2023 seçimleri yaklaşırken önemli bir platform kuruldu. Siz de Seçim Güvenliği Platformu’nun üyesi olan KESK'in temsilcisisiniz. Platform hangi amaçla kuruldu, ne tür çalışmalar yürütüyor?

Köksal: Neden seçim güvenliği platformlarını oluşturduğumuzun biraz açılması gerekiyor. Özellikle yaşadığımız şu yakın süreçlerde bile halk olarak, demokratik kitle örgütleri olarak, sivil toplum örgütleri olarak yaşamın her alanında büyük sıkıntılar çektik. Vergisinden, sosyal güvenliğine, adaletinden, sınav sistemlerine, örgütlenmede yaşadığımız sorunlara, barınma hakkımıza, işsizlik sorununa adaletsizliğe vs.. tüm bunların bir seçimin sonucu ile bağlanması meselesi tabii ki çok etkili oluyor. Seçmenin kullanmış olduğu oyunun iradesinin sandıkta tam yansıması bizim temel hedefimiz haline geldi. Seçime giderken Seçim Güvenliği Platformu'nun ana amaç ve ilkesinin ilk maddesi buradan doğru oluşmuş oluyor. Ve biz bu seçimin öncesinde, seçim esnasında ve sonrasında bu temelde yurttaş hakları olarak, anayasal haklarımız olarak, platform olarak takip edeceğiz. Ve orada halkın iradesininin oraya yansıması konusunda her türlü takibatımızı yapacağız. Fiilen de sandık başlarında bulunmaya, süreçlerde bulunmaya gayret göstereceğiz. Ama bu görülüyor ki sadece bir platformun, merkezi düzeydeki teşkilatlanmasıyla olmayacak. Seçim çevresinin, seçim sandığının olduğu yerlerde Seçim Güvenliği Platformu'nun mutlaka kendisini bulundurması gerekiyor. Şu an tüm şehirlerimizde, yerel seçim güvenliği platformlarını kurarak, buradaki, platform üye sayısını, yine bizim bileşenimiz olan kurumların temsilcileri ile arttırmak ve oradan doğru, eş güdüm halinde seçime ilişkin bu süreçlere, halkın doğrudan bilgilenmesini, iradesinin yansımasını sağlamak ile ilgili bir çalışmayı başlattık.

Seçim Güvenliği Platformu önce merkezi olarak kuruldu. Hangi kurumlar hali hazırda Seçim Güvenliği Platformu'nda katılmış durumda?

Köksal: Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Sosyal Demokrasi Vakfı, Alevi Bektaşi Federasyonu, Eşit Haklar İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, Mülkiyeliler Birliği, ODTÜ Mezunlar Derneği, Antikapitalist Müslümanlar, Demokrasi İçin Birlik, Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu, Hak ve Adalet Platformu, Seçim 2023 Yerel Medya Koordinasyonu, Sensiz Olmaz Hareketi, Yurttaş Girişimi, Yurttaşlık Derneği. Bunlar sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri. Bunun yanı sıra da siyasi partiler gözlemci olarak toplantılarımızı ve bizim çalışmalarımızı izliyorlar. Ve orada da kendilerine doğru eksik ve söylenmesi gereken şeyleri bize bir şekilde iletiyorlar.

Peki bu alanda oluşturulan benzer yapılar var mı? Yoksa şu anda sivil toplum cephesinde tek seçim güvenliği oluşumu Seçim Güvenliği Platformu mu?

Köksal: Şimdi aslında bakarsanız platform olarak benim bildiğim kadarıyla bir platform yok. Ama kimi kuruluşlar, özellikle siyasi partilerin kendilerine yakın olarak kurduğu şeyleri gözlemliyoruz. Kendi il teşkilatları yapabiliyor ya da kendilerine yakın dernekler olabiliyor ya da öteden beri gelen aslında kamuya yararlı, topluma yararlı, bu alanda kurulan dernekler var. Ama platform olarak, yani, ülkemizdeki ana dinamik, tüm kurumları içine alan platform olarak sadece biz varız, diye biliyorum ben.

Kamu görevlisi olma vesilesiyle yıllardır seçim süreçlerinde sandıklarda görev alan bir kesimiz; yarın yine seçimde yine bizim üyelerimiz seçim sandıklarında görev alacaktır. YSK'nın verdiği çerçevede, Anayasal hak olarak seçim sürecini hakkaniyetli bir şekilde kanuna, hukuka uygun bir şekilde yürütmek için ellerinden geleni yapacaklardır.

KESK başta olmak üzere kamu emekçileri ve bu alanda örgütlü olan kurumlar olarak hangi çalışmaları gündeme aldınız?

Sendikalar olarak elbette bizim kimsenin oyunu nereye kullanacağına ilişkin bir yönlendirmemiz olamaz, ancak oylarımızın en azından emek, demokrasi, barış mücadelesine ilişkin bir kriter üzerinden kullanmasını tarifleyebiliriz. Ancak seçim güvenliği meselesine ilişkin zaten öteden beri, özellikle 2014'ten bu tarafa bizim illerdeki şubelerimiz bulundukları yerlerde seçim süreçlerinde gerek kamudan verilen görevlerde, gerekse seçim sandıklarının olduğu çevrede hep duyarlılıklarını göstermişlerdir. Dolayısıyla kendileri o seçim sürecinde bulundukları yerlerde müdahil olacaklardır.

