evlere elektrik, su ve doğalgaz bağlanması mümkün değilken deprem bölgelerinde bulunan binlerce bina bu hizmetlerden sigorta yaptırmadan yararlanıyor.

DEPREM RİSKİ' KALDIRILAN BÖLGELER
 
Öte yandan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzası ile 5 Şubat 2022'de yayınlanan kararıyla Maraş merkezli depremlerde yoğun yıkımın ve can kaybının olduğu Hatay İskenderun ilçesindeki Meydan, Cumhuriyet, Modernevler, Numune, Pınarbaşı ve Esentepe mahallelerinde bulunan bazı alanları deprem riski olanı dışına çıkardı. Alınan kararda riskli alan ilan edilmesi hakkında 16/09/2013 tarihli ve 2013/5382 sayılı Bakanlar Kurulu kararının yürürlükten kaldırılmasına, ‘6306 sayılı Afet Riski Alanlarının Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun’ 2’nci maddesi gereğince karar verilmiştir” ifadelerine yer verildi.