AK PARTİ’NİN “BAŞÖRTÜSÜNE GÜVENCE” TASLAĞINDA NELER VAR?

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Büyük Birlik Partisi (BBP) milletvekillerinin imzasıyla ve “başörtüsüne anayasal güvence ve ailenin korunması” gerekçesiyle hazırlanan anayasa değişikliği önerisi 9 Aralık 2022 tarihinde TBMM’ye sunuldu.

Meltem Figen: Bu anayasa değişikliğini neden kabul etmememiz gerekiyor?

Hülya Gülbahar: Çok tuzaklarla dolu bir Anayasa değişikliğiyle karşı karşıyayız. Kadınların işkenceye varacak şekilde gözaltına alındığı, onur yürüyüşünün yasaklandığı bir yılın içerisinde bir anda böyle bir taslak geldi. Kamuoyuna başörtüsüne güvence olarak yansıtıldığı için genel bir sessizlik hâkim. Anayasaların yeri kadınların kıyafeti olmamalıdır ayrıca bu tarz baskıların olduğu, şaka yapsanız hapse gittiğiniz bir ortamda anayasa yapılamaz. Neredeyse bütün muhaliflerin cezaevinde olduğu bu ortamda özgürce anayasa konuşmak mümkün değil. Kaldı ki 3-5 ay sonra seçim var, belki seçimden sonra orada olmayacak milletvekilleri ülkenin geleceğiyle ilgili bir yasa yapacak. Bu yüzden teklife karşıyız, müzakere bile edilmemesini öneriyoruz.

Meltem Figen: Başörtüsü güvencesinin altında ne yatıyor?

Hülya Gülbahar: Yetişkin kadınların eğitimde, çalışma hayatında, siyasette ve hayatın her alanında nasıl giyineceğine kimsenin karışamamasına yönelik toplumsal uzlaşma sağlandı. Bu uzlaşmayı göz bebeğimiz gibi koruyup sürdürmemiz lazım. Bu anayasa teklifi de aslında bu uzlaşmaya zarar veren bir teklif. “Teklifin 24.maddesinde, dini başörtüsüne dokunmamak kaydıyla devlet kıyafet konusunda her türlü düzenlemeyi yapabilir diyor. Yani başörtüsü dışında bütün kıyafetlere devletin müdahale etmesinin önü açılmış oluyor. Otobüste şort giyen kadınlara yapılan saldırılar gibi, öğretmenlere müdürler tarafından yapılan tebligatlar gibi şeylerin önünü açıyor. Ayrıca anayasaya dini sebeplerle diyerek dini bir yorumun girmesi de laiklik ilkesine aykırı.”

Aile maddesiyle de LGBT evlilikleri yasaklanmak isteniyor. Bugün Türkiye’de böyle bir sorun yok ama seçim boyunca ve bu değişikliğin kampanyası boyunca, LGBT+’lar bir nefret suçunun, bir nefretin hedefine haline gelecek. Siyasi liderler meydanlara çıkıp nefret suçu söyleminde bulunacak ve toplumu kışkırtacak. Bu yüzden biz bu teklifin, muhalefet partileri tarafından müzakere bile edilmeden reddedilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Berrin Sönmez: Bu teklifte, başörtülü kadınlara güvence getiriyormuş gibi yaparken, başörtülü kadınları inanç eksenli giyinme zorunluluğu çemberine hapsediyor. Bakın İran’da Mahsa Amini saçı 3 santimden fazla gözüküyor diye gözaltına alınmak istenirken, darp edilip ölümüne sebep olundu. Böyle bir tablonun Türkiye’de inanç eksenli kıyafet getirilmesi ile yaşanmasının önü açılabilir. İnanan ya da başörtülü olan kadınlara belli bir kıyafet zorunluluğu getirilmesi ve bunu yaparken de başörtülü olmayan kadınların kıyafetlerini sınırlama yetkisi veriyor. 41.madde keza ayrımcılık yaratan bir madde, eğer teklif geçerse anayasasında nefret suçu işlenen bir ülke konumuna düşeceğiz.

“Şimdi kayıtlarda belirsiz ölüm yerine şüpheli ölüm ifadesini kullanıyorlar. Bunların içerisinde yeterince soruşturmak istemedikleri cinayetler de yer alıyor ve üstünü örtmek istedikleri trans kadın cinayetleri de yer alıyor muhtemelen. Anayasada bu yazıldığında ne evde ne sokakta ne iş yerinde LGBT+’lar güvende olmayacak demektir.”

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLME KARARININ ONANMASI NE ANLAMA GELİYOR?

Meltem Figen: 2022’de İstanbul Sözleşmesi’nin itiraz duruşmaları görüldü, Danıştay’da kadınlar, örgütler, avukatlar salona sığmadılar. Ancak itirazlara rağmen, sözleşmeden çekilmenin yasal olduğu kararı verildi. Bunun ardından kadına şiddet oranlarında yükselmeler görüldü. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması ve şu anda geldiğimiz kadına şiddet durumunu konuşabilir miyiz?

Berrin Sönmez: Hukuk sisteminde kritik noktalara operasyonel girişimlerde bulunulduğu için, Danıştay’da bu kararın onanması durumuyla karşılaştık. İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çıkış kararından sonra artık taraf olmadığını söyleyip, sözleşmeyi uygulamakla yükümlü değilmiş gibi davranan kamu görevlileri var. Kadına yönelik şiddetle mücadelede devletin yükümlülüklerini yerine getirmeme politikasının izlendiği bir dönem yaşıyoruz. Anayasa değişikliği teklifi de bununla ilişkili.

2022’DE DÜNYADA KADIN HAKLARI KONUSUNDA YAŞANANLAR

Meltem Figen: Dünya’da kadın hareketlerine ve direnişlerine geçecek olursak, Amerika’da kürtaj yasaklandı. Taliban hükümetinin birinci yılında kadınlar sokağa çıktılar, kız çocuklarının eğitim alması ve kadınların çalışması yasaklandı. İran’da ahlak polisinin kaldırılmasına kadar giden bir kadın direnişi var. Dünyada yaşanan bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Berrin Sönmez: Amerika CEDAW Sözleşmesi’ni (Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi) imzalayan ama onaylamayan ülkelerden biri. Eğer CEDAW onaylanmış olsaydı, yüksek mahkeme kürtaj kanununu o kadar kolaylıkla geri çekemezdi.

Diğer yandan İran’a gelecek olursak, molla rejiminde belirli bir kıyafet zorunluluğu var ve kadınlara çok çeşitli haklar tanınmış durumda. Doğum sonrası ücretli izin hakkı gibi çalışan kadınların haklarını kolaylaştıran haklar var ama hepsi baş örtme şartına bağlı. Türkiye’deki anayasa teklifindeki 24.madde buraya doğru evrilmeye müsait bir şekilde yazılmış. Üstünü örttüğün şekilde istediğin kadar özgürsün diyor ama o özgürlüğü daraltılmış bir alana kıstırıyor. Zaten yıllardır İran’daki kadınlar bu konuda mücadele ediyorlar.

Hülya Gülbahar: Siyasal İslam dinin demokrasi ve eşit yurttaşlık karşıtı bir pozisyon aldı dünyada hep. Çoğunlukla din adı altında, yoksulluk ve baskı yaratılıyor. Afganistan’da nüfusun yarısının okuma hakkını alan bir rejim var. Nüfusun yarısı çalışma hayatından uzaklaştırılıyor. Bu toplumun gelişmesi, mutlu, huzurlu, keyifli bir hayat sürebilmesi mümkün mü? Taliban Türkiye gibi olmayacağız açıklaması yapmıştı. Bu gidişle biz Afganistan gibi olacağız. Hiranur Vakfı davasında, karar verme pozisyonunda olan siyasetçilerden Temel Karamollaoğlu, aile inciniyor, bu olayı abartmayın dedi. Aslında Saadet Partisi İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkmıştı. Temel Karamollaoğlu da daha önce evlilik yaşının 18’in altında olması gerektiğini söylemişti.

“Bu anayasa teklifinde aile tartışılıyor. Hiranur Vakfı davasına bakalım. H.K.G. çocuk sahibi bir kadın değil mi? Yalnız bir anne o. O aile değil mi, o incinmiyor mu? Siz bunları anlattığınız zaman hangi aileyi koruyorsunuz? Bir erkekle bir kadınla aile tanımı yapmaya kalktığınız zaman, çocuklu bekar kadınları aile saymıyorsunuz. Dolayısıyla onları hedef tahtasına koyuyorsunuz. Hem benim bedenime karışacaksın, kiminle kimin evleneceğine karışacaksın ondan sonra da cumhurbaşkanı olacağım diyerek siyasi pazarlık için bunları kullanacaksın. Böyle bir ülkeyi hak etmiyor, Türkiye kadın hareketi böyle bir ülkeyi hak etmiyor.”

Berrin Sönmez: 2022’de 6284 karşıtı bir yasa teklifi gelmediği için sevinebiliriz ama diğer yandan bu anayasa teklifi toplumu demokrasiye, anayasa yapım usullerine aykırı bir teklif. Biz EŞİK olarak siyasi partilerle yakın çalışmalar içerisinde olduğumuz ve mecliste basın odasını, kürsü hakkımızı kullandığımız için ondan fazla arkadaşımız meclise giriş yasağı almıştı. Yani 2022’de hak savunucuları milletin meclisine giremedi, egemenlik millette değil, meclis idare amirliğindeydi.

Hülya Gülbahar: Artık bu iktidarın kadınlara, çocuklara, topluma verecek bir şeyi kalmadı. Bunu herkes görüyor. Sadece sağlam durmamız, çok çalışmamız gerekiyor. Bunları değiştirebiliriz. 2023 değişimin yılı olsun.