Seçim süreçlerinde bir engelleme söz konusu oluyor mu, oldu mu? Yoksa nispeten bir kurallara bağlı, bir tarafsızlık, bir objektiflik işliyor mu süreç olarak?

Nesteren Davutoğlu: Seçim Yasası açık. Yani seçim yasası diyor ki kamu kurumları tüm memur listelerini YSK'ya göndereceksiniz. Dolayısıyla böyle bir şey söylemek çok mümkün değil. Ancak özellikle İstanbul'daki yapılan yerel seçimde kimi ‘bu kamu görevlisi olur olmaz’ tartışması üzerinden bir takım süreçler yürütmüşlerdir. Şimdiden o güne ilişkin bir şey söylemek erken gibi geliyor bana.

Bir konuğumuz daha var, Seçim Güvenliği Platformu'nun kurucu bileşenlerinden olan Demokrasi İçin Birlik’in temsilcisi ve uzun yıllardan beri bu alanda aktif isimlerden biri Nesteren Davutoğlu. Demokrasi İçin Birlik hangi kurumlardan oluşuyor?

Nesteren Davutoğlu: Demokrasi İçin Birlik’in aşağı yukarı yüz katılımcısı var. 6. yılını yaşıyor. Demokrasiye inanan sivil toplum kuruluşları, inisiyatifler, siyasi partiler, dernekler, yapılar... Geniş bir yapı, açık bir platform, hiyerarşi de yok. Amacı özgürlük ve eşitlik. Tek adam sistemine karşıyız.

Misyon olunca elbette Seçim Güvenliği Platformu'nda yer alması da anlaşılır. Seçim güvenliği deyince toplumda akla ne geliyor? Bir yandan seçimlerin Türkiye'nin kader için belirleyici olacağına dair bir kanaat var, ama aynı zamanda da ne olursa olsun bir şekilde sandığa müdahale edileceği, belki seçim yapılmayacağı, yapılsa bile manipüle edileceği yönünde kanaat var. Kurumlara ciddi oranda bir güvensizlik var. Seçim güvenliği açısından toplumun yaklaşımını aynı zamanda bir iletişimci olarak nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu süreçte bu tabloyu değiştirmek üzere neler yapılabilir?

Nesteren Davutoğlu: Eğer geçtiğimiz seçimlerde yaşanan şaibeler olmasaydı, zaten böyle bir platforma lüzum yoktu. Hani doğal olarak demokrasinin önemli göstergelerinden biri seçimdir. Oy kullanmak her bireyin en temel hakkıdır. Varlık nedenimiz zaten önceden gelen bir gölgeyi, bir karmaşayı yok etmek, bu sefer buna izin vermemek. Bunun için Demokrasi İçin Birlik adından da anladığımız gibi demokrasiye yönelik her türlü hakkın savunucusu olmak istediğimiz için böyle bir platformun kurulmasında öncülerden biri olduk. Toplumda endişe birkaç yönde var. Ya iktidar seçim yapmayabilir, bundan kaçınabilir. Araştırma rakamlarını onlar da görüyor. Ayrıca sokağa çıktıkları zaman, pazara gittikleri zaman bütün o öfke, yoksulluk ve çaresizlik havasını herkes birden kokluyor. Seçim yaparsa da ne yapar yapar gitmez, diye bir kaygı var. “Bu hep böyle olmayacak” demek için uğraşıyoruz.

Partiler şimdi tek tek Türkiye’nin meselelerine eğilerek çalışıyorlar. Seçim güvenliği ile ilgili bir komite de kurdular. Biz ayrı duramayız diye düşünüyorum. Yani siyasi partilere yardım etmeye hazırız. Çok kalabalık bir grubu oluşturuyoruz. Mutlaka birlikte çalışacağız. Şu anda ideal halde değilse de, olmaması için herhangi bir neden yok.

2018 seçimlerine yönelik kurulan Adil Seçim Platformu, partilerle, sendikaların, emek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşunun bir arada olduğu büyük bir platformdu. Bu sefer daha farklı bir süreç işliyor. Partiler kendi süreçlerini işletiyor, bir yandan da sivil toplum odaklı olarak Seçim Güvenlik Platformu ortaya çıktı. Gözlemci olarak elbette burada parti temsilcileri de yer alıyor. Partilerle ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Somut işbirliği nasıl sağlanacak?

Nesteren Davutoğlu: Aşama aşama yanıtlamaya çalışayım. Geçtiğimiz dönemde yapılan çalışmadan çok temel bir fark yok gibi geliyor bana. Olması için bir gerek yok. Ama bu sefer çok daha karışık bir sahne vardı. Yani bu 6’lı Masa’nın kendini tanımlayıp ortaya çıkmasına kadar geçen dönemde sanki siyasi partilerin gündeminin bir kısmı da bu oluşumu düzgünce ortaya koymaktı, diyeyim. Dolayısıyla belki de bu benim kişisel fikrim.

Zamanı gelecektir tekil tekil yapılan tüm çabalar, gerek siyasi partilerin içinde gerek başka STK’larda birbirini bulacaktır. Su yolunu bulur. Seçime daha zaman var. Hem siyasi partiler, hem analizler, izleme kurulları çalıştırıyoruz. Henüz siyasi partiler bir vücudun değişik organları bütünlüğünde hazır değiller. Çok da haklılar. Çünkü ilkesel konular, biçimden de önde. Onun için partiler şimdi tek tek Türkiye’nin meselelerine eğilerek çalışıyorlar. Seçim güvenliği ile ilgili bir komite de kurdular. Biz ayrı duramayız diye düşünüyorum. Yani siyasi partilere yardım etmeye hazırız. Çok kalabalık bir grubu oluşturuyoruz. Mutlaka birlikte çalışacağız. Şu anda ideal halde değilse de, olmaması için herhangi bir neden yok.

Siz aynı zamanda iletişimcisiniz. Seçimlerin manipüle edileceğine dair kaygılar da var. Bu sadece seçim günü ile sınırlı değil. Kampanya sürecinin manipüle edilmesi kaygısı da var. Medyaya hakim, yasaklara tabi olmayan bir Cumhurbaşkanı var. Genel kampanya süreci açısından seçim güvenliğinin neresinde duruyor meselenin bu boyutları?

Nesteren Davutoğlu: Benim burada iki şapkam oluyor, biri iletişimci olarak. Hatta demokrasiye aşık bir insan olarak üçüncü bir kimliğim var. Asıl burada temsil ettiğim kimlik, seçimin adil ve şeffaf yapılması olduğu için, şimdi söyleyeceklerimi bu konunun dışında bir parantez olarak görelim. İlk önce bu seçimin “normal” olması için, “normal” lafını çok sevmemiz lazım. “Normal hayat devam ediyor ve en önemli şey halkın iradesidir, halk ne diyorsa olacaktır” diye düşünmek lazım. İletişim bir iklim yaratma enstrümanıdır aynı zamanda. Seçime kadarki süreci dantel gibi dokumak, seçim gününü de tam görevlerine bağlı bir sandık görevlileri, sandık çevresi ile ince çalışarak üstüne gidersek söylediğimizi yapabiliriz. Çünkü biz halkız.

Biz seçim sürecinde de eşitliğe dikkat edeceğiz. Sanik Cumhurbaşkanı Çin’in ya da Paraguay’ın Cumhurbaşkanı gibi propaganda yapmakta özgür olacak, ama AK Parti’den söz ediyor olacak. Ama AK Parti’nin karşısındaki muhalefetin ise bir sürü sınırlaması olacak. Bunun böyle olmaması için gücümüzün her damlasıyla karşı çıkacağız. Halk tam bilgiye kavuşmalı. Bu faktörlerin üstünde dura dura, seçime kadarki zamanı biz eşitlik, özgürlük ve geniş halk kitlelerinin huzuru, sadece seçilmişlerin huzuru değil, için halkın yanında olacağımızı söyleyeceğiz.

Seçim Güvenliği Platformu genişleyecek mi? Mesela gözler Baroları arıyor, Türkiye Barolar Birliği neden yok?

Nesteren Davutoğlu: Yarım bilgiyle yanıt vereceğim size. TTB’nin kurumsal kimliği bütünlüklü, ama il il yönetilen bir süreç. Bağımsız seçimlere giriyorlar. Bunlarla tek tek görüşüp yanıt arayacağız. Mutlaka barolarla birlikte olmalıyız, haberleştik de. Bizde her şey son 3 ayda can havliyle çok daha iyi yapılıyor. Ben bütün gerekli bağların, işin ciddiyetine baktıkça, böyle son üç dört ayda tıkır tıkır yürüyeceğine inanıyorum.

Seçim güvenliği bakımından medyanın, gazetecilerin rolü de önemli. Seçime Güvenliği Platformu'nun bu konuda ne tür çalışmaları olabilir sizce?

Nesteren Davutoğlu: Biz geniş kitlelere neyle gidiyoruz? Sokakta borazanlarla tek tek herkese bir mesaj veremeyiz. Ancak medya aracılığıyla geniş kitlelerle kucaklaşabiliriz. Medyanın şu anki halini herkes görüyor. Medya eşitliği çok dengesiz. Burada en büyük kuvvetimiz bağımsız yayın organları olacak. Bağımsız yayın organlarıyla yerellerde bir ağ kurabilir, yerelin ruhumu duyuran bir yayın organları ağı kurarsak, ciddi bir şekilde izleneceğini düşünüyorum. Bu açıdan ümitliyim ben.

Seçim 2023 Yerel Medya Koordinasyonu var bileşen olarak. Böyle bir çaba var. Bu iş öyle armut piş ağzıma düş olmuyor. Bölge bölge çalışmalar var. Hakikaten emek vererek, terleyerek, bölge bölge insan insan ilmek ilmek çalışarak oluyor. Çok heyecan duyuyorum ben de bölgesel çalışmalardan